بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

قَدْ أَفْلَحَ ٱلْمُؤْمِنُونَ ﴿١

Mü'minler muhakkak felah bulmuşdur (korkduklarından emîn, umduklarına nail olmuşlardır).

— Hasan Basri Çantay

ٱلَّذِينَ هُمْ فِى صَلَاتِهِمْ خَٰشِعُونَ ﴿٢

(Öyle mü'minler) ki onlar namazlarında huşuua riaayetkârdırlar.

— Hasan Basri Çantay

وَٱلَّذِينَ هُمْ عَنِ ٱللَّغْوِ مُعْرِضُونَ ﴿٣

(Öyle mü'minler) ki onlar boş (lâkırdılardan) ve fâidesiz şeylerden yüz çeviricidirler.

— Hasan Basri Çantay

وَٱلَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَوٰةِ فَٰعِلُونَ ﴿٤

(Öyle mü'minler) ki onlar zekât (vazîfe) lerini yapanlardır.

— Hasan Basri Çantay

وَٱلَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَٰفِظُونَ ﴿٥

(Öyle mü'minler) ki onlar ırzlarını koruyanlardır.

— Hasan Basri Çantay

إِلَّا عَلَىٰٓ أَزْوَٰجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ ﴿٦

Şu var ki zevcelerine, yahud sağ ellerinin mâlik olduklarına (kendi cariyelerine) karşı (olan durumları) müstesnadır. Çünkü onlar (bu takdîrde) kınanmışlar değildir.

— Hasan Basri Çantay

فَمَنِ ٱبْتَغَىٰ وَرَآءَ ذَٰلِكَ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْعَادُونَ ﴿٧

O halde kim bunların ötesini isterse şübhe yok ki onlar haddi aşanlardır.

— Hasan Basri Çantay

وَٱلَّذِينَ هُمْ لِأَمَٰنَٰتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَٰعُونَ ﴿٨

(Öyle mü'minler) ki onlar emânetlerine ve ahidlerine riaayetkârdırlar.

— Hasan Basri Çantay

وَٱلَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَوَٰتِهِمْ يُحَافِظُونَ ﴿٩

(Öyle mü'minler) ki onlar namazlarına devam ederler.

— Hasan Basri Çantay

أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْوَٰرِثُونَ ﴿١٠

İşte onlar vâris olanların ta kendileridir.

— Hasan Basri Çantay

ٱلَّذِينَ يَرِثُونَ ٱلْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ ﴿١١

Ki onlar Firdevse vâris olacaklardır. Onlar bunun için ebedî kalıcıdırlar.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR