بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَإِذَا تَوَلَّىٰ سَعَىٰ فِى ٱلْأَرْضِ لِيُفْسِدَ فِيهَا وَيُهْلِكَ ٱلْحَرْثَ وَٱلنَّسْلَۗ وَٱللَّهُ لَا يُحِبُّ ٱلْفَسَادَ ﴿٢٠٥

İş başına geçti mi yer yüzünde içine kadar fesad vermek ve hars-ü nesli helâk etmek için sa'yeder Allah da fesadı sevmez.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve o, yanından ayrılınca yeryüzünde fesad çıkarmaya, harsı ve nesli yok etmeye çalışır. Allah fesadı sevmez.

— İbni Kesir

O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez.

— Diyanet İşleri

O, yer yüzünde iş başına geçdi mi orada fesâd çıkarmıya, ekini ve zürriyeti kökünden kurutmıya koşar. Allah fesadı sevmez.

— Hasan Basri Çantay

İş başına geçince yeryüzünde kargaşa ve bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli mahvetmeye çalışır. Oysa Allah kargaşa ve bozgunculuk çıkarmayı kesinlikle sevmez.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا قِيلَ لَهُ ٱتَّقِ ٱللَّهَ أَخَذَتْهُ ٱلْعِزَّةُ بِٱلْإِثْمِۚ فَحَسْبُهُۥ جَهَنَّمُۚ وَلَبِئْسَ ٱلْمِهَادُ ﴿٢٠٦

Ona "Allahdan kork" denildiği zaman da kendisini günah ile onur tutar, cehennem de onun hakkından gelir, cidden ne fena yataktır o.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ona; Allah'tan kork, denilince, gururu kendisini günaha sürükler. İşte ona cehennem yeter. O; ne kötü bir yataktır.

— İbni Kesir

Ona “Allah’tan kork” denildiği zaman, gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kötü yataktır!

— Diyanet İşleri

Ona: «Allahdan kork» denildiği zaman izzet (-i nefsi, cahilane kibr) i kendisini (daha ziyâde) günâh işlemeye götürür. İşte öylesine cehennem yetişir. O, hakıykat ne kötü yatakdır!..

— Hasan Basri Çantay

Ona 'Allah'tan kork' denilince günahları ile gururlanma damarı kabarır. Böylesi için Cehennem yeterlidir. Orası ne kötü bir barınaktır!

— Seyyid Kutub

وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يَشْرِى نَفْسَهُ ٱبْتِغَآءَ مَرْضَاتِ ٱللَّهِۗ وَٱللَّهُ رَءُوفٌۢ بِٱلْعِبَادِ ﴿٢٠٧

Yine nas içinden kimi de vardır ki, Allah’ın rızasına ermek için kendini feda eder, Allah ise kullarına çok refetlidir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İnsanlardan öylesi de vardır ki; kendisini Allah'ın rızasına satar. Ve Allah, kullarına çok merhametlidir.

— İbni Kesir

İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah, kullarına çok şefkatlidir.

— Diyanet İşleri

İnsanlardan öyle kimse de vardır ki Allâhın rızasını isteyerek nefsini satın alır. Allah kullarına çok merhametlidir.

— Hasan Basri Çantay

Kimi insan da var ki, benliğini Allah'ın rızasını kazanmaya adar. Hiç kuşkusuz, Allah kullarına karşı pek şefkatlidir.

— Seyyid Kutub

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱدْخُلُواْ فِى ٱلسِّلْمِ كَآفَّةً وَلَا تَتَّبِعُواْ خُطُوَٰتِ ٱلشَّيْطَٰنِۚ إِنَّهُۥ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ ﴿٢٠٨

Ey o bütün iman edenler! kâffeten silme girin de Şeytan adımlarına uymayın çünkü o sizin aranızı açan belli bir düşmandır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey iman edenler; hep birden barışa girin. Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü O, siziniçin apaçık bri düşmandır.

— İbni Kesir

Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslâm’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.

— Diyanet İşleri

Ey iman edenler, hep birden sulh-u selâma girin. Şeytanın adımları ardına düşmeyin. Çünkü o, sizin apaçık bir düşmanınızdır.

— Hasan Basri Çantay

Ey müminler, bütün varlığınız ile İslâm'a (barışa) girin. Sakın Şeytanın izinden gitmeyin. Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır.

— Seyyid Kutub

فَإِن زَلَلْتُم مِّنۢ بَعْدِ مَا جَآءَتْكُمُ ٱلْبَيِّنَٰتُ فَٱعْلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ﴿٢٠٩

Size bunca beyyineler geldikten sonra yine kayarsanız iyi bilin ki Allah çok onurlu bir hakîmdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Size apaçık deliller geldikten sonra yine kayarsanız; bilin ki Allah, şüphesiz Aziz'dir. Hakim'dir.

— İbni Kesir

Size apaçık deliller geldikten sonra, eğer yine de yan çizerseniz, bilin ki Allah, gerçekten mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

— Diyanet İşleri

Size bunca aşikâr deliller geldikten sonra yine kayarsanız bilin ki şübhesiz Allah mutlak gaalibdir. (Sununda) tam hikmet saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

Size apaçık deliller geldikten sonra yine sürçerseniz, ayağınız kayarsa bilin ki Allah her zaman üstündür ve hikmet sahibidir.

— Seyyid Kutub

هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّآ أَن يَأْتِيَهُمُ ٱللَّهُ فِى ظُلَلٍ مِّنَ ٱلْغَمَامِ وَٱلْمَلَٰٓئِكَةُ وَقُضِىَ ٱلْأَمْرُۚ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرْجَعُ ٱلْأُمُورُ ﴿٢١٠

Onlar sade gözetiyorlar ki Allah buluttan gölgelikler içinde meleklerle geliversin de kendilerine iş bitiriliversin. Halbuki bütün işler Allah’a götürülür.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar; Allah'ın buluttan gölgeler içinde, meleklerle birlikte kendilerine gelivermesini ve işlerini bitirivermesini mi bekliyorlar? Halbuki bütün işler Allah'a döndürülür.

— İbni Kesir

Onlar (böyle davranmakla), bulut gölgeleri içinde Allah’ın (azabının) ve meleklerin kendilerine gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar? Hâlbuki bütün işler Allah’a döndürülür.

— Diyanet İşleri

Onlar (İslama girmeyenler) ille Allanın, bulutdan gölgeler içinde meleklerle birlikde kendilerine gelivermesine ve işlerinin bitirilivermesine mi bakıyorlar? Halbuki (bütün) işler Allah'a döndürülür.

— Hasan Basri Çantay

Acaba onlar bulut gölgeleri arasından Allah'ın ve meleklerin tepelerine inmesini ve böylece işin bitirilmesini mi bekliyorlar? Oysa bütün işlerin çözümü Allah'a götürülecektir.

— Seyyid Kutub

سَلْ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ كَمْ ءَاتَيْنَٰهُم مِّنْ ءَايَةٍۭ بَيِّنَةٍۗ وَمَن يُبَدِّلْ نِعْمَةَ ٱللَّهِ مِنۢ بَعْدِ مَا جَآءَتْهُ فَإِنَّ ٱللَّهَ شَدِيدُ ٱلْعِقَابِ ﴿٢١١

Ben-i İsrail’e sor: biz onlara ne kadar açık âyet vermiştik, fakat Allah’ın nimetini her kim kendine geldikten sonra değişdirirse şüphe yok ki Allah’ın ıkabı şiddetlidir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sor İsrailoğulları'na, onlara nice açık ayetler verdik. Kim, kendisine gelen Allah'ın nimetini değiştirirse, şüphesiz Allah'ın cezası pek şiddetlidir.

— İbni Kesir

İsrailoğullarına sor; biz onlara nice açık mucizeler verdik. Kendisine geldikten sonra kim Allah’ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek çetin olandır.

— Diyanet İşleri

Sor israil oğullarına; Onlara nice açık âyet (ler) verdik. Kim Allahın ni'metini, o (nimet) kendisine geldikten sonra, (küfr ile) değişdirirse şübhesiz Allah, cezası pek çetin olandır.

— Hasan Basri Çantay

İsrailoğulları'na sor; kendilerine nice açık ayetler, deliller sunduk. Kim Allah'ın nimeti kendisine geldikten sonra onu değiştirirse hiç kuşkusuz Allah'ın azabı pek ağırdır.

— Seyyid Kutub

زُيِّنَ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا وَيَسْخَرُونَ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواۘ وَٱلَّذِينَ ٱتَّقَوْاْ فَوْقَهُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِۗ وَٱللَّهُ يَرْزُقُ مَن يَشَآءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ ﴿٢١٢

Küfredenlere o Dünya hayatı bezendi de iman edenlerle eğleniyorlar, halbuki korunan o müminler kıyamet günü onların fevkindedir, Allah dilediğine hesapsız nimetler verir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Küfredenlere dünya hayatı pek süslendi. Ve onlar, iman edenlerden kimiyle eğleniyorlar. Halbuki takvaya erenler kıyamet gününde onların üstündedirler. Allah, dilediğine hesabsız rızık verir.

— İbni Kesir

İnkâr edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise, kıyamet günü bunların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.

— Diyanet İşleri

Küfredenler dünyâ hayaatı pek süslendi. îman edenlerden kimiyle (Bilâl, Ammar, Suheyb gibi fakirlerle) eğleniyorlar. Halbuki takvaaya eren (o mü'min) ler kıyaamet gününde onların üstündedirler. Allah kimi dilerse ona hesâbsız rızık verir.

— Hasan Basri Çantay

Dünya hayatı kâfirlere cazip görünür. Bunlar müminler ile alay ederler. Oysa Allah'ın azabından sakınanlar, Kıyamet günü, kâfirlerden üstün konumdadırlar. Allah dilediğine hesapsız olarak rızık verir.

— Seyyid Kutub

كَانَ ٱلنَّاسُ أُمَّةً وَٰحِدَةً فَبَعَثَ ٱللَّهُ ٱلنَّبِيِّۦنَ مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ وَأَنزَلَ مَعَهُمُ ٱلْكِتَٰبَ بِٱلْحَقِّ لِيَحْكُمَ بَيْنَ ٱلنَّاسِ فِيمَا ٱخْتَلَفُواْ فِيهِۚ وَمَا ٱخْتَلَفَ فِيهِ إِلَّا ٱلَّذِينَ أُوتُوهُ مِنۢ بَعْدِ مَا جَآءَتْهُمُ ٱلْبَيِّنَٰتُ بَغْيًۢا بَيْنَهُمْۖ فَهَدَى ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لِمَا ٱخْتَلَفُواْ فِيهِ مِنَ ٱلْحَقِّ بِإِذْنِهِۦۗ وَٱللَّهُ يَهْدِى مَن يَشَآءُ إِلَىٰ صِرَٰطٍ مُّسْتَقِيمٍ ﴿٢١٣

İnsanlar tek bir ümmet idi ayrılmaları üzerine Allah Rahmeti’nin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile kitap indirdi ki nas arasında ihtilâf ettikleri noktada hakem olsun, bunda da sırf o kitap verilenler kendilerine bunca beyyineler geldikten sonra tuttular aralarındaki ihtiras yüzünden ihtilâfa düştüler, bunun üzerine Allah onların ihtilâf ettikleri hakka izni ilâhîsiyle bu iman edenleri doğrudan doğru muvaffak buyurdu, öyle ya Allah dilediğini doğru yola çıkarır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İnsanlar bir tek ümmetti. Allah müjdeleyici ve korkutucu peygamberler gönderdi ve onlarla beraber insanların ihtilafa düştükleri şeylerde aralarında hüküm vermeleri için hak kitablar indirdi. Halbuki kitab verilmiş olanlar, kendilerinde açık deliller geldikten sonra aralarındaki ihtirastan dolayı ihtilafa düştüler. İşte Allah; kendi izniyle, iman edenleri, üzerinde ihtilafa düştükleri Hakka ulaştırdı. Allah dilediğini doğru yola ulaştırır.

— İbni Kesir

İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah, dilediğini doğru yola iletir.

— Diyanet İşleri

İnsanlar bir tek ümmetdi (kimi îmân etmek, kimi küfre sapmak suretiyle ihtilâfa düşdüler). Binâen'aleyh Allah (rahmetinin) müjdeciler (i, azabının) haberciler (i) olmak üzere (onlara) peygamberler gönderdi ve beraberlerinde — insanların ihtilâfa düşdükleri şeyler hakkında aralarında hüküm vermek için — hak (ve gerçek) kitablar da indirdi. Halbuki kendilerine apaçık deliller geldikden sonra birbirine karşı olan ihtiras ve hasedden ötürü ihtilâfa düşenler; o (Kitab) verilenlerden başkası değildir. İşte Allah (böylece) îman edenleri, kendi iradesiyle; hakkında ihtilâfa düşdükleri hakka (gerçeğe) ulaşdırdı. Allah kimi dilerse onu doğru yola iletir.

— Hasan Basri Çantay

İnsanlar tek bir ümmetti. Allah müjdeleyici ve korkutucu peygamberler gönderdi ve onlarla beraber insanların ihtilafa düştükleri şeylerde, aralarında hüküm vermeleri için hak kitaplar indirdi. Halbuki kendilerine apaçık deliller geldikten sonra aralarındaki ihtirastan dolayı ihtilafa düşenler de, o kendilerine kitap verilenlerden başkası değildir. İşte Allah, kendi iradesiyle iman edenleri, üzerinde ittifaka düştükleri hakka ulaştırdı. Allah dilediğini doğru yola ulaştırır.

— Seyyid Kutub

أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُواْ ٱلْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُم مَّثَلُ ٱلَّذِينَ خَلَوْاْ مِن قَبْلِكُمۖ مَّسَّتْهُمُ ٱلْبَأْسَآءُ وَٱلضَّرَّآءُ وَزُلْزِلُواْ حَتَّىٰ يَقُولَ ٱلرَّسُولُ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مَعَهُۥ مَتَىٰ نَصْرُ ٱللَّهِۗ أَلَآ إِنَّ نَصْرَ ٱللَّهِ قَرِيبٌ ﴿٢١٤

Yoksa siz kendinizden evvel geçenlerin mesel olmuş halleri hiç başınıza gelmeksizin cennete girivereceksiniz mi sandınız? onlara öyle ezici mihnetler, kılımdatmaz zaruretler dokundu ve öyle sarsıldılar ki hattâ peygamber ve maiyetinde iman edenler "ne zaman Allah’ın nusratı?" diyeceklerdi. Bak işte Allah’ın nursatı yakın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa siz; sizden önce geçenlerin durumu başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluk, öyle sıkıntı gelmiş ve sarsıntıya uğramışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki mü'minler: Allah'ın yardımı ne zaman? diyordu. Bilesiniz ki, Allah'ın yardımı pek yakındır.

— İbni Kesir

Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.

— Diyanet İşleri

(Ey mü'minler) yoksa siz, sizden evvel geçenlerin haali başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluk (lar), ve sıkıntı (lar) gelib çatdı ve (çeşidli belâlarla) sarsıldılar ki, hattâ peygamber (leri) maiyyetindeki mü'minlerle birlikde: «Allahın yardımı ne zaman?» diyordu. Gözünüzü açın: Allahın yardımı yakındır muhakkak.

— Hasan Basri Çantay

Acaba sizden öncekilerin başlarına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeksizin, kolayca Cennet'e gireceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine ağır sıkıntılara ve zorluklara uğradılar, öylesine sarsıldılar ki, peygamberleri ile çevresindeki inanmışlar; Allah'ın yardımı ne zaman gelecek?» dediler. İyi bilin ki, Allah'ın yardımı yakındır.

— Seyyid Kutub

يَسْـَٔلُونَكَ مَاذَا يُنفِقُونَۖ قُلْ مَآ أَنفَقْتُم مِّنْ خَيْرٍ فَلِلْوَٰلِدَيْنِ وَٱلْأَقْرَبِينَ وَٱلْيَتَٰمَىٰ وَٱلْمَسَٰكِينِ وَٱبْنِ ٱلسَّبِيلِۗ وَمَا تَفْعَلُواْ مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ ٱللَّهَ بِهِۦ عَلِيمٌ ﴿٢١٥

Sana soruyorlar: neye infak edecekler? deki: verdiğiniz nefaka ana baba, en yakınlar, öksüzler, biçareler, yolda kalmışlar içindir, hayrolarak daha her ne yaparsanız hek halde Allah onu bilir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sana, ne infak edeceklerini soruyorlar. De ki: Hayırdan her ne infak ederseniz, babanın, akrabanın, yetimlerin, yoksulların, yolcuların hakkıdır. Ve her ne hayır işlerseniz, şüphesiz ki Allah, onu bilir.

— İbni Kesir

Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.”

— Diyanet İşleri

Onlar, hangi şey'i nafaka olarak vereceklerini sana sorarlar. De ki: «Maldan vereceğiniz şey (evleviyyetle) ananın, babanın, akrabanın, yetimlerin, yoksulların, yol oğlunun (müsâfirin hakkı) dır. Her ne hayır işlerseniz şübhesiz Allah onu çok iyi bilen (mükâfatını veren) dir.

— Hasan Basri Çantay

Sana (Allah yolunda) ne harcayacaklarını sorarlar. De ki; «Vereceğiniz mal (hayır) ana- baba, yakın akrabalar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Hiç şüphesiz Allah yaptığınız her hayrı bilir.»

— Seyyid Kutub

AYARLAR