بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

قَدْ أَفْلَحَ ٱلْمُؤْمِنُونَ ﴿١

Mü'minler; gerçekten felah bulmuşlardır.

— İbni Kesir

ٱلَّذِينَ هُمْ فِى صَلَاتِهِمْ خَٰشِعُونَ ﴿٢

Ki onlar; namazlarında huşu' içindedirler.

— İbni Kesir

وَٱلَّذِينَ هُمْ عَنِ ٱللَّغْوِ مُعْرِضُونَ ﴿٣

Ki onlar; boş sözlerden yüz çevirirler.

— İbni Kesir

وَٱلَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَوٰةِ فَٰعِلُونَ ﴿٤

Ki onlar; zekatlarını verirler.

— İbni Kesir

وَٱلَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَٰفِظُونَ ﴿٥

Ki onlar; ırzlarını korurlar.

— İbni Kesir

إِلَّا عَلَىٰٓ أَزْوَٰجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ ﴿٦

Sadece eşleri ve sağ ellerinin malik oldukları müstesnadır. Doğrusu onlar; bunun için de kınanacak değildirler.

— İbni Kesir

فَمَنِ ٱبْتَغَىٰ وَرَآءَ ذَٰلِكَ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْعَادُونَ ﴿٧

Kim de bundan başkasını ararsa; işte onlar, haddi aşanlardır.

— İbni Kesir

وَٱلَّذِينَ هُمْ لِأَمَٰنَٰتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَٰعُونَ ﴿٨

Ki onlar; emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler.

— İbni Kesir

وَٱلَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَوَٰتِهِمْ يُحَافِظُونَ ﴿٩

Ki onlar; namazlarını korurlar.

— İbni Kesir

أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْوَٰرِثُونَ ﴿١٠

İşte onlar; varis olanlardır.

— İbni Kesir

ٱلَّذِينَ يَرِثُونَ ٱلْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ ﴿١١

Onlar ki; Firdevs'e varis olacaklardır ve orada ebedi kalıcıdırlar.

— İbni Kesir

AYARLAR