بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ وَمَلَإِيْهِۦ فَٱسۡتَكۡبَرُواْ وَكَانُواْ قَوۡمًا عَالِينَ ٤٦

Firavun’a ve cem’iyyetine de bunlar kibirlerine yediremediler ve dik başlı bir kavim idiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun'a ve erkanına. Bunun üzerine büyüklük tasladılar. Zaten mağrur bir topluluktular.

– İbni Kesir

(45-46) Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn’u mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak gönderdik de (onlar) büyüklük tasladılar ve kendilerini büyük görüp böbürlenen bir topluluk oldular.

– Diyanet İşleri

(45-46) Daha sonra Musâyi ve biraderi Hârunu bunca mucizelerimizle ve apaçık hüccetimizle Fir'avne ve onun ileri gelenlerine gönderdik de (îman etmeyi bir türlü) kibirlerine yediremediler. Onlar mütekebbir ve müstebid adamlardı.

– Hasan Basri Çantay

Firavun ile onun önde gelen adamlarına. Fakat onlar büyüklük kompleksine kapılarak iman etmeye yanaşmadılar. Zaten onlar kendilerini beğenmiş kimselerdi.

– Seyyid Kutub

فَقَالُوٓاْ أَنُؤۡمِنُ لِبَشَرَيۡنِ مِثۡلِنَا وَقَوۡمُهُمَا لَنَا عَٰبِدُونَ ٤٧

Onun için biz, dediler, bizim gibi iki beşere iman mı ederiz? Halbuki onların kavmi bize kulluk ediyor.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bu yüzden dediler ki: Kavimleri bize kulluk edip dururken, bizim gibi şu iki insana mı inanacağız?

– İbni Kesir

Bu yüzden, “Kavimleri bize kul köle iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız” dediler.

– Diyanet İşleri

Onun için dediler ki: «Kavmleri bize kulluk edib dururlarken bizim gibi iki beşere îman mı edecek misiz»?

– Hasan Basri Çantay

Onlar dediler ki; «Kendimiz gibi birer insan olan şu iki adama mı inanacağız ki, onların soydaşları bize tapıyorlar?»

– Seyyid Kutub

فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُواْ مِنَ ٱلۡمُهۡلَكِينَ ٤٨

Bu suretle onları tekzib ettiler de helâk edilenlerden oldular.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onları yalanladılar ve bu yüzden helake uğratılanlardan oldular.

– İbni Kesir

Böylece ikisini de yalanladılar, bu yüzden de helâk edilenlerden oldular.

– Diyanet İşleri

İşte onları tekzîb etdiler ve helak edilenlerden oldular.

– Hasan Basri Çantay

Onları yalanladılar ve bu yüzden yok edildiler.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَا مُوسَى ٱلۡكِتَٰبَ لَعَلَّهُمۡ يَهۡتَدُونَ ٤٩

Şanım Hakk’ı için berikiler doğru yolu tutabilsinler diye Musâ’ya o kitabı da verdik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; doğru yola gelsinler diye Musa'ya Kitab'ı verdik.

– İbni Kesir

Andolsun, hidayete ersinler diye Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik.

– Diyanet İşleri

Andolsun ki biz Musâya, (kavmi) belki hidâyete kavuşurlar diye, o kitabı (Tevrâtı) verdik.

– Hasan Basri Çantay

Soydaşları doğru yolu bulsunlar diye Musa'ya kitap verdik.

– Seyyid Kutub

وَجَعَلۡنَا ٱبۡنَ مَرۡيَمَ وَأُمَّهُۥٓ ءَايَةٗ وَءَاوَيۡنَٰهُمَآ إِلَىٰ رَبۡوَةٖ ذَاتِ قَرَارٖ وَمَعِينٖ ٥٠

İbn-î Meryem’i de anasıyla bir âyet kıldık ve ikisini bir oturaklı ve temiz sulu bir tepeye barındırdık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz; Meryem'in oğlunu da, annesini de bir ayet kıldık. Her ikisini de sulak, oturmaya elverişli yüksek bir yere yerleştirdik.

– İbni Kesir

Meryem oğlu İsa’yı ve annesini büyük bir mucize kıldık ve her ikisini de oturmaya elverişli, akarsulu yüksek bir yere yerleştirdik.

– Diyanet İşleri

Meryemin oğlunu da, anasını da (kudretimize) bir âyet (ibret) kıldık. Onları düz (ya'ni oturmıya yarar) ve akar suya mâlik bir tepede barındırdık.

– Hasan Basri Çantay

Meryemoğlu İsa ile annesini gücümüzün bir kanıtı olarak ortaya çıkardık. Onları yaşamaya elverişli ve akarsulu bir tepeye yerleştirdik.

– Seyyid Kutub

يَٰٓأَيُّهَا ٱلرُّسُلُ كُلُواْ مِنَ ٱلطَّيِّبَٰتِ وَٱعۡمَلُواْ صَٰلِحًاۖ إِنِّي بِمَا تَعۡمَلُونَ عَلِيمٞ ٥١

Ey Resuller! Helâl ve hoş şeylerden yeyin ve güzel işler yapın, çünkü ben ne yaparsınız tamamen bilirim.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ey peygamberler; temiz şeylerden yeyin ve salih amel işleyin. Doğrusu Ben; yaptığınızı bilirim.

– İbni Kesir

Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen bilirim.

– Diyanet İşleri

Ey Resuller, temîz ve halâl olan şeylerden yeyin. Güzel amel (ve hareket) lerde bulunun. Çünkü ben ne yaparsanız hakkıyle bilenim.

– Hasan Basri Çantay

Ey peygamberler, temiz yiyeceklerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Hiç kuşkusuz ben sizin neler yaptığınızı bilirim.

– Seyyid Kutub

وَإِنَّ هَٰذِهِۦٓ أُمَّتُكُمۡ أُمَّةٗ وَٰحِدَةٗ وَأَنَا۠ رَبُّكُمۡ فَٱتَّقُونِ ٥٢

Ve işte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet ve Rabbiniz da ben, artık hep bana korunun.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz bu; bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabb' ınızım. Ben'den korkun.

– İbni Kesir

Şüphesiz bu (İslâm), tek bir din olarak sizin dininizdir. Ben de Rabbinizim. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının.

– Diyanet İşleri

Şu (insanlar) birtek ümmet haalinde sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. Benden korkun.

– Hasan Basri Çantay

Sizin de bir parçasını oluşturduğunuz şu ümmet, tek bir ümmettir, ben de sizin Rabb'inizim. Öyleyse sırf benden korkunuz.

– Seyyid Kutub

فَتَقَطَّعُوٓاْ أَمۡرَهُم بَيۡنَهُمۡ زُبُرٗاۖ كُلُّ حِزۡبِۭ بِمَا لَدَيۡهِمۡ فَرِحُونَ ٥٣

Derken kumandalarını aralarında kitap kitap parçalaştılar, her hızib kendilerininkine güveniyor.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ama onlar işlerini kendi aralarında bölük bölük ayırdılar. Her bölük kendi tuttuğu yoldan memnundur.

– İbni Kesir

(İnsanlar ise, din) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir.

– Diyanet İşleri

Fakat (o kavmler) dînlerde (muhtelif) fırkalara ayrılmak, her fırka kendi ellerindeki (nezdlerindeki dîn) ile böbürlenmek suretiyle parça parça oldular.

– Hasan Basri Çantay

Fakat insanlar bu inanç birliğini yıkarak çeşitli gruplara ayrıldılar. Her grup kendi inanç sistemi ile övündü.

– Seyyid Kutub

فَذَرۡهُمۡ فِي غَمۡرَتِهِمۡ حَتَّىٰ حِينٍ ٥٤

Şimdi sen onları bırak dalgınlıkları içinde tâ bir deme kadar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bir süreye kadar onları kendi sapıklıklarıyla başbaşa bırak.

– İbni Kesir

Ey Muhammed! Sen onları bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak!

– Diyanet İşleri

Şimdi sen onları bir vaktâ kadar sapıklıkları içinde bırak.

– Hasan Basri Çantay

Bir süre için onları gafletleri ve sapıklıkları ile başbaşa bırak.

– Seyyid Kutub

أَيَحۡسَبُونَ أَنَّمَا نُمِدُّهُم بِهِۦ مِن مَّالٖ وَبَنِينَ ٥٥

Kendilerine imdad ettiğimiz mal ve evlâd ile sanıyorlar mı ki.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Zannederler mi ki; kendilerine mal ve oğullar vermekle,

– İbni Kesir

(55-56) Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkına varmıyorlar!

– Diyanet İşleri

(55-56) Onlar kendilerine imdâd etdiğimiz (verdiğimiz) mal ve evlâd ile bizim hayırlarına acele etdiğimizi mi sanıyorlar? Hayır, onlar (işin) farkına varmıyorlar.

– Hasan Basri Çantay

Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine verdiğimiz servetle ve evlatlarla,

– Seyyid Kutub

نُسَارِعُ لَهُمۡ فِي ٱلۡخَيۡرَٰتِۚ بَل لَّا يَشۡعُرُونَ ٥٦

Onların hakikaten hayırlarına müsareat ediyoruz Hayır, şuurları yok.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İyiliklerde onlar için acele davranmaktayız. Hayır farkında değiller.

– İbni Kesir

(55-56) Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkına varmıyorlar!

– Diyanet İşleri

(55-56) Onlar kendilerine imdâd etdiğimiz (verdiğimiz) mal ve evlâd ile bizim hayırlarına acele etdiğimizi mi sanıyorlar? Hayır, onlar (işin) farkına varmıyorlar.

– Hasan Basri Çantay

Onların iyiliklerine koşuyoruz? Aslında onlar işin farkında değildirler.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu