بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَتَلَقَّىٰٓ ءَادَمُ مِن رَّبِّهِۦ كَلِمَٰتٍ فَتَابَ عَلَيْهِۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلتَّوَّابُ ٱلرَّحِيمُ ﴿٣٧

Derken Adem Rabbinden bir takım kelimeler telâkkı etti yalvardı, O da tevbesini kabul buyurup ona yine baktı, Filhakika odur ancak öyle Tevvab öyle Rahim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Adem, Rabbından kelimeler belleyip aldı. Bunun üzerine onun tevbesini kabul etti. Şüphesiz ki Tevvab, Rahim O'dur, O.

— İbni Kesir

Derken, Âdem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır.

— Diyanet İşleri

Derken Âdem Rabbinden kelimeler belleyip aldı (Ona yalvardı). O da Tevbesini kabul etdi. Çünkü tevbeyi en çok kabul eden, asıl esirgeyen odur.

— Hasan Basri Çantay

Derken Adem, Rabbinden bir takım kelimeler belleyerek aldı da Rabbi onu affetti. Hiç şüphesiz O, tevbelerin kabul edicisidir ve merhametlidir.

— Seyyid Kutub

قُلْنَا ٱهْبِطُواْ مِنْهَا جَمِيعًاۖ فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُم مِّنِّى هُدًى فَمَن تَبِعَ هُدَاىَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ ﴿٣٨

Dedik: İnin oradan hepiniz, sonra benden size ne zaman bir hidayetci gelir de kim o hidayetcimin izince giderse onlara bir korku yoktur ve mahzun olacaklar onlar değildir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dedik ki; hepiniz oradan inin. Eğer, tarafımdan size bir hidayet gelir de, kim benim hidayetime uyarsa, artık onlar için hiçbir korku yoktur. Ve onlar mahzun da olacak değillerdir.

— İbni Kesir

“İnin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” dedik.

— Diyanet İşleri

(Evet, öyle) Dedik: Hepiniz oradan inin. Sonra size benden bir hidâyet (ci rehber) gelir de kim benim hidâyetimin izince giderse artık onlara hiçbir korku (ve tehlike) yokdur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.

— Hasan Basri Çantay

Dedik ki; «Hepiniz oradan aşağı inin. Tarafımdan size bir yol gösterici geldiğinde kim benim hidayetime uyarsa onlar için korku yoktur ve onlar artık hiç üzülmezler.»

— Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَآ أُوْلَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلنَّارِۖ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ ﴿٣٩

Küfre saplananlar ve ayetlerimize yalan diyenler ise işte bunlar ateş arkadaşlarıdır, onlar orda muhalled kalacaklardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Küfredenler, ayetlerimizi yalanlamış olanlar, işte onlar cehennemliklerdir. Ve onlar ateşte temelli kalıcıdırlar.

— İbni Kesir

İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

— Diyanet İşleri

O küfredenler, âyetlerimizi yalan sayanlar (Yok mu?), onlar ateşin (cehennemin) arkadaşlarıdır. Onlar orada bir daha çıkmamak üzere kalıcıdırlar.

— Hasan Basri Çantay

Kâfir olup ayetlerimizi yalanlayanlar ise orada ebedi olarak kalıcı olmak üzere Cehennem'liktirler.

— Seyyid Kutub

يَٰبَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ٱذْكُرُواْ نِعْمَتِىَ ٱلَّتِىٓ أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَوْفُواْ بِعَهْدِىٓ أُوفِ بِعَهْدِكُمْ وَإِيَّٰىَ فَٱرْهَبُونِ ﴿٤٠

Ey İsrail oğulları size in'am ettiğim nimetimi hatırlayın ve ahdime vefa edin ki ahdinize vefa edeyim, ve benden korkun artık benden.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size olan sözümü yerine getireyim. Ve yalnız Ben'den korkun.

— İbni Kesir

Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Yalnız benden korkun.

— Diyanet İşleri

Ey İsrail (Ya'kub) oğulları, size (atalarınıza) ihsânetdiğim bunca ni'metlerimi hatırlayın (Peygambere îman hususundaki) tavsiyemi yerine getirin, ben de size karşı olan ahdimi yapayım. Bir de (vefayı terk hususunda) benden korkun.

— Hasan Basri Çantay

Ey İsrailoğulları, size bağışlamış olduğum nimetleri hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Ve sadece benden korkun.

— Seyyid Kutub

وَءَامِنُواْ بِمَآ أَنزَلْتُ مُصَدِّقًا لِّمَا مَعَكُمْ وَلَا تَكُونُوٓاْ أَوَّلَ كَافِرٍۭ بِهِۦۖ وَلَا تَشْتَرُواْ بِـَٔايَٰتِى ثَمَنًا قَلِيلًا وَإِيَّٰىَ فَٱتَّقُونِ ﴿٤١

Ve beraberinizdekini musaddık olarak indirdiğim Kur’ân’a iman edin, ona inanmayanların birincisi olmayın, benim âyetlerimi bir kaç paraya değişmeyin, ve benden sakının artık benden.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yanınızdaki Tevrat'ı tasdik edici olarak indirdiğime iman edin. Onu inkar edenlerin ilki olmayın. Ayetlerimizi az bir paha ile satmayın. Ve yalnız Ben'den sakının.

— İbni Kesir

Elinizdeki Tevrat’ı tasdik edici olarak indirdiğimize (Kur’an’a) iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki olmayın. Âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının.

— Diyanet İşleri

Nezdinizdekini (Tevrâtı) tasdik edici (ve doğrultucu) olarak indirdiğim (Kur'an) a îman edin, onu inkâredenlerin ilki siz olmayın, âyetlerimi az bir bahâ ile (bayağı bir menfaat mukaabilinde) değişmeyin. Ancak benden korkun.

— Hasan Basri Çantay

Elinizin altındaki Tevrat'ı onaylayıcı olarak indirmiş olduğum Kur'an'a inanın; onu inkar edenlerin ilki olmayın; ayetlerimi bir kaç para karşılığında satmayın; yalnız benden çekinin.

— Seyyid Kutub

وَلَا تَلْبِسُواْ ٱلْحَقَّ بِٱلْبَٰطِلِ وَتَكْتُمُواْ ٱلْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿٤٢

Hakkı batılla bulamayıp da bile bile hakkı gizlemeyin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hakkı batıla karıştırıp da, bile bile siz gerçeği gizlemeyin.

— İbni Kesir

Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin.

— Diyanet İşleri

Kendiniz bilib dururken Hakkı baatıla karıştırıb da gerçeği gizlemeyin.

— Hasan Basri Çantay

Bile bile batılı hakkın üzerine örtüp hakkı bakışlardan gizlemeyin.

— Seyyid Kutub

وَأَقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتُواْ ٱلزَّكَوٰةَ وَٱرْكَعُواْ مَعَ ٱلرَّٰكِعِينَ ﴿٤٣

Hem namazı dürüst kılın ve zekâtı verin, rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Namazı kılın, zekatı verin, rüku' edenlerle birlikte rüku edin.

— İbni Kesir

Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.

— Diyanet İşleri

Dosdoğru namaz kılın, zekât verin, rükû' eden (mümin) lerle birlikde rükû' edin (cemaate devam edin).

— Hasan Basri Çantay

Namazı kılın, zekâtı verin ve rukûa varanlarla birlikte siz de rukûa', varın.

— Seyyid Kutub

أَتَأْمُرُونَ ٱلنَّاسَ بِٱلْبِرِّ وَتَنسَوْنَ أَنفُسَكُمْ وَأَنتُمْ تَتْلُونَ ٱلْكِتَٰبَۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ ﴿٤٤

Nasa iyilik emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitap okuyorsunuz, artık akıl etmez misiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Siz; insanlara iyiliği emreder de, kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitabı da okuyorsunuz, hiç aklınızı başınıza almayacak mısınız?

— İbni Kesir

Siz Kitab’ı (Tevrat’ı) okuyup durduğunuz hâlde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz?

— Diyanet İşleri

(Ey Yahudi bilginleri) siz, insanlara iyiliği (gerçeği ve peygambere îman etmeği) emredersiniz de kendinizi unutur musunuz? Halbuki Kitab (Tevrat) da okursunuz. Haalâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?

— Hasan Basri Çantay

Siz kitabı okuduğunuz halde insanlara (başkalarına) iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Bunun yanlış olduğunu düşünemiyor musunuz?

— Seyyid Kutub

وَٱسْتَعِينُواْ بِٱلصَّبْرِ وَٱلصَّلَوٰةِۚ وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلَّا عَلَى ٱلْخَٰشِعِينَ ﴿٤٥

Bir de sabır ile salât ile yardım isteyin, gerçi bu ağır gelir, fakat saygılı kimselere değil.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sabır ve namazla (Allah'tan) yardım isteyin. Gerçi bu, ağır gelir ama, huşu duyanlara değil.

— İbni Kesir

Sabrederek ve namaz kılarak (Allah’tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah’a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.

— Diyanet İşleri

Hem sabır (ve sebat) ile, hem namazla (Hakdan) yardım isteyin. (Gerçi) bu, elbette büyük (ağır ve çetin bir şey) dir. Ancak (Allaha karşı) yüksek saygı gösterenlere göre öyle değil.

— Hasan Basri Çantay

Sabrederek ve namaz kılarak Allah'dan yardım dileyin. Hiç şüphesiz bu, Allah'a saygı gösterenlerden başkasına ağır gelir.

— Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُم مُّلَٰقُواْ رَبِّهِمْ وَأَنَّهُمْ إِلَيْهِ رَٰجِعُونَ ﴿٤٦

Onlar ki kendilerini hakikaten Rab’lerine kavuşuyor ve hakikaten ona rücu ediyor sayarlar, böyle bir huşu ile kılarlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki; Rablarına kavuşacaklarını, O'na döneceklerini kesinlikle bilirler.

— İbni Kesir

Onlar, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten O’na döneceklerini çok iyi bilirler.

— Diyanet İşleri

O (yüksek saygı göstere) nler ki onlar hakıykaten Rablerine kavuşucu ve hakıykaten ancak ona dönücü olduklarını bilirler (de namazlarını o vech ile kılarlar).

— Hasan Basri Çantay

Onlar ki, Rabbleri ile buluşacaklarını, kesinlikle O'nun huzuruna döneceklerini bilirler.

— Seyyid Kutub

يَٰبَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ٱذْكُرُواْ نِعْمَتِىَ ٱلَّتِىٓ أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَنِّى فَضَّلْتُكُمْ عَلَى ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٤٧

Ey İsrail oğulları! size in'am ettiğim nimeti ve vakti ile sizi âlemlerin üstüne geçirdiğimi hatırlayın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey israiloğulları, size verdiğim nimetimi ve sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.

— İbni Kesir

Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın.

— Diyanet İşleri

Ey İsrail oğulları, size ihsan etdiğim bunca ni'metimi ve sizi (bir zaman) âlemlerin üstüne geçirdiğimi hatırlayın.

— Hasan Basri Çantay

Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetleri ve sizi diğer canlı- cansız varlıklara üstün kıldığımı hatırlayın.

— Seyyid Kutub

AYARLAR