بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَقُولَا لَهُۥ قَوۡلٗا لَّيِّنٗا لَّعَلَّهُۥ يَتَذَكَّرُ أَوۡ يَخۡشَىٰ ٤٤
Varın da ona belki dinler veya korkar diye yumuşak dille söyleyin.
Ve ona yumuşak söz söyleyin, belki nasihat dinler veya korkar.
“Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar.”
(Gidin de) ona yumuşak söz söyleyin. Olur ki nasıyhat dinler, yahud (Allahdan) korkar.
Ona yumuşak sözler söyleyiniz. Belki aklı başına gelir ya da kötü akıbete uğramaktan korkar.
قَالَا رَبَّنَآ إِنَّنَا نَخَافُ أَن يَفۡرُطَ عَلَيۡنَآ أَوۡ أَن يَطۡغَىٰ ٤٥
Rabbenâ dediler, korkarız ki bize şiddetle saldırır, yâhud tuğyanını artırır.
Dediler ki: Rabbımız; onun bize taşkınlık yapmasından veya azgın davranmasından endişe ederiz.
Mûsâ ve Hârûn, şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz, onun bize karşı aşırı davranmasından yahut azmasından korkuyoruz.”
Dediler: «Ey Rabbimiz, doğrusu onun bize karşı aşırı gitmesinden, yahud tuğyanını artırmasından endîşe ediyoruz biz».
Musa ve Harun dediler ki; «Ey Rabbi'miz, korkarız ki, Firavun bize karşı bir taşkınlık yapar, ya da azgınlığını artırır.»
قَالَ لَا تَخَافَآۖ إِنَّنِي مَعَكُمَآ أَسۡمَعُ وَأَرَىٰ ٤٦
Korkmayın buyurdu: çünkü ben sizinle beraberim, işitirim ve görürüm.
Buyurdu: Korkmayın, Ben sizinle beraberim, hem görür, hem de işitirim.
Allah, şöyle dedi: “Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim. İşitirim ve görürüm.”
Buyurdu: «Korkmayın. Çünkü ben sizinle beraberim. Ben (her şey'i) işidirim, görürüm».
Allah, onlara dedi ki; «korkmayınız. Ben sizinle beraberim. Ben herşeyi işitir, her şeyi görürüm.»
فَأۡتِيَاهُ فَقُولَآ إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَأَرۡسِلۡ مَعَنَا بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ وَلَا تُعَذِّبۡهُمۡۖ قَدۡ جِئۡنَٰكَ بِـَٔايَةٖ مِّن رَّبِّكَۖ وَٱلسَّلَٰمُ عَلَىٰ مَنِ ٱتَّبَعَ ٱلۡهُدَىٰٓ ٤٧
Haydin varın da ona deyin ki haberin olsun biz Rabbin’in Resulleriyiz, artık Ben-î İsraîl’i bizimle gönder ve onları tazib etme, biz sana Rabbin’den bir âyetle geldik, selâm da doğruya tabi olanadır.
Haydi ona gidin ve deyin ki: Doğrusu biz, senin Rabbının elçileriyiz. Artık İsrailoğullarını bizimle gönder ve onlara azab etme. Hem biz, Rabbından sana bir ayetle geldik. Hidayete tabi olanların üzerine selam olsun
“Ona gidin ve şöyle deyin: ‘Şüphesiz biz Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını (serbest bırak ve) bizimle gönder. Onlara işkence etme. Sana Rabbinin katından bir mucize getirdik. Selâm, doğru yola uyanlara olsun.’ ”
«Hemen gidin de ona (şöyle) deyin: — Biz Rabbinin iki elçisiyiz. Artık İsrâîl oğullarını bizimle gönder. Onlara işkence etme. Biz sana Rabbinden hakıykî bir âyet getirdik. Selâm (ve selâmet), doğruya tâbi olanlara».
Ona varınız ve deyiniz ki; 'Biz Rabbinin sana gönderdiği elçileriz. İsrailoğullarının bizimle birlikte Mısır'dan ayrılmalarına izin ver. Onlara işkence etme. Sana Rabbi'inden, doğru söylediğimizi kanıtlayacak mucizeler ile geldik. Doğru yola girenler esenliğe ereceklerdir.
إِنَّا قَدۡ أُوحِيَ إِلَيۡنَآ أَنَّ ٱلۡعَذَابَ عَلَىٰ مَن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ ٤٨
İnan ki bize şöyle vahyolundu: her halde azâb, tekzib edin yüz çevirenedir.
Doğrusu bize vahyolundu ki; yalanlayıp sırt çevirene azab vardır.
“Şüphesiz bize, azabın yalanlayan ve yüz çevirenlere olacağı vahyolundu.”
«Bize şu hakıykat vahy olundu ki şübhesiz azâb, (peygamberleri) tekzîb edenlerin ve (Hakdan) yüz çevirenlerin tepesindedir».
Bize gelen vahye göre Allah'ın ayetlerini yalanlayarak gerçeğe sırt çevirenler azaba uğrayacaklardır.
قَالَ فَمَن رَّبُّكُمَا يَٰمُوسَىٰ ٤٩
Hele, dedi: sizin Rabbiniz kim ya Musâ?
Ey Musa, Rabbınız kimdir sizin ikinizin? dedi.
Firavun, “Sizin Rabbiniz kim, ey Mûsâ?” dedi.
(Fir'avn) dedi: «O halde Musa sizin Rabbiniz kim»?
Firavun «Ey Musa, sizin Rabb'iniz kimdir?» dedi.
قَالَ رَبُّنَا ٱلَّذِيٓ أَعۡطَىٰ كُلَّ شَيۡءٍ خَلۡقَهُۥ ثُمَّ هَدَىٰ ٥٠
Bizim dedi: Rabbimiz her şeye hilkatini veren sonra da yolunu gösterendir.
Dedi ki: Rabbımız her şeye yaratılışını veren, sonra da doğru yola eriştirendir.
Mûsâ, “Rabbimiz, her şeye hilkatini (yaratılış özelliklerini) veren, sonra onlara yol gösterendir” dedi.
O da: «Bizim Rabbimiz her şey'e hilkatini veren, sonra da doğru yolunu gösterendir» dedi.
Musa «Bizim Rabb'imiz, her varlığı farklı niteliklerle donatarak yaratan, sonra da bu varlıkları nitelikleri doğrultusunda yönlendiren Allah'dır.»
قَالَ فَمَا بَالُ ٱلۡقُرُونِ ٱلۡأُولَىٰ ٥١
Dedi: ya öyle ise kurunıûlânın hali ne?
Öyle ise önceki nesillerin durumu nedir? dedi.
Firavun, “Ya geçmiş nesillerin hâli ne olacak?” dedi.
(Fir'avn) dedi: «Öyleyse evvelki (geçmiş) asırlar (halkın) ın haali nedir»?
Firavun «Peki, bizden önceki kuşakların durumu ne olacak?» dedi.
قَالَ عِلۡمُهَا عِندَ رَبِّي فِي كِتَٰبٖۖ لَّا يَضِلُّ رَبِّي وَلَا يَنسَى ٥٢
Onun dedi: ilmi Rabbim’in indinde bir kitapdadır, Rabbim şaşmaz ve unutmaz.
Dedi ki: Onların bilgisi Rabbımın katında bir kitabdadır. Benim Rabbım şaşırmaz, unutmaz.
Mûsâ, şöyle dedi: “Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır. Rabbim, yanılmaz ve unutmaz.”
(Musa): «Onların ilmi, dedi, Rabbimin nezdindeki bir kitabdadır. Benim Rabbim hataa da etmez, unutmaz da».
Musa dedi ki; «Onlara ilişkin bilgi Rabb'imin katındaki kitapta yazılıdır benim Rabb'im ne yanılır ne de unutur.»
ٱلَّذِي جَعَلَ لَكُمُ ٱلۡأَرۡضَ مَهۡدٗا وَسَلَكَ لَكُمۡ فِيهَا سُبُلٗا وَأَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَأَخۡرَجۡنَا بِهِۦٓ أَزۡوَٰجٗا مِّن نَّبَاتٖ شَتَّىٰ ٥٣
O ki sizin arzı bir beşik yaptı ve onda size yollar açtı ve Semâ’dan bir su indirdi de bu sebeble muhtelif nebattan çiftler çıkarmaktayız.
O ki; sizin için, yeryüzünü döşemiş, orada sizin için yollar açmış, gökten su indirmiştir. Biz o su ile çeşitli bitkilerden çifter çifter çıkardık.
“Rabbim, yeryüzünü size beşik yapan, orada size yollar açan ve size gökten yağmur indirendir.” Böylece onunla sizin için yerden türlü türlü bitkileri çift çift çıkardık.
«O (Rab) ki yer (yüzünü) size bir döşek yapdı, orada sizin için yollar açdı, gökden su (yağmur) indirdi, İşte biz onunla türlü nebâtdan çiftler çıkardık.
O size yeryüzünü beşik yaptı, orada sizin için yollar açtı ve gökten su indirdi. O su sayesinde çiftler halinde çeşitli bitkiler bitirdik.
كُلُواْ وَٱرۡعَوۡاْ أَنۡعَٰمَكُمۡۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّأُوْلِي ٱلنُّهَىٰ ٥٤
Hem yiyiniz hem hayvanlarınızı güdünüz, her halde bunda ülinnühâ için çok âyetler var.
Hem siz yeyin, hem hayvanlarınızı otlatın. Şüphesiz ki bunlarda sağduyu sahipleri için ayetler vardır.
Yiyin, hayvanlarınızı yayın. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren) deliller vardır.
Hem siz yeyin, hem davarlarınıza yedirin. Şübhe yok ki bunda salim akıl saahibleri için ibretler vardır.
Bu bitkilerden kendiniz yiyesiniz ve hayvanlarınızı otlatasınız diye. Sağduyu sahiplerinin bu olaylardan alacakları birçok dersler vardır.