بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَأَرْسَلْنَا فِيهِمْ رَسُولًا مِّنْهُمْ أَنِ ٱعْبُدُواْ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُۥٓۖ أَفَلَا تَتَّقُونَ ﴿٣٢

Onların içinde de kendilerinden bir Resul gönderdik şöyle ki: Allah’a ibadet edin ondan başka bir tanrınız yok, artık korunmaz mısınız?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara da kendilerinden: Allah'a ibadet edin, O'ndan başka tanrınız yoktur. Hala sakınmayacak mısınız? diyen bir peygamber gönderdik.

— İbni Kesir

Onlara, kendilerinden, “Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur, hâlâ O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” diye öğüt veren bir peygamber gönderdik.

— Diyanet İşleri

Onlara da aralarında kendilerinden bir peygamber gönderdik. «Allaha kulluk edin. Sizin Ondan başka hiçbir Tanrınız yokdur. (Haalâ azâb-ı ilâhîden) sakınmayacak mısınız?» (dedi).

— Hasan Basri Çantay

Onlara da «Allah'a kulluk ediniz, O'ndan başka bir ilahınız yoktur, Allah'dan korkmaz mısınız» diyen kendilerinden bir peygamber gönderdik.

— Seyyid Kutub

وَقَالَ ٱلْمَلَأُ مِن قَوْمِهِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِلِقَآءِ ٱلْءَاخِرَةِ وَأَتْرَفْنَٰهُمْ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا مَا هَٰذَآ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ ﴿٣٣

Dünya hayatta kendilerine refah verdiğimiz halde küfredip Âhiret likasını tekzib eyleyen kavminden o (mele') kodaman güruh ise şöyle dedi: "bu başka değil, ancak sizin gibi bir beşer, yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onun kavminden; kendilerine dünya hayatında rızık verdiğimiz halde küfr ederek ahirete kavuşmayı yalanlayan ileri gelenler dediler ki: Bu, sizin gibi bir beşerden başka bir şey değildir. Sizin yediklerinizden yiyor, içtiklerinizden içiyor.

— İbni Kesir

O peygamberin kavminden, Allah’ı inkâr eden, ahireti yalanlayan ve bizim dünya hayatında kendilerine bol bol nimet verdiğimiz ileri gelenler şöyle dediler: “O da ancak sizin gibi bir insandır. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, içtiğiniz şeylerden içiyor.”

— Diyanet İşleri

Onun kavminden — kendilerine dünyâ hayâtında refah verdiğimiz halde küfr (-ü inkâr) eden, âhirete kavuşmayı yalan sayan — bir gurüh dedi ki: «Bu, sizin gibi bir beşerden başkası değildir. Sizin yediklerinizden yiyor, içdiklerinizden içiyor».

— Hasan Basri Çantay

Soydaşları arasındaki ahiret buluşmasını yalanlayan ve kendilerine bol nimet verdiğimiz için baştan çıkan öncü kâfirler dediler ki; «Bu adam tıpkı sizin gibi bir insandır, sizin yediğinizden yiyor ve sizin içtiğinizden içiyor.»

— Seyyid Kutub

وَلَئِنْ أَطَعْتُم بَشَرًا مِّثْلَكُمْ إِنَّكُمْ إِذًا لَّخَٰسِرُونَ ﴿٣٤

Ve şayet sizin gibi katiyyen hüsrandasınızdır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer kendiniz gibi bir insana boyun eğecek olursanız; hüsrana uğrayacağınızda hiç şüphe yoktur.

— İbni Kesir

“Andolsun, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz mutlaka ziyana uğrarsınız.”

— Diyanet İşleri

«Eğer kendiniz gibi bir insana boyun eğerseniz, andolsun ki, bu takdîrde siz mutlakaa hüsraana düşenlersinizdir».

— Hasan Basri Çantay

Eğer kendiniz gibi bir insana itaat edecek olursanız, o halde aldanmış cahiller olursunuz.

— Seyyid Kutub

أَيَعِدُكُمْ أَنَّكُمْ إِذَا مِتُّمْ وَكُنتُمْ تُرَابًا وَعِظَٰمًا أَنَّكُم مُّخْرَجُونَ ﴿٣٥

Siz öldüğünüz ve bir toprak, bir yığın kemik olduğunuz vakit muhakkak çıkarılacaksınız diye mi vaadediyor?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Öldüğünüz ve bir toprak, bir kemik olduğunuz zaman tekrar dirilmenizi mi vaad ediyor?

— İbni Kesir

“O, öldüğünüz, toprak ve kemik hâline geldiğiniz zaman sizin tekrar mutlaka (diriltilip) çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?”

— Diyanet İşleri

«Öldüğünüz ve bir toprak, bir kemik olduğunuz vakit sizin her halde (diri olarak kabirlerinizden) çıkarılmış olacağınızı mı va'd (ve tehdîd) ediyor o»?

— Hasan Basri Çantay

O sizi, ölüp toprak ve kemik olduktan sonra yeniden diriltileceksiniz diye mi korkutuyor?

— Seyyid Kutub

هَيْهَاتَ هَيْهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَ ﴿٣٦

Heyhât o vaadolunduğunuz şey ne kadar uzak.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Vaad edildiğiniz şey ne kadar uzak, hem de ne kadar uzak.

— İbni Kesir

“Hâlbuki bu size vaad olunan şey, ne kadar da uzak!”

— Diyanet İşleri

«Tehdîd olunageldiğiniz o şey ne kadar uzak, ne kadar uzak»!.

— Hasan Basri Çantay

Heyhat, heyhat! Gerçekten ne kadar uzak bir korkutmadır bu!

— Seyyid Kutub

إِنْ هِىَ إِلَّا حَيَاتُنَا ٱلدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثِينَ ﴿٣٧

O, bizim dünya hayatımızdan başka bir şey değildir, ölürüz ve yaşarız, fakat biz ba's olunmayız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hayat ancak bu dünyadakidir. Ölürüz, yaşarız. Ama tekrar diriltilecek değiliz.

— İbni Kesir

“Hayat, bu dünya hayatından ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Biz tekrar diriltilecek değiliz.”

— Diyanet İşleri

«O (ya'nî hayaat) bizim (şu) dünyâ hayaatımızdan başkası değildir. Ölürüz yaşarız. (Fakat) biz (tekrar) diriltilecekler değiliz».

— Hasan Basri Çantay

Hayat, bu dünyadaki hayatımızdan ibarettir. Kimimiz ölürüz, kimimiz yaşarız. Yeniden diriltileceğimiz sözkonusu değildir!

— Seyyid Kutub

إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ ٱفْتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا وَمَا نَحْنُ لَهُۥ بِمُؤْمِنِينَ ﴿٣٨

O ancak öyle bir adam ki bir yalanı Allah’a iftira etti, biz ona inanacak değiliz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O, sadece Allah'a karşı yalan uyduran biridir. Biz ona inanacak değiliz.

— İbni Kesir

“Bu, Allah’a karşı yalan uyduran bir kimseden başkası değildir. Biz ona inanmayız.”

— Diyanet İşleri

«O, Allaha karşı yalan düzen bir adamdan başkası değildir. Biz onu tasdıyk ediciler değiliz».

— Hasan Basri Çantay

O sadece Allah’a karşı yalan uyduran biridir. Biz ona inanmayız.

— Seyyid Kutub

قَالَ رَبِّ ٱنصُرْنِى بِمَا كَذَّبُونِ ﴿٣٩

Ya Rab! dedi: beni tekzib ettikleri cihetle öcümü al.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O peygamber: Rabbım, beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et, dedi.

— İbni Kesir

O peygamber, “Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi.

— Diyanet İşleri

(O peygamber): «Rabbim, dedi, beni tekzîb etmelerine mukaabil Sen bana yardım et».

— Hasan Basri Çantay

O peygamber «Ya Rabb'i, bunların yalanlamaları karşısında bana yardım et.»

— Seyyid Kutub

قَالَ عَمَّا قَلِيلٍ لَّيُصْبِحُنَّ نَٰدِمِينَ ﴿٤٠

Buyurdu ki: az bir zamanda nâdim olacaklar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah da buyurdu ki: Az sonra pişman olacaklar.

— İbni Kesir

Allah, “Yakın zamanda mutlaka pişman olacaklardır!” dedi.

— Diyanet İşleri

Buyurdu: «Âz bir (zamanda) her halde peşîman olacaklar onlar».

— Hasan Basri Çantay

Allah «Onlar yakında pişman olacaklardır» dedi.

— Seyyid Kutub

فَأَخَذَتْهُمُ ٱلصَّيْحَةُ بِٱلْحَقِّ فَجَعَلْنَٰهُمْ غُثَآءًۚ فَبُعْدًا لِّلْقَوْمِ ٱلظَّٰلِمِينَ ﴿٤١

Derken onları sayha, bihakkın alıverdi de kendilerini bir seyl süpürüntüsü yapıverdik, artık öyle bir defolmuş oldu ki o kavim, o zalimler!

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçekten onları müthiş bir çığlık yakaladı. Ve onları bir süprüntü yığını haline getirdik. Zulmeden kavim uzak olsun.

— İbni Kesir

Derken onları o korkunç ses, kaçınılmaz olarak kıskıvrak yakalayıverdi de kendilerini çör çöp yığını hâline getirdik. Zalimler topluluğu, Allah’ın rahmetinden uzak olsun!

— Diyanet İşleri

İşte onları o müdhiş (azâb) sayha (sı), (Allahın bir) adalet (i) olmak üzere, hemen yakalayıverdi de bir çörçöp haaline getirdik onları. Artık uzak olsun zaalimler güruhu!

— Hasan Basri Çantay

Derken ansızın hakettikleri müthiş bir gürültüye tutuluverdiler de kendilerini sel süprüntüsüne dönüştürdük. Kahrolsun zalimler güruhu!

— Seyyid Kutub

ثُمَّ أَنشَأْنَا مِنۢ بَعْدِهِمْ قُرُونًا ءَاخَرِينَ ﴿٤٢

Sonra arkalarından başka karnlar inşâ ettik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra bunların ardından başka bir nesil yarattık.

— İbni Kesir

Sonra bunların arkalarından başka nesiller yarattık.

— Diyanet İşleri

Sonra onların ardından da başka başka nesiller yaratdık.

— Hasan Basri Çantay

Onların ardından başka kuşaklar ortaya çıkardık.

— Seyyid Kutub

AYARLAR