بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنۡ هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا ٱلدُّنۡيَا نَمُوتُ وَنَحۡيَا وَمَا نَحۡنُ بِمَبۡعُوثِينَ ٣٧

O, bizim dünya hayatımızdan başka bir şey değildir, ölürüz ve yaşarız, fakat biz ba's olunmayız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hayat ancak bu dünyadakidir. Ölürüz, yaşarız. Ama tekrar diriltilecek değiliz.

– İbni Kesir

“Hayat, bu dünya hayatından ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Biz tekrar diriltilecek değiliz.”

– Diyanet İşleri

«O (ya'nî hayaat) bizim (şu) dünyâ hayaatımızdan başkası değildir. Ölürüz yaşarız. (Fakat) biz (tekrar) diriltilecekler değiliz».

– Hasan Basri Çantay

Hayat, bu dünyadaki hayatımızdan ibarettir. Kimimiz ölürüz, kimimiz yaşarız. Yeniden diriltileceğimiz sözkonusu değildir!

– Seyyid Kutub

إِنۡ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ ٱفۡتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبٗا وَمَا نَحۡنُ لَهُۥ بِمُؤۡمِنِينَ ٣٨

O ancak öyle bir adam ki bir yalanı Allah’a iftira etti, biz ona inanacak değiliz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O, sadece Allah'a karşı yalan uyduran biridir. Biz ona inanacak değiliz.

– İbni Kesir

“Bu, Allah’a karşı yalan uyduran bir kimseden başkası değildir. Biz ona inanmayız.”

– Diyanet İşleri

«O, Allaha karşı yalan düzen bir adamdan başkası değildir. Biz onu tasdıyk ediciler değiliz».

– Hasan Basri Çantay

O sadece Allah’a karşı yalan uyduran biridir. Biz ona inanmayız.

– Seyyid Kutub

قَالَ رَبِّ ٱنصُرۡنِي بِمَا كَذَّبُونِ ٣٩

Ya Rab! dedi: beni tekzib ettikleri cihetle öcümü al.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O peygamber: Rabbım, beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et, dedi.

– İbni Kesir

O peygamber, “Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi.

– Diyanet İşleri

(O peygamber): «Rabbim, dedi, beni tekzîb etmelerine mukaabil Sen bana yardım et».

– Hasan Basri Çantay

O peygamber «Ya Rabb'i, bunların yalanlamaları karşısında bana yardım et.»

– Seyyid Kutub

قَالَ عَمَّا قَلِيلٖ لَّيُصۡبِحُنَّ نَٰدِمِينَ ٤٠

Buyurdu ki: az bir zamanda nâdim olacaklar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Allah da buyurdu ki: Az sonra pişman olacaklar.

– İbni Kesir

Allah, “Yakın zamanda mutlaka pişman olacaklardır!” dedi.

– Diyanet İşleri

Buyurdu: «Âz bir (zamanda) her halde peşîman olacaklar onlar».

– Hasan Basri Çantay

Allah «Onlar yakında pişman olacaklardır» dedi.

– Seyyid Kutub

فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلصَّيۡحَةُ بِٱلۡحَقِّ فَجَعَلۡنَٰهُمۡ غُثَآءٗۚ فَبُعۡدٗا لِّلۡقَوۡمِ ٱلظَّٰلِمِينَ ٤١

Derken onları sayha, bihakkın alıverdi de kendilerini bir seyl süpürüntüsü yapıverdik, artık öyle bir defolmuş oldu ki o kavim, o zalimler!

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçekten onları müthiş bir çığlık yakaladı. Ve onları bir süprüntü yığını haline getirdik. Zulmeden kavim uzak olsun.

– İbni Kesir

Derken onları o korkunç ses, kaçınılmaz olarak kıskıvrak yakalayıverdi de kendilerini çör çöp yığını hâline getirdik. Zalimler topluluğu, Allah’ın rahmetinden uzak olsun!

– Diyanet İşleri

İşte onları o müdhiş (azâb) sayha (sı), (Allahın bir) adalet (i) olmak üzere, hemen yakalayıverdi de bir çörçöp haaline getirdik onları. Artık uzak olsun zaalimler güruhu!

– Hasan Basri Çantay

Derken ansızın hakettikleri müthiş bir gürültüye tutuluverdiler de kendilerini sel süprüntüsüne dönüştürdük. Kahrolsun zalimler güruhu!

– Seyyid Kutub

ثُمَّ أَنشَأۡنَا مِنۢ بَعۡدِهِمۡ قُرُونًا ءَاخَرِينَ ٤٢

Sonra arkalarından başka karnlar inşâ ettik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra bunların ardından başka bir nesil yarattık.

– İbni Kesir

Sonra bunların arkalarından başka nesiller yarattık.

– Diyanet İşleri

Sonra onların ardından da başka başka nesiller yaratdık.

– Hasan Basri Çantay

Onların ardından başka kuşaklar ortaya çıkardık.

– Seyyid Kutub

مَا تَسۡبِقُ مِنۡ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسۡتَـٔۡخِرُونَ ٤٣

Hiç bir ümmet, ecelini sebkedemez ve geriletemezler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hiç bir ümmet, kendi süresini öne de alamaz, geriye de bırakamaz.

– İbni Kesir

Hiçbir ümmet, kendi ecelinin önüne geçemez, onu geciktiremez de.

– Diyanet İşleri

Hiçbir ümmet (helakleri için mukadder) vaktini beriye getiremeyeceği gibi (bundan) geri de kalamazlar.

– Hasan Basri Çantay

Hiç bir ümmet, ecelini ne öne alabilir ve ne de erteleyebilir.

– Seyyid Kutub

ثُمَّ أَرۡسَلۡنَا رُسُلَنَا تَتۡرَاۖ كُلَّ مَا جَآءَ أُمَّةٗ رَّسُولُهَا كَذَّبُوهُۖ فَأَتۡبَعۡنَا بَعۡضَهُم بَعۡضٗا وَجَعَلۡنَٰهُمۡ أَحَادِيثَۚ فَبُعۡدٗا لِّقَوۡمٖ لَّا يُؤۡمِنُونَ ٤٤

Sonra ardı ardına Resullerimizi gönderdik, her ümmetle Resul’ü geldikçe onu tekzib ettiler, biz de onları birbiri ardınca yuvarladık ve hepsini birer efsâne yaptık, artık defolsun öyle bir kavim ki imana gelmezler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra birbiri ardı sıra peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete peygamber geldikçe onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardı sıra yok edip hepsini birer söylenti yaptık. İnanmayan bir kavim uzak olsun.

– İbni Kesir

Sonra arka arkaya peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete kendi peygamberi geldikçe, onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından helâk ettik ve onları birer ibretli hikâye yaptık. Artık inanmayan bir kavim, Allah’ın rahmetinden uzak olsun!

– Diyanet İşleri

Sonra peyderpey (diğer) peygamberlerimizi gönderdik. Bir ümmete peygamberi geldikçe onu tekzîb etdiler. Biz de onlardan kimini kiminin arkasına katdık (helak etdik) ve onları hikâyeler yapdık. Artık uzak olsun îmana gelmeyecek bir kavm!

– Hasan Basri Çantay

Sonra ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Hangi ümmete peygamberi geldi ise onu yalanladılar. Biz de onları birbiri peşisırâ yokederek tarihi olaylara dönüştürdük. Kahrolsun inanmayanlar güruhu!

– Seyyid Kutub

ثُمَّ أَرۡسَلۡنَا مُوسَىٰ وَأَخَاهُ هَٰرُونَ بِـَٔايَٰتِنَا وَسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٍ ٤٥

Sonra bir takım âyetlerimiz ve açık bir ferman ile Musâ’yı ve kardeşi Harûn’u gönderdik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra Musa'yı ve kardeşi Harun'u ayetlerimizle ve apaçık delillerle gönderdik.

– İbni Kesir

(45-46) Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn’u mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak gönderdik de (onlar) büyüklük tasladılar ve kendilerini büyük görüp böbürlenen bir topluluk oldular.

– Diyanet İşleri

(45-46) Daha sonra Musâyi ve biraderi Hârunu bunca mucizelerimizle ve apaçık hüccetimizle Fir'avne ve onun ileri gelenlerine gönderdik de (îman etmeyi bir türlü) kibirlerine yediremediler. Onlar mütekebbir ve müstebid adamlardı.

– Hasan Basri Çantay

Sonra Musa ile kardeşi Harun'u ayetlerimiz ile ve açık kanıtla destekli olarak gönderdik.

– Seyyid Kutub

إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ وَمَلَإِيْهِۦ فَٱسۡتَكۡبَرُواْ وَكَانُواْ قَوۡمًا عَالِينَ ٤٦

Firavun’a ve cem’iyyetine de bunlar kibirlerine yediremediler ve dik başlı bir kavim idiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun'a ve erkanına. Bunun üzerine büyüklük tasladılar. Zaten mağrur bir topluluktular.

– İbni Kesir

(45-46) Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn’u mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak gönderdik de (onlar) büyüklük tasladılar ve kendilerini büyük görüp böbürlenen bir topluluk oldular.

– Diyanet İşleri

(45-46) Daha sonra Musâyi ve biraderi Hârunu bunca mucizelerimizle ve apaçık hüccetimizle Fir'avne ve onun ileri gelenlerine gönderdik de (îman etmeyi bir türlü) kibirlerine yediremediler. Onlar mütekebbir ve müstebid adamlardı.

– Hasan Basri Çantay

Firavun ile onun önde gelen adamlarına. Fakat onlar büyüklük kompleksine kapılarak iman etmeye yanaşmadılar. Zaten onlar kendilerini beğenmiş kimselerdi.

– Seyyid Kutub

فَقَالُوٓاْ أَنُؤۡمِنُ لِبَشَرَيۡنِ مِثۡلِنَا وَقَوۡمُهُمَا لَنَا عَٰبِدُونَ ٤٧

Onun için biz, dediler, bizim gibi iki beşere iman mı ederiz? Halbuki onların kavmi bize kulluk ediyor.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bu yüzden dediler ki: Kavimleri bize kulluk edip dururken, bizim gibi şu iki insana mı inanacağız?

– İbni Kesir

Bu yüzden, “Kavimleri bize kul köle iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız” dediler.

– Diyanet İşleri

Onun için dediler ki: «Kavmleri bize kulluk edib dururlarken bizim gibi iki beşere îman mı edecek misiz»?

– Hasan Basri Çantay

Onlar dediler ki; «Kendimiz gibi birer insan olan şu iki adama mı inanacağız ki, onların soydaşları bize tapıyorlar?»

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu