بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قَالُواْ سُبۡحَٰنَكَ لَا عِلۡمَ لَنَآ إِلَّا مَا عَلَّمۡتَنَآۖ إِنَّكَ أَنتَ ٱلۡعَلِيمُ ٱلۡحَكِيمُ ٣٢

Subhân’sın Ya Rab! Bizim için senin bize bildirdiğinden başka ilim ne mümkün, o Alim, Hakim sen, şüphesiz sensin" dediler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Melekler ise: Sana tesbih ederiz, bize öğrettiğinden başka bilgimiz yok. Alim, Hakim Sensin Sen, demişlerdi.

– İbni Kesir

Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler.

– Diyanet İşleri

(Melekler) de: «Seni tenzih ederiz. Senin bize öğretdiğinden başka bizim hiç bir bilgimiz yok. Çünkü (her şey'i) hakkıyle bilen, hüküm ve hikmet sahibi olan şübhesiz ki sensin Sen» demişlerdi.

– Hasan Basri Çantay

Melekler «Ya Rabbi, sen yücesin, bizim senin bize öğrettiklerin dışında hiçbir bilgimiz yoktur, hiç şüphesiz sen herşeyi bilirsin ve her yaptığın yerindedir» dediler.

– Seyyid Kutub

قَالَ يَٰٓـَٔادَمُ أَنۢبِئۡهُم بِأَسۡمَآئِهِمۡۖ فَلَمَّآ أَنۢبَأَهُم بِأَسۡمَآئِهِمۡ قَالَ أَلَمۡ أَقُل لَّكُمۡ إِنِّيٓ أَعۡلَمُ غَيۡبَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَأَعۡلَمُ مَا تُبۡدُونَ وَمَا كُنتُمۡ تَكۡتُمُونَ ٣٣

Ey Adem bunlara onları isimleriyle haber ver buyurdu Bu emir üzerine Adem onlara isimleriyle onları haber veriverince de buyurdu ki demedim mi size Ben her halde Semâvüt-ü arzın gaybini bilirim, ve biliyorum ne izhar ediyorsunuz da ne ketmeyliyordunuz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Allah: Ey Adem, onları`adları ile kendilerine bildir, dedi. Adem, adlarını söyleyince; Size demedim mi ki ben, göklerin de, yerin de gizliliklerini muhakkak bilirim. Ve sizlerin neyi açıklayıp neyi gizler olduğunuzu da bilirim, buyurdu.

– İbni Kesir

Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.” Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi.

– Diyanet İşleri

(Allah) : «Ey Âdem, onları adlariyle kendilerine haber ver» deyib de o da onları isimleriyle söyleyiverince (şöyle) dedi: «Size demedim mi ki göklerin ve yerin gaybını şübhesiz ben bilirim. Neyi açıklarsanız, neyi de gizlemişseniz ben biliyorum.»

– Hasan Basri Çantay

Allah, Adem'e «Ey Adem, bunlara o nesnelerin adlarını bildir» dedi. Adem, meleklere bütün nesnelerin isimlerini bildirince Allah, onlara «Ben size, 'göklerin ve yerin bütün gizliliklerini, ayrıca sizin bütün açığa vurduklarınız ve içinizde sakladıklarınızı bilirim' dememiş miydim?» dedi.

– Seyyid Kutub

وَإِذۡ قُلۡنَا لِلۡمَلَٰٓئِكَةِ ٱسۡجُدُواْ لِأٓدَمَ فَسَجَدُوٓاْ إِلَّآ إِبۡلِيسَ أَبَىٰ وَٱسۡتَكۡبَرَ وَكَانَ مِنَ ٱلۡكَٰفِرِينَ ٣٤

Ve o vakit melâikeye "Adem için secde edin" dedik, derhal secde ettiler, ancak İblis dayattı, kibrine yediremedi, zaten kâfirlerden idi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hani meleklere: Adem'e secde edin demiştik de onlar hemen secde edivermişlerdi. Sadece şeytan kaçınmış, büyüklük taslamış ve kafirlerden olmuştu.

– İbni Kesir

Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.

– Diyanet İşleri

Hani meleklere: «Âdeme (yahud: Âdem için Allaha) secde edin» demişdik de (şeytanların reisi olan) iblisden başkası hemen secde etmişlerdi. O ise dayatmış, kibirlenmek istemişdi. (Zâten de) o kâfirlerdendi.

– Hasan Basri Çantay

Hani biz meleklere «Adem'e secde ediniz» dedik de hemen secde ettiler. Yalnız iblis kaçındı, kendini büyük gördü ve kâfirlerden oldu.

– Seyyid Kutub

وَقُلۡنَا يَٰٓـَٔادَمُ ٱسۡكُنۡ أَنتَ وَزَوۡجُكَ ٱلۡجَنَّةَ وَكُلَا مِنۡهَا رَغَدًا حَيۡثُ شِئۡتُمَا وَلَا تَقۡرَبَا هَٰذِهِ ٱلشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ ٱلظَّٰلِمِينَ ٣٥

Ve dedik ki "ya Adem sen ve zevcen cenneti mesken edin, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın ki haddi aşan zalimlerden olmıyasınız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve demiştik ki: Ey Adem, sen, eşinle birlikte cennette otur. Dilediğiniz O'na döndürüleceksiniz.

– İbni Kesir

Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”

– Diyanet İşleri

Ve demişdik ki: «Ey Âdem, sen eşinle beraber Cennetde yerleş, Ondan (Cennetin yiyeceklerinden), neresinden isterseniz, ikiniz de bol bol yeyin. (Fakat) şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de (nefsine) zulmedenlerden olursunuz».

– Hasan Basri Çantay

Dedik ki; «Ey Adem, sen ve eşin Cennete yerleşiniz, oranın yiyeceklerinden istediğinizi bolbol yiyiniz, fakat şu ağaca yanaşmayınız, yoksa zalimlerden olursunuz.»

– Seyyid Kutub

فَأَزَلَّهُمَا ٱلشَّيۡطَٰنُ عَنۡهَا فَأَخۡرَجَهُمَا مِمَّا كَانَا فِيهِۖ وَقُلۡنَا ٱهۡبِطُواْ بَعۡضُكُمۡ لِبَعۡضٍ عَدُوّٞۖ وَلَكُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ مُسۡتَقَرّٞ وَمَتَٰعٌ إِلَىٰ حِينٖ ٣٦

Bunun üzerine Şeytan onları oradan kaydırdı, ikisini de bulundukları naz-ü naimden çıkardı, biz de haydi dedik bâzınız bâzınıza düşman olarak inin ve size yerde bir zamana kadar bir karar ve bir nasib alma var.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Nihayet şeytan onları cennetten kaydırdı. Onları bulundukları yerden çıkardı. Biz de: Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde sizin için bir zamana kadar yerleşim ve faydalanma vardır, dedik.

– İbni Kesir

Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır” dedik.

– Diyanet İşleri

Bunun üzerine Şeytan onları (n ayağını) oradan kaydırıp içinde bulunduklarından (onun ni'metlerinden) onları çıkarıvermiş (mahrum edivermiş) di. Biz de: «Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yer yüzünde sizin için bir vakta (ömrünüzün sonuna) kadar durak ve fâidelenecek şey vardır» demişdik.

– Hasan Basri Çantay

Fakat Şeytan onların ayaklarını oradan kaydırarak, kendilerini içinde bulundukları nimet yurdundan çıkardı. Biz de dedik ki; «Birbirinize düşman olarak oradan aşağı inin. Yeryüzü belirli bir süreye kadar size barınak ve geçim yeri olacaktır.»

– Seyyid Kutub

فَتَلَقَّىٰٓ ءَادَمُ مِن رَّبِّهِۦ كَلِمَٰتٖ فَتَابَ عَلَيۡهِۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلتَّوَّابُ ٱلرَّحِيمُ ٣٧

Derken Adem Rabbinden bir takım kelimeler telâkkı etti yalvardı, O da tevbesini kabul buyurup ona yine baktı, Filhakika odur ancak öyle Tevvab öyle Rahim.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Adem, Rabbından kelimeler belleyip aldı. Bunun üzerine onun tevbesini kabul etti. Şüphesiz ki Tevvab, Rahim O'dur, O.

– İbni Kesir

Derken, Âdem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır.

– Diyanet İşleri

Derken Âdem Rabbinden kelimeler belleyip aldı (Ona yalvardı). O da Tevbesini kabul etdi. Çünkü tevbeyi en çok kabul eden, asıl esirgeyen odur.

– Hasan Basri Çantay

Derken Adem, Rabbinden bir takım kelimeler belleyerek aldı da Rabbi onu affetti. Hiç şüphesiz O, tevbelerin kabul edicisidir ve merhametlidir.

– Seyyid Kutub

قُلۡنَا ٱهۡبِطُواْ مِنۡهَا جَمِيعٗاۖ فَإِمَّا يَأۡتِيَنَّكُم مِّنِّي هُدٗى فَمَن تَبِعَ هُدَايَ فَلَا خَوۡفٌ عَلَيۡهِمۡ وَلَا هُمۡ يَحۡزَنُونَ ٣٨

Dedik: İnin oradan hepiniz, sonra benden size ne zaman bir hidayetci gelir de kim o hidayetcimin izince giderse onlara bir korku yoktur ve mahzun olacaklar onlar değildir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dedik ki; hepiniz oradan inin. Eğer, tarafımdan size bir hidayet gelir de, kim benim hidayetime uyarsa, artık onlar için hiçbir korku yoktur. Ve onlar mahzun da olacak değillerdir.

– İbni Kesir

“İnin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” dedik.

– Diyanet İşleri

(Evet, öyle) Dedik: Hepiniz oradan inin. Sonra size benden bir hidâyet (ci rehber) gelir de kim benim hidâyetimin izince giderse artık onlara hiçbir korku (ve tehlike) yokdur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.

– Hasan Basri Çantay

Dedik ki; «Hepiniz oradan aşağı inin. Tarafımdan size bir yol gösterici geldiğinde kim benim hidayetime uyarsa onlar için korku yoktur ve onlar artık hiç üzülmezler.»

– Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَآ أُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلنَّارِۖ هُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ ٣٩

Küfre saplananlar ve ayetlerimize yalan diyenler ise işte bunlar ateş arkadaşlarıdır, onlar orda muhalled kalacaklardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Küfredenler, ayetlerimizi yalanlamış olanlar, işte onlar cehennemliklerdir. Ve onlar ateşte temelli kalıcıdırlar.

– İbni Kesir

İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

– Diyanet İşleri

O küfredenler, âyetlerimizi yalan sayanlar (Yok mu?), onlar ateşin (cehennemin) arkadaşlarıdır. Onlar orada bir daha çıkmamak üzere kalıcıdırlar.

– Hasan Basri Çantay

Kâfir olup ayetlerimizi yalanlayanlar ise orada ebedi olarak kalıcı olmak üzere Cehennem'liktirler.

– Seyyid Kutub

يَٰبَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ ٱذۡكُرُواْ نِعۡمَتِيَ ٱلَّتِيٓ أَنۡعَمۡتُ عَلَيۡكُمۡ وَأَوۡفُواْ بِعَهۡدِيٓ أُوفِ بِعَهۡدِكُمۡ وَإِيَّٰيَ فَٱرۡهَبُونِ ٤٠

Ey İsrail oğulları size in'am ettiğim nimetimi hatırlayın ve ahdime vefa edin ki ahdinize vefa edeyim, ve benden korkun artık benden.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ey İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size olan sözümü yerine getireyim. Ve yalnız Ben'den korkun.

– İbni Kesir

Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Yalnız benden korkun.

– Diyanet İşleri

Ey İsrail (Ya'kub) oğulları, size (atalarınıza) ihsânetdiğim bunca ni'metlerimi hatırlayın (Peygambere îman hususundaki) tavsiyemi yerine getirin, ben de size karşı olan ahdimi yapayım. Bir de (vefayı terk hususunda) benden korkun.

– Hasan Basri Çantay

Ey İsrailoğulları, size bağışlamış olduğum nimetleri hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Ve sadece benden korkun.

– Seyyid Kutub

وَءَامِنُواْ بِمَآ أَنزَلۡتُ مُصَدِّقٗا لِّمَا مَعَكُمۡ وَلَا تَكُونُوٓاْ أَوَّلَ كَافِرِۭ بِهِۦۖ وَلَا تَشۡتَرُواْ بِـَٔايَٰتِي ثَمَنٗا قَلِيلٗا وَإِيَّٰيَ فَٱتَّقُونِ ٤١

Ve beraberinizdekini musaddık olarak indirdiğim Kur’ân’a iman edin, ona inanmayanların birincisi olmayın, benim âyetlerimi bir kaç paraya değişmeyin, ve benden sakının artık benden.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yanınızdaki Tevrat'ı tasdik edici olarak indirdiğime iman edin. Onu inkar edenlerin ilki olmayın. Ayetlerimizi az bir paha ile satmayın. Ve yalnız Ben'den sakının.

– İbni Kesir

Elinizdeki Tevrat’ı tasdik edici olarak indirdiğimize (Kur’an’a) iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki olmayın. Âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının.

– Diyanet İşleri

Nezdinizdekini (Tevrâtı) tasdik edici (ve doğrultucu) olarak indirdiğim (Kur'an) a îman edin, onu inkâredenlerin ilki siz olmayın, âyetlerimi az bir bahâ ile (bayağı bir menfaat mukaabilinde) değişmeyin. Ancak benden korkun.

– Hasan Basri Çantay

Elinizin altındaki Tevrat'ı onaylayıcı olarak indirmiş olduğum Kur'an'a inanın; onu inkar edenlerin ilki olmayın; ayetlerimi bir kaç para karşılığında satmayın; yalnız benden çekinin.

– Seyyid Kutub

وَلَا تَلۡبِسُواْ ٱلۡحَقَّ بِٱلۡبَٰطِلِ وَتَكۡتُمُواْ ٱلۡحَقَّ وَأَنتُمۡ تَعۡلَمُونَ ٤٢

Hakkı batılla bulamayıp da bile bile hakkı gizlemeyin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hakkı batıla karıştırıp da, bile bile siz gerçeği gizlemeyin.

– İbni Kesir

Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin.

– Diyanet İşleri

Kendiniz bilib dururken Hakkı baatıla karıştırıb da gerçeği gizlemeyin.

– Hasan Basri Çantay

Bile bile batılı hakkın üzerine örtüp hakkı bakışlardan gizlemeyin.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu