بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قَالُواْ رَبَّنَا غَلَبَتۡ عَلَيۡنَا شِقۡوَتُنَا وَكُنَّا قَوۡمٗا ضَآلِّينَ ١٠٦

Rabbimiz! derler: bize şekavetimiz galebe etti ve biz bir sapgın bir kavim idik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Derler ki: Rabbımız, bedbahtlığımız bizi yenmişti. Sapıklar topluluğu olmuştuk.

– İbni Kesir

Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve sapık bir toplum olduk.”

– Diyanet İşleri

Dediler (diyecekler): «Ey Rabbimiz, bedbahtlığımız bize galebe etmişdi. Doğru yoldan sapanlar güruhu idik biz».

– Hasan Basri Çantay

Cehennemlikler derler ki; «Ey Rabb'imiz, kötü arzularımıza yenik düşerek sapık bir topluluk olduk.»

– Seyyid Kutub

رَبَّنَآ أَخۡرِجۡنَا مِنۡهَا فَإِنۡ عُدۡنَا فَإِنَّا ظَٰلِمُونَ ١٠٧

Ey bizim Rabbimiz! çıkar bizleri bundan, döner bir daha edersek her halde bizler zalimiz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbımız, bizi buradan çıkar, tekrar dönersek doğrusu zulmetmiş oluruz.

– İbni Kesir

“Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer (tekrar günaha) dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş oluruz.”

– Diyanet İşleri

«Ey Rabbimiz, bizi buradan çıkar. Eğer (yine küfre) dönersek artık hiç şübhesiz ki biz zaalimlerizdir».

– Hasan Basri Çantay

Ey Rabb'imiz, bizi buradan çıkar, eğer eski tutumumuza dönersek biz gerçekten zalim oluruz.

– Seyyid Kutub

قَالَ ٱخۡسَـُٔواْ فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ ١٠٨

Buyurur ki sinin orada, söylemeyin bana.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Buyurdu ki: Yıkılıp gidin içerisine. Benimle konuşmayın.

– İbni Kesir

Allah, ”Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!” der.

– Diyanet İşleri

(Şöyle) buyurdu (buyuracak): «Yıkılıb gidin içerisine! Bana (bir şey) söylemeyin».

– Hasan Basri Çantay

Allah, der ki; «Kesin sesinizi ve sürünün orada; bana bir şey söylemeyin.»

– Seyyid Kutub

إِنَّهُۥ كَانَ فَرِيقٞ مِّنۡ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَآ ءَامَنَّا فَٱغۡفِرۡ لَنَا وَٱرۡحَمۡنَا وَأَنتَ خَيۡرُ ٱلرَّٰحِمِينَ ١٠٩

çünkü kullarımdan bir fırka vardı "Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi bağışla, bize merhamet et, sen, merhametlilerin en iyisisin." diyorlardı da.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Çünkü kullarımdan bir zümre vardı ki, onlar: Rabbımız, inandık, artık bağışla bizi, merhamet et bize. Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın, diyordu.

– İbni Kesir

Kullarımdan, “Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın” diyen bir grup var idi.

– Diyanet İşleri

Çünkü kullarımdan bir zümre vardır ki onlar: «Ey Rabbimiz, îman etdik. Bizi yarlığa, bizi esirge. Sen esirgeyenlerin en hayırlısısın» derlerken,

– Hasan Basri Çantay

Hani vaktiyle kullarımın bir bölümü 'Ey Rabb'imiz, biz sana inandık, bizi affeyle, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en iyisisin' diyorlardı.»

– Seyyid Kutub

فَٱتَّخَذۡتُمُوهُمۡ سِخۡرِيًّا حَتَّىٰٓ أَنسَوۡكُمۡ ذِكۡرِي وَكُنتُم مِّنۡهُمۡ تَضۡحَكُونَ ١١٠

Siz onları mashara yerine tutunuz, hattâ size benim yâdımı unutturdular, onlara öyle gülüyordunuz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Siz ise, onları alaya alıyordunuz. Öyle ki size Benim zikrimi unutturdular. Ve siz, onlara hep gülüyordunuz.

– İbni Kesir

Siz ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep gülüyordunuz.

– Diyanet İşleri

Siz onları eğlence edindiniz. Hattâ bu, beni hatırlamayı size unutdurdu. Siz onlara (istihza ile) gülüyordunuz.

– Hasan Basri Çantay

Siz onları alaya alıyordunuz. Sonunda bu tutumunuz beni anmayı size unutturdu, artık onlara hep gülüyordunuz.

– Seyyid Kutub

إِنِّي جَزَيۡتُهُمُ ٱلۡيَوۡمَ بِمَا صَبَرُوٓاْ أَنَّهُمۡ هُمُ ٱلۡفَآئِزُونَ ١١١

İşte onlara ben sabretmelerine mukabil bu gün bu mükâfatı verdim, onlardır onlar, murada erenler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sabrettiklerinden dolayı bugün onları mükafatlandırdım. Doğrusu onlar, kurtuluşa erenlerin kendileridir.

– İbni Kesir

Sabretmiş olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükâfatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya erenlerin ta kendileridir.

– Diyanet İşleri

Ben (sizin o istihza ve ezalarınıza) sabr (ve tehammül) etdiklerine mukaabil bugün onları (mü'minleri) mükâfatlandırdım. Şübhesiz ki onlar muradlarına erenlerin ta kendileridir.

– Hasan Basri Çantay

Bugün ben onlara sabretmelerinin karşılığını verdim, şimdi onlar kurtuluşa, mutluluğa ermişlerdir.

– Seyyid Kutub

قَٰلَ كَمۡ لَبِثۡتُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ عَدَدَ سِنِينَ ١١٢

Arzda seneler sayısı ne kadar kaldınız? Buyurur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Buyurdu ki: Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?

– İbni Kesir

Allah, (inkârcılara) “Yeryüzünde kaç sene kaldınız?” diye sorar.

– Diyanet İşleri

Buyurdu (buyuracak :) «Yerde kaç yıl kaldınız»?

– Hasan Basri Çantay

Allah, cehennemliklere der ki; «Siz yeryüzünde kaç yıl yaşadınız?»

– Seyyid Kutub

قَالُواْ لَبِثۡنَا يَوۡمًا أَوۡ بَعۡضَ يَوۡمٖ فَسۡـَٔلِ ٱلۡعَآدِّينَ ١١٣

Bir gün veya bir günün birazı, sayanlara sor derler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bir gün veya daha az bir süre kaldık, sayanlara sor, dediler.

– İbni Kesir

Onlar, “Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor” derler.

– Diyanet İşleri

Dediler (diyecekler): «Bir gün, yahud bir günün bir kısmı (müddetle) kaldık. Sayanlara sor şimdi».

– Hasan Basri Çantay

Cehennemlikler derler ki; «Orada ya bir gün, ya da bir günden daha az yaşadık, saymış olanlara sor.»

– Seyyid Kutub

قَٰلَ إِن لَّبِثۡتُمۡ إِلَّا قَلِيلٗاۖ لَّوۡ أَنَّكُمۡ كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ ١١٤

Buyurur ki bilmiş olsanız cidden pek az kaldınız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Buyurdu ki: Çok az bir süre kaldınız. Keşki bilseydiniz.

– İbni Kesir

Allah, şöyle der: “Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu (daha önce) bilmiş olsaydınız.”

– Diyanet İşleri

Buyurdu (buyuracak) ki: «Az bir zamandan (fazla) kalmadınız! (Cehennemde kalacağınız ebedî zamanları) hakıykaten bir bilseydiniz».

– Hasan Basri Çantay

Allah, onlara der ki; «Orada az bir süre kaldınız. Keşki bunu vaktiyle bilmiş olsaydınız.»

– Seyyid Kutub

أَفَحَسِبۡتُمۡ أَنَّمَا خَلَقۡنَٰكُمۡ عَبَثٗا وَأَنَّكُمۡ إِلَيۡنَا لَا تُرۡجَعُونَ ١١٥

Ya zannettiniz mi ki biz, sizi sırf bir abes yarattık? ve siz, bize irca edilmeyeceksiniz?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sizi boşuna yarattığımızı ve Bize hiç döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?

– İbni Kesir

“Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?”

– Diyanet İşleri

«Ya sizi ancak boş yere yaratdığımızı ve sizin hakıykaten bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız»?

– Hasan Basri Çantay

Sizi boşuna yarattığımızı ve huzurumuza döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?

– Seyyid Kutub

فَتَعَٰلَى ٱللَّهُ ٱلۡمَلِكُ ٱلۡحَقُّۖ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ ٱلۡعَرۡشِ ٱلۡكَرِيمِ ١١٦

Demek ki Allah, o hak padişah yüksek çok yüksek, başka tanrı yok ancak o, o Arş’ı kerîmin Rabb’i.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. O'ndan başka hiç bir tanrı yoktur ve O, yüce Arş'ın Rabbıdır.

– İbni Kesir

Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. O’ndan başka hiç ilâh yoktur. O, şerefli ve yüce Arş’ın Rabbidir.

– Diyanet İşleri

(Kayıdsız şartsız) mülk (ve tasarruf) ancak kendi hakkı olan Allah (böyle abes ve zâtine yakışmayacak şeylerden) çok yücedir. Ondan başka hiçbir Tanrı yokdur. Arş-ı kerîmin Rabbidir (O).

– Hasan Basri Çantay

Egemenliğin ortaksız sahibi ve gerçek olan Allah, her türlü noksanlıktan münezzehtir; O'ndan başka ilah yoktur ve yüce Arş'ın sahibidir.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu