بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَٱلَّذِينَ يُؤْتُونَ مَآ ءَاتَواْ وَّقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ أَنَّهُمْ إِلَىٰ رَبِّهِمْ رَٰجِعُونَ ﴿٦٠

Ve Rab’lerinin huzuruna varacaklarından yürekleri çarparak vergilerini verenler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve Rabblarına döneceklerinden kalbleri ürpererek vermeleri gerekenleri verenler,

— İbni Kesir

Rabblerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler,

— Diyanet İşleri

(57-58-59-60-61) Hakıykaten Rablerini büyük tanıyıb (Onun korkusuyle) rikkate gelenler, Rablerinin âyetlerine îman etmekde sebat gösterenler, Rablerine eş tutmaz olanlar, Rablerinin huzuruna döneceklerinden yürekleri kork (u ile çarp) arak vergilerini verenler (yok mu?) İşte bunlardır ki hayırlarda sür'at yarışı yaparlar ve bunlar onun için tâ önde gidenlerdir.

— Hasan Basri Çantay

Ve onlar ki, Rabb'lerine dönecekler diye kalpleri ürpererek verdikleri şeyi verirler.

— Seyyid Kutub

أُوْلَٰٓئِكَ يُسَٰرِعُونَ فِى ٱلْخَيْرَٰتِ وَهُمْ لَهَا سَٰبِقُونَ ﴿٦١

İşte bunlar hayırlarda sürat yarışı yaparlar ve hem onun için ileri giderler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte onlar; hayırlara koşuşurlar ve o uğurda öne geçerler.

— İbni Kesir

İşte bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve o uğurda öne geçerler.

— Diyanet İşleri

(57-58-59-60-61) Hakıykaten Rablerini büyük tanıyıb (Onun korkusuyle) rikkate gelenler, Rablerinin âyetlerine îman etmekde sebat gösterenler, Rablerine eş tutmaz olanlar, Rablerinin huzuruna döneceklerinden yürekleri kork (u ile çarp) arak vergilerini verenler (yok mu?) İşte bunlardır ki hayırlarda sür'at yarışı yaparlar ve bunlar onun için tâ önde gidenlerdir.

— Hasan Basri Çantay

İşte onlar iyiliklerde yarışanlar ve bu yarışı önde bitirenlerdir.

— Seyyid Kutub

وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَاۖ وَلَدَيْنَا كِتَٰبٌ يَنطِقُ بِٱلْحَقِّۚ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ ﴿٦٢

Maamafih biz kimseye vüsunden başka teklif etmeyiz, ve nezdimizde bir kitap vardır Hakk’ı söyler, onlar da zulm edilmezler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemeyiz. Katımızda gerçeği konuşan bir kitab vardır. Ve onlar asla haksızlığa uğratılmazlar

— İbni Kesir

Biz hiçbir kimseye gücünün yettiğinden fazla yük yüklemeyiz. Katımızda hakkı söyleyen bir kitab vardır. Onlar zulme, haksızlığa uğratılmazlar.

— Diyanet İşleri

Biz hiçbir kimseye gücünün yeteceğinden başkasını teklif etmeyiz. Nezdimizde hakkı söyleyen bir kitab vardır. Onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.

— Hasan Basri Çantay

Biz herkese taşıyabileceği kadar yük yükleriz. Bizim katımızda, gerçeği olduğu gibi söyleyen bir kitap vardır. Onlara asla haksızlık edilmez.

— Seyyid Kutub

بَلْ قُلُوبُهُمْ فِى غَمْرَةٍ مِّنْ هَٰذَا وَلَهُمْ أَعْمَٰلٌ مِّن دُونِ ذَٰلِكَ هُمْ لَهَا عَٰمِلُونَ ﴿٦٣

Fakat onların kalbleri bundan bir dalgınlık içindedir, hem onların ondan başka bir takım işleri vardır ki hep onlar için çalışırlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, onların kalbleri bundan habersizdir. Onların bundan başka da yapageldikleri işler vardır.

— İbni Kesir

Ancak kâfirlerin kalbleri bu Kur’an’a karşı bir gaflet içindedir. Onların bundan başka yapageldikleri birtakım (kötü) işleri de vardır.

— Diyanet İşleri

Hayır, onların (kâfirlerin) kalbleri bundan (derin bir) cehalet içindedirler. Hem Onların bundan başka bizzat işlemekde oldukları daha nice (kötü) amel (ve hareket) leri de vardır.

— Hasan Basri Çantay

Fakat kâfirlerin kalpleri, mü'minlerin bu davranışlarından tamamen habersizdir. Onların, bunlar dışında, birtakım kötü işleri var ki, sürekli olarak onlarla meşguldürler.

— Seyyid Kutub

حَتَّىٰٓ إِذَآ أَخَذْنَا مُتْرَفِيهِم بِٱلْعَذَابِ إِذَا هُمْ يَجْـَٔرُونَ ﴿٦٤

Nihayet refahlı olanlarını azâba çekiverdiğimiz zaman hemen feryada başlıyacaklardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

En sonunda onların refahla şımaranlarını azabla yakaladığımız zaman hemen feryad ederler.

— İbni Kesir

Nihayet refah ve bolluk içinde olanlarını azapla kıskıvrak yakaladığımız zaman, bakmışsın ki feryat edip duruyorlar.

— Diyanet İşleri

Nihayet refah içinde olanlarını azâb ile yakaladığımız vakit onlar hemen feryâd ve istimdâd edeceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

Ama onların azılı elebaşlarının yakasına azabımızla yapıştığımızda hemen feryadı basarlar.

— Seyyid Kutub

لَا تَجْـَٔرُواْ ٱلْيَوْمَۖ إِنَّكُم مِّنَّا لَا تُنصَرُونَ ﴿٦٥

Feryad etmeyin bu gün, çünkü siz bizden kurtarılamazsınız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Feryad etmeyin bugün. Doğrusu siz, katımızdan bir yardım görmezsiniz.

— İbni Kesir

Boşuna feryat edip durmayın bugün. Zira bizden yardım görmeyeceksiniz.

— Diyanet İşleri

Bu gün (bîhûde) sızlanmayın. Çünkü siz bizden (kurtulmıya) yardım edilmeyeceksiniz.

— Hasan Basri Çantay

Bugün boşuna feryad etmeyiniz, bizden yardım göremeyeceksiniz.

— Seyyid Kutub

قَدْ كَانَتْ ءَايَٰتِى تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فَكُنتُمْ عَلَىٰٓ أَعْقَٰبِكُمْ تَنكِصُونَ ﴿٦٦

Karşınızda âyetlerim okunuyordu da siz ardınıza dönüyordunuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ayetlerimiz size okunuyordu da siz, ona arkanızı dönüyordunuz.

— İbni Kesir

(66-67) Çünkü âyetlerim size okunurdu da siz buna karşı büyüklük taslayarak arkanızı döner, geceleyin toplanıp hezeyanlar savururdunuz.

— Diyanet İşleri

(66-67) Karşınızda âyetlerimiz okunuyordu da siz bunu kibrinize yediremiyerek gerisin geri dönüyor, geceleyin de (cemâat hâlinde ve Beytin etrafında) hezeyanlarda bulunuyordunuz.

— Hasan Basri Çantay

Vaktiyle ayetlerimiz size okunduğunda yüzünüzü arkanıza çevirirdiniz.

— Seyyid Kutub

مُسْتَكْبِرِينَ بِهِۦ سَٰمِرًا تَهْجُرُونَ ﴿٦٧

Ona kafa tutarak, müsamere yaparak hezeyanlar ediyordunuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Büyüklük taslıyor, gece ağzınıza geleni söylüyordunuz.

— İbni Kesir

(66-67) Çünkü âyetlerim size okunurdu da siz buna karşı büyüklük taslayarak arkanızı döner, geceleyin toplanıp hezeyanlar savururdunuz.

— Diyanet İşleri

(66-67) Karşınızda âyetlerimiz okunuyordu da siz bunu kibrinize yediremiyerek gerisin geri dönüyor, geceleyin de (cemâat hâlinde ve Beytin etrafında) hezeyanlarda bulunuyordunuz.

— Hasan Basri Çantay

Ayetlerimize dudak bükerek gizli toplantılarınızda saçmalıyordunuz.

— Seyyid Kutub

أَفَلَمْ يَدَّبَّرُواْ ٱلْقَوْلَ أَمْ جَآءَهُم مَّا لَمْ يَأْتِ ءَابَآءَهُمُ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿٦٨

Ya hâlâ o kelâmı tedebbür etmezler mi? Yoksa onlara evvelki atalarına gelmemiş bir şey mi geldi?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Söyleneni düşünmediler mi hiç? Yoksa onlara, daha önce geçen atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?

— İbni Kesir

Onlar bu sözü (Kur’an’ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, önceki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?

— Diyanet İşleri

Bu (hak) sözü iyice düşünmediler mi hiç? Yoksa kendilerine evvelki (atalarına) gelmeyen bir şey (bir kitab ve bir peygamber) mi geldi?

— Hasan Basri Çantay

Acaba onlar Kur'anı incelemediler mi? Yoksa onlara, eski atalarına gelmemiş olan bir mesaj mı geldi?

— Seyyid Kutub

أَمْ لَمْ يَعْرِفُواْ رَسُولَهُمْ فَهُمْ لَهُۥ مُنكِرُونَ ﴿٦٩

Yoksa peygamberleri’ni tanımadılar mı da onun için inkâr ediyorlar?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa peygamberlerini tanımadılar da onun için mi inkar ediyorlar?

— İbni Kesir

Ya da onlar henüz kendi peygamberlerini tanımadılar da o yüzden mi onu inkâr ediyorlar?

— Diyanet İşleri

Yahud kendi peygamberlerini tanımadılar da şimdi onu inkâr mı edicilerdir onlar?

— Hasan Basri Çantay

Yoksa peygamberlerini tanıyamadılar da bu yüzden mi ona karşı çıkıyorlar?

— Seyyid Kutub

أَمْ يَقُولُونَ بِهِۦ جِنَّةٌۢۚ بَلْ جَآءَهُم بِٱلْحَقِّ وَأَكْثَرُهُمْ لِلْحَقِّ كَٰرِهُونَ ﴿٧٠

Yoksa onda bir cinnet var, mı diyorlar? Hayır, O onlara hakk ile geldi fakat ekserisi Hakk’ı hoşlanmıyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yahut; onda bir delilik var mı diyorlar? Hayır, o kendilerine hak ile gelmiştir. Ama onların çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar.

— İbni Kesir

Yoksa “O cinnet getirmiş” mi diyorlar? Hayır o, onlara hakkı getirdi. Hâlbuki onların pek çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar.

— Diyanet İşleri

Yoksa «Onda bir delilik var» mı diyorlar? Bil'akis o (peygamber) onlara hakkı (Kur'ânı) getirmişdir. (Fakat) onların çoğu hakkı çirkin görenlerdir.

— Hasan Basri Çantay

Yoksa onun deli olduğunu mu söylüyorlar. Hayır, O onlara gerçeği getirdi ve onların çoğu gerçekten hoşlanmıyorlar.

— Seyyid Kutub

AYARLAR