بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَلَئِنۡ أَطَعۡتُم بَشَرٗا مِّثۡلَكُمۡ إِنَّكُمۡ إِذٗا لَّخَٰسِرُونَ ٣٤
Ve şayet sizin gibi katiyyen hüsrandasınızdır.
Eğer kendiniz gibi bir insana boyun eğecek olursanız; hüsrana uğrayacağınızda hiç şüphe yoktur.
“Andolsun, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz mutlaka ziyana uğrarsınız.”
«Eğer kendiniz gibi bir insana boyun eğerseniz, andolsun ki, bu takdîrde siz mutlakaa hüsraana düşenlersinizdir».
Eğer kendiniz gibi bir insana itaat edecek olursanız, o halde aldanmış cahiller olursunuz.
أَيَعِدُكُمۡ أَنَّكُمۡ إِذَا مِتُّمۡ وَكُنتُمۡ تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَنَّكُم مُّخۡرَجُونَ ٣٥
Siz öldüğünüz ve bir toprak, bir yığın kemik olduğunuz vakit muhakkak çıkarılacaksınız diye mi vaadediyor?
Öldüğünüz ve bir toprak, bir kemik olduğunuz zaman tekrar dirilmenizi mi vaad ediyor?
“O, öldüğünüz, toprak ve kemik hâline geldiğiniz zaman sizin tekrar mutlaka (diriltilip) çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?”
«Öldüğünüz ve bir toprak, bir kemik olduğunuz vakit sizin her halde (diri olarak kabirlerinizden) çıkarılmış olacağınızı mı va'd (ve tehdîd) ediyor o»?
O sizi, ölüp toprak ve kemik olduktan sonra yeniden diriltileceksiniz diye mi korkutuyor?
۞ هَيۡهَاتَ هَيۡهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَ ٣٦
Heyhât o vaadolunduğunuz şey ne kadar uzak.
Vaad edildiğiniz şey ne kadar uzak, hem de ne kadar uzak.
“Hâlbuki bu size vaad olunan şey, ne kadar da uzak!”
«Tehdîd olunageldiğiniz o şey ne kadar uzak, ne kadar uzak»!.
Heyhat, heyhat! Gerçekten ne kadar uzak bir korkutmadır bu!
إِنۡ هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا ٱلدُّنۡيَا نَمُوتُ وَنَحۡيَا وَمَا نَحۡنُ بِمَبۡعُوثِينَ ٣٧
O, bizim dünya hayatımızdan başka bir şey değildir, ölürüz ve yaşarız, fakat biz ba's olunmayız.
Hayat ancak bu dünyadakidir. Ölürüz, yaşarız. Ama tekrar diriltilecek değiliz.
“Hayat, bu dünya hayatından ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Biz tekrar diriltilecek değiliz.”
«O (ya'nî hayaat) bizim (şu) dünyâ hayaatımızdan başkası değildir. Ölürüz yaşarız. (Fakat) biz (tekrar) diriltilecekler değiliz».
Hayat, bu dünyadaki hayatımızdan ibarettir. Kimimiz ölürüz, kimimiz yaşarız. Yeniden diriltileceğimiz sözkonusu değildir!
إِنۡ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ ٱفۡتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبٗا وَمَا نَحۡنُ لَهُۥ بِمُؤۡمِنِينَ ٣٨
O ancak öyle bir adam ki bir yalanı Allah’a iftira etti, biz ona inanacak değiliz.
O, sadece Allah'a karşı yalan uyduran biridir. Biz ona inanacak değiliz.
“Bu, Allah’a karşı yalan uyduran bir kimseden başkası değildir. Biz ona inanmayız.”
«O, Allaha karşı yalan düzen bir adamdan başkası değildir. Biz onu tasdıyk ediciler değiliz».
O sadece Allah’a karşı yalan uyduran biridir. Biz ona inanmayız.
قَالَ رَبِّ ٱنصُرۡنِي بِمَا كَذَّبُونِ ٣٩
Ya Rab! dedi: beni tekzib ettikleri cihetle öcümü al.
O peygamber: Rabbım, beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et, dedi.
O peygamber, “Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi.
(O peygamber): «Rabbim, dedi, beni tekzîb etmelerine mukaabil Sen bana yardım et».
O peygamber «Ya Rabb'i, bunların yalanlamaları karşısında bana yardım et.»
قَالَ عَمَّا قَلِيلٖ لَّيُصۡبِحُنَّ نَٰدِمِينَ ٤٠
Buyurdu ki: az bir zamanda nâdim olacaklar.
Allah da buyurdu ki: Az sonra pişman olacaklar.
Allah, “Yakın zamanda mutlaka pişman olacaklardır!” dedi.
Buyurdu: «Âz bir (zamanda) her halde peşîman olacaklar onlar».
Allah «Onlar yakında pişman olacaklardır» dedi.
فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلصَّيۡحَةُ بِٱلۡحَقِّ فَجَعَلۡنَٰهُمۡ غُثَآءٗۚ فَبُعۡدٗا لِّلۡقَوۡمِ ٱلظَّٰلِمِينَ ٤١
Derken onları sayha, bihakkın alıverdi de kendilerini bir seyl süpürüntüsü yapıverdik, artık öyle bir defolmuş oldu ki o kavim, o zalimler!
Gerçekten onları müthiş bir çığlık yakaladı. Ve onları bir süprüntü yığını haline getirdik. Zulmeden kavim uzak olsun.
Derken onları o korkunç ses, kaçınılmaz olarak kıskıvrak yakalayıverdi de kendilerini çör çöp yığını hâline getirdik. Zalimler topluluğu, Allah’ın rahmetinden uzak olsun!
İşte onları o müdhiş (azâb) sayha (sı), (Allahın bir) adalet (i) olmak üzere, hemen yakalayıverdi de bir çörçöp haaline getirdik onları. Artık uzak olsun zaalimler güruhu!
Derken ansızın hakettikleri müthiş bir gürültüye tutuluverdiler de kendilerini sel süprüntüsüne dönüştürdük. Kahrolsun zalimler güruhu!
ثُمَّ أَنشَأۡنَا مِنۢ بَعۡدِهِمۡ قُرُونًا ءَاخَرِينَ ٤٢
Sonra arkalarından başka karnlar inşâ ettik.
Sonra bunların ardından başka bir nesil yarattık.
Sonra bunların arkalarından başka nesiller yarattık.
Sonra onların ardından da başka başka nesiller yaratdık.
Onların ardından başka kuşaklar ortaya çıkardık.
مَا تَسۡبِقُ مِنۡ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسۡتَـٔۡخِرُونَ ٤٣
Hiç bir ümmet, ecelini sebkedemez ve geriletemezler.
Hiç bir ümmet, kendi süresini öne de alamaz, geriye de bırakamaz.
Hiçbir ümmet, kendi ecelinin önüne geçemez, onu geciktiremez de.
Hiçbir ümmet (helakleri için mukadder) vaktini beriye getiremeyeceği gibi (bundan) geri de kalamazlar.
Hiç bir ümmet, ecelini ne öne alabilir ve ne de erteleyebilir.
ثُمَّ أَرۡسَلۡنَا رُسُلَنَا تَتۡرَاۖ كُلَّ مَا جَآءَ أُمَّةٗ رَّسُولُهَا كَذَّبُوهُۖ فَأَتۡبَعۡنَا بَعۡضَهُم بَعۡضٗا وَجَعَلۡنَٰهُمۡ أَحَادِيثَۚ فَبُعۡدٗا لِّقَوۡمٖ لَّا يُؤۡمِنُونَ ٤٤
Sonra ardı ardına Resullerimizi gönderdik, her ümmetle Resul’ü geldikçe onu tekzib ettiler, biz de onları birbiri ardınca yuvarladık ve hepsini birer efsâne yaptık, artık defolsun öyle bir kavim ki imana gelmezler.
Sonra birbiri ardı sıra peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete peygamber geldikçe onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardı sıra yok edip hepsini birer söylenti yaptık. İnanmayan bir kavim uzak olsun.
Sonra arka arkaya peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete kendi peygamberi geldikçe, onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından helâk ettik ve onları birer ibretli hikâye yaptık. Artık inanmayan bir kavim, Allah’ın rahmetinden uzak olsun!
Sonra peyderpey (diğer) peygamberlerimizi gönderdik. Bir ümmete peygamberi geldikçe onu tekzîb etdiler. Biz de onlardan kimini kiminin arkasına katdık (helak etdik) ve onları hikâyeler yapdık. Artık uzak olsun îmana gelmeyecek bir kavm!
Sonra ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Hangi ümmete peygamberi geldi ise onu yalanladılar. Biz de onları birbiri peşisırâ yokederek tarihi olaylara dönüştürdük. Kahrolsun inanmayanlar güruhu!