بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

يَٰٓأَيُّهَا ٱلرُّسُلُ كُلُواْ مِنَ ٱلطَّيِّبَٰتِ وَٱعْمَلُواْ صَٰلِحًاۖ إِنِّى بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ ﴿٥١

Ey Resuller! Helâl ve hoş şeylerden yeyin ve güzel işler yapın, çünkü ben ne yaparsınız tamamen bilirim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey peygamberler; temiz şeylerden yeyin ve salih amel işleyin. Doğrusu Ben; yaptığınızı bilirim.

— İbni Kesir

Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen bilirim.

— Diyanet İşleri

Ey Resuller, temîz ve halâl olan şeylerden yeyin. Güzel amel (ve hareket) lerde bulunun. Çünkü ben ne yaparsanız hakkıyle bilenim.

— Hasan Basri Çantay

Ey peygamberler, temiz yiyeceklerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Hiç kuşkusuz ben sizin neler yaptığınızı bilirim.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّ هَٰذِهِۦٓ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَٰحِدَةً وَأَنَاْ رَبُّكُمْ فَٱتَّقُونِ ﴿٥٢

Ve işte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet ve Rabbiniz da ben, artık hep bana korunun.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz bu; bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabb' ınızım. Ben'den korkun.

— İbni Kesir

Şüphesiz bu (İslâm), tek bir din olarak sizin dininizdir. Ben de Rabbinizim. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının.

— Diyanet İşleri

Şu (insanlar) birtek ümmet haalinde sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. Benden korkun.

— Hasan Basri Çantay

Sizin de bir parçasını oluşturduğunuz şu ümmet, tek bir ümmettir, ben de sizin Rabb'inizim. Öyleyse sırf benden korkunuz.

— Seyyid Kutub

فَتَقَطَّعُوٓاْ أَمْرَهُم بَيْنَهُمْ زُبُرًاۖ كُلُّ حِزْبٍۭ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ ﴿٥٣

Derken kumandalarını aralarında kitap kitap parçalaştılar, her hızib kendilerininkine güveniyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ama onlar işlerini kendi aralarında bölük bölük ayırdılar. Her bölük kendi tuttuğu yoldan memnundur.

— İbni Kesir

(İnsanlar ise, din) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir.

— Diyanet İşleri

Fakat (o kavmler) dînlerde (muhtelif) fırkalara ayrılmak, her fırka kendi ellerindeki (nezdlerindeki dîn) ile böbürlenmek suretiyle parça parça oldular.

— Hasan Basri Çantay

Fakat insanlar bu inanç birliğini yıkarak çeşitli gruplara ayrıldılar. Her grup kendi inanç sistemi ile övündü.

— Seyyid Kutub

فَذَرْهُمْ فِى غَمْرَتِهِمْ حَتَّىٰ حِينٍ ﴿٥٤

Şimdi sen onları bırak dalgınlıkları içinde tâ bir deme kadar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bir süreye kadar onları kendi sapıklıklarıyla başbaşa bırak.

— İbni Kesir

Ey Muhammed! Sen onları bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak!

— Diyanet İşleri

Şimdi sen onları bir vaktâ kadar sapıklıkları içinde bırak.

— Hasan Basri Çantay

Bir süre için onları gafletleri ve sapıklıkları ile başbaşa bırak.

— Seyyid Kutub

أَيَحْسَبُونَ أَنَّمَا نُمِدُّهُم بِهِۦ مِن مَّالٍ وَبَنِينَ ﴿٥٥

Kendilerine imdad ettiğimiz mal ve evlâd ile sanıyorlar mı ki.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Zannederler mi ki; kendilerine mal ve oğullar vermekle,

— İbni Kesir

(55-56) Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkına varmıyorlar!

— Diyanet İşleri

(55-56) Onlar kendilerine imdâd etdiğimiz (verdiğimiz) mal ve evlâd ile bizim hayırlarına acele etdiğimizi mi sanıyorlar? Hayır, onlar (işin) farkına varmıyorlar.

— Hasan Basri Çantay

Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine verdiğimiz servetle ve evlatlarla,

— Seyyid Kutub

نُسَارِعُ لَهُمْ فِى ٱلْخَيْرَٰتِۚ بَل لَّا يَشْعُرُونَ ﴿٥٦

Onların hakikaten hayırlarına müsareat ediyoruz Hayır, şuurları yok.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İyiliklerde onlar için acele davranmaktayız. Hayır farkında değiller.

— İbni Kesir

(55-56) Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkına varmıyorlar!

— Diyanet İşleri

(55-56) Onlar kendilerine imdâd etdiğimiz (verdiğimiz) mal ve evlâd ile bizim hayırlarına acele etdiğimizi mi sanıyorlar? Hayır, onlar (işin) farkına varmıyorlar.

— Hasan Basri Çantay

Onların iyiliklerine koşuyoruz? Aslında onlar işin farkında değildirler.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ هُم مِّنْ خَشْيَةِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ ﴿٥٧

Her halde Rab’lerinin haşyetinden titreyenler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Rabblarından korktukları için titreyenler,

— İbni Kesir

Rablerinin azametinden korkup titreyenler,

— Diyanet İşleri

(57-58-59-60-61) Hakıykaten Rablerini büyük tanıyıb (Onun korkusuyle) rikkate gelenler, Rablerinin âyetlerine îman etmekde sebat gösterenler, Rablerine eş tutmaz olanlar, Rablerinin huzuruna döneceklerinden yürekleri kork (u ile çarp) arak vergilerini verenler (yok mu?) İşte bunlardır ki hayırlarda sür'at yarışı yaparlar ve bunlar onun için tâ önde gidenlerdir.

— Hasan Basri Çantay

Onlar ki, Rabb'lerinin korkusu ile titriyorlar.

— Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ هُم بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ ﴿٥٨

Ve Rab’lerinin âyetlerine iman edenler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve Rabblarının ayetlerine inananlar,

— İbni Kesir

Rablerinin âyetlerine inananlar,

— Diyanet İşleri

(57-58-59-60-61) Hakıykaten Rablerini büyük tanıyıb (Onun korkusuyle) rikkate gelenler, Rablerinin âyetlerine îman etmekde sebat gösterenler, Rablerine eş tutmaz olanlar, Rablerinin huzuruna döneceklerinden yürekleri kork (u ile çarp) arak vergilerini verenler (yok mu?) İşte bunlardır ki hayırlarda sür'at yarışı yaparlar ve bunlar onun için tâ önde gidenlerdir.

— Hasan Basri Çantay

Ve onlar ki, Rabb'lerinin ayetlerine inanıyorlar.

— Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ هُم بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَ ﴿٥٩

Ve Rab’lerine hiç şirk koşmayanlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve Rabblarına şirk koşmayanlar,

— İbni Kesir

Rablerine ortak koşmayanlar,

— Diyanet İşleri

(57-58-59-60-61) Hakıykaten Rablerini büyük tanıyıb (Onun korkusuyle) rikkate gelenler, Rablerinin âyetlerine îman etmekde sebat gösterenler, Rablerine eş tutmaz olanlar, Rablerinin huzuruna döneceklerinden yürekleri kork (u ile çarp) arak vergilerini verenler (yok mu?) İşte bunlardır ki hayırlarda sür'at yarışı yaparlar ve bunlar onun için tâ önde gidenlerdir.

— Hasan Basri Çantay

Ve onlar ki, Rabb'lerine ortak koşmuyorlar.

— Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ يُؤْتُونَ مَآ ءَاتَواْ وَّقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ أَنَّهُمْ إِلَىٰ رَبِّهِمْ رَٰجِعُونَ ﴿٦٠

Ve Rab’lerinin huzuruna varacaklarından yürekleri çarparak vergilerini verenler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve Rabblarına döneceklerinden kalbleri ürpererek vermeleri gerekenleri verenler,

— İbni Kesir

Rabblerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler,

— Diyanet İşleri

(57-58-59-60-61) Hakıykaten Rablerini büyük tanıyıb (Onun korkusuyle) rikkate gelenler, Rablerinin âyetlerine îman etmekde sebat gösterenler, Rablerine eş tutmaz olanlar, Rablerinin huzuruna döneceklerinden yürekleri kork (u ile çarp) arak vergilerini verenler (yok mu?) İşte bunlardır ki hayırlarda sür'at yarışı yaparlar ve bunlar onun için tâ önde gidenlerdir.

— Hasan Basri Çantay

Ve onlar ki, Rabb'lerine dönecekler diye kalpleri ürpererek verdikleri şeyi verirler.

— Seyyid Kutub

أُوْلَٰٓئِكَ يُسَٰرِعُونَ فِى ٱلْخَيْرَٰتِ وَهُمْ لَهَا سَٰبِقُونَ ﴿٦١

İşte bunlar hayırlarda sürat yarışı yaparlar ve hem onun için ileri giderler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte onlar; hayırlara koşuşurlar ve o uğurda öne geçerler.

— İbni Kesir

İşte bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve o uğurda öne geçerler.

— Diyanet İşleri

(57-58-59-60-61) Hakıykaten Rablerini büyük tanıyıb (Onun korkusuyle) rikkate gelenler, Rablerinin âyetlerine îman etmekde sebat gösterenler, Rablerine eş tutmaz olanlar, Rablerinin huzuruna döneceklerinden yürekleri kork (u ile çarp) arak vergilerini verenler (yok mu?) İşte bunlardır ki hayırlarda sür'at yarışı yaparlar ve bunlar onun için tâ önde gidenlerdir.

— Hasan Basri Çantay

İşte onlar iyiliklerde yarışanlar ve bu yarışı önde bitirenlerdir.

— Seyyid Kutub

AYARLAR