بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
ثُمَّ أَفِيضُواْ مِنۡ حَيۡثُ أَفَاضَ ٱلنَّاسُ وَٱسۡتَغۡفِرُواْ ٱللَّهَۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٞ ١٩٩
Sonra nâsın ifaza eylediği yerden ifaza edin, ve Allah’ın mağfiretini isteyin, çünkü Allah Gafur, Rahîm’dir.
Sonra insanların döndüğü yerden siz de dönün. Ve Allah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz ki Allah Gafur'dur, Rahim'dir.
Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Sonra insanların (elbirlik) döndüğü yerden siz de dönün. Allahdan (günâhlarınızı) mağfiret (buyurmasını) isteyin. Şüphesiz ki Allah çok yarlığayıcı, hakkıyle esirgeyicidir.
Sonra insanların dağıldığı yerden siz de dağılın ve Allah'tan bağışlama dileyin. Hiç şüphesiz Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.
فَإِذَا قَضَيۡتُم مَّنَٰسِكَكُمۡ فَٱذۡكُرُواْ ٱللَّهَ كَذِكۡرِكُمۡ ءَابَآءَكُمۡ أَوۡ أَشَدَّ ذِكۡرٗاۗ فَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يَقُولُ رَبَّنَآ ءَاتِنَا فِي ٱلدُّنۡيَا وَمَا لَهُۥ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ مِنۡ خَلَٰقٖ ٢٠٠
Nihayet menasikinizi bitirdiniz mi vaktiyle atalarınızı andığınız gibi hattâ daha şiddetli bir anışla Allah’ı anın, zikredin, çünkü nâsın kimisi "Rabbena, der bize Dünyada ver" buna Ahirette kısmet yoktur.
Hacc ibadetinizi bitirince; atalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah'ı zikredin. İnsanlardan öylesi vardı ki; Ey Rabbımız, bize dünyada ver, der. Onun ahirette nasibi yoktur.
Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver” diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur.
Menâsikinizi (hacca âit ibâdetlerinizi) bitirince (câhiliyyetde) atalarınızı (böbürlenerek) andığınız gibi, hattâ daha kuvvetli bir anışla Allahı anın. Artık o insanlardan kimi «Ey Rabbimiz, bize (nasibimizi) dünyâda ver» der ki onun âhiretden nasibi yokdur.
Hacc ibadetini bitirdiğinizde atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha ısrarlı bir şekilde Allah'ı anın. Kimi insanlar 'Ey Rabbimiz, bize dünyada güzellik ver' derler. Böylesinin Ahirette hiçbir pay olmaz.
وَمِنۡهُم مَّن يَقُولُ رَبَّنَآ ءَاتِنَا فِي ٱلدُّنۡيَا حَسَنَةٗ وَفِي ٱلۡأٓخِرَةِ حَسَنَةٗ وَقِنَا عَذَابَ ٱلنَّارِ ٢٠١
Kimisi de "Rabbena bize dünyada bir güzellik ver Ahirette de bir güzellik ve bizi ateş azabından koru" der.
Kimi de; Ey Rabbımız, bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru, der.
Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır.
Kimi de «Ey Rabbimiz bize dünyada da iyi hal ver, âhiretde de iyi hal ver ve bizi o ateş (cehennem) azabından koru» der.
Kimi insanlar da 'Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, Ahirette de güzellik ver ve bizi Cehennem ateşinin azabından koru' derler.
أُوْلَٰٓئِكَ لَهُمۡ نَصِيبٞ مِّمَّا كَسَبُواْۚ وَٱللَّهُ سَرِيعُ ٱلۡحِسَابِ ٢٠٢
İşte bunlar, bunlara kazandıklarından bir nasîb var, Allah’ın hesabı da çabıktır.
İşte onların kazandıklarından nasibleri vardır. Ve Allah hesabı çabuk görendir.
İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir.
İşte onların (o her iki kısmın hacda) kazandıklarından nâsib (ler) i vardır. Allah hesabı pek çabuk görendir.
İşte onların kazandıklarından payları vardır. Allah'ın hesaplaşması çok hızlıdır.
۞ وَٱذۡكُرُواْ ٱللَّهَ فِيٓ أَيَّامٖ مَّعۡدُودَٰتٖۚ فَمَن تَعَجَّلَ فِي يَوۡمَيۡنِ فَلَآ إِثۡمَ عَلَيۡهِ وَمَن تَأَخَّرَ فَلَآ إِثۡمَ عَلَيۡهِۖ لِمَنِ ٱتَّقَىٰۗ وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّكُمۡ إِلَيۡهِ تُحۡشَرُونَ ٢٠٣
Bir de sayılı günlerde Allah’ı zikredin -tekbir alın- bunlardan iki gün içinde avdet için acele edene günah yok, teahhur edene de günah yok amma korunan için: Allah’a korunun ve bilin ki siz ona haşrolunacaksınız.
Sayılı günlerde Allah'ı zikredin. Kim iki günde acele ederse, ona günah yoktur. Kim de geri kalırsa, ona günah yoktur. Bu; takva sahibi olanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki, şüphesiz siz, O'nun huzurunda toplanacaksınız.
Sayılı günlerde Allah’ı anın (telbiye ve tekbir getirin). Kim iki gün içinde acele edip (Mina’dan Mekke’ye) dönerse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa, ona da günah yoktur. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve onun huzurunda toplanacağınızı bilin.
Bir de sayılı günlerde Allahı zikredin (tekbîr alın). Kim iki günde («Minâ» dan dönmek için) acele ederse üstüne günâh yokdur. Kim de geri kalırsa ona da günah yokdur. (Fakat bu,) takva saahibi için (dir). Allahdan korkun ve bilin ki muhakkak (hepiniz) ancak Ona (varıb) toplanacaksınız.
Sayılı günlerde Allah'ın adını anın. Kim hemen iki gün içinde dönerse bir günahı yoktur. Kim geri kalırsa da, günahtan korunanlar için, günahı yoktur. Allah'tan korkun ve bilin ki, hepiniz O'nun huzurunda biraraya getirileceksiniz.
وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يُعۡجِبُكَ قَوۡلُهُۥ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا وَيُشۡهِدُ ٱللَّهَ عَلَىٰ مَا فِي قَلۡبِهِۦ وَهُوَ أَلَدُّ ٱلۡخِصَامِ ٢٠٤
Nas içinden kimi de vardır ki Dünya hayat hakkında sözleri seni imrendirir bir de kalbindekine Allah’ı şahid tutar, halbuki o İslâm hasımlarının en yamanıdır.
İnsanlardan öylesi vardır ki; dünya hayatına dair sözü senin hoşuna gider. Ve Allah'ı kalbinde olana şahid tutar. Halbuki o, düşmanların en yamanıdır.
İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine (Sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır.
İnsanlardan öyle kimse vardır ki, onun (bu) dünyâ hayaatına âid sözü hoşuna gider ve o, kalbinde olana Allahı şahid getirir. Halbuki o, düşmanların en yamanıdır.
Kimi insan var ki, dünya hayatı ile ilgili konuşması hoşunuza gider ve en amansız düşman olduğu halde kalbindeki duyguların samimi olduğuna Allah'ı şahit gösterir.
وَإِذَا تَوَلَّىٰ سَعَىٰ فِي ٱلۡأَرۡضِ لِيُفۡسِدَ فِيهَا وَيُهۡلِكَ ٱلۡحَرۡثَ وَٱلنَّسۡلَۚ وَٱللَّهُ لَا يُحِبُّ ٱلۡفَسَادَ ٢٠٥
İş başına geçti mi yer yüzünde içine kadar fesad vermek ve hars-ü nesli helâk etmek için sa'yeder Allah da fesadı sevmez.
Ve o, yanından ayrılınca yeryüzünde fesad çıkarmaya, harsı ve nesli yok etmeye çalışır. Allah fesadı sevmez.
O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez.
O, yer yüzünde iş başına geçdi mi orada fesâd çıkarmıya, ekini ve zürriyeti kökünden kurutmıya koşar. Allah fesadı sevmez.
İş başına geçince yeryüzünde kargaşa ve bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli mahvetmeye çalışır. Oysa Allah kargaşa ve bozgunculuk çıkarmayı kesinlikle sevmez.
وَإِذَا قِيلَ لَهُ ٱتَّقِ ٱللَّهَ أَخَذَتۡهُ ٱلۡعِزَّةُ بِٱلۡإِثۡمِۚ فَحَسۡبُهُۥ جَهَنَّمُۖ وَلَبِئۡسَ ٱلۡمِهَادُ ٢٠٦
Ona "Allahdan kork" denildiği zaman da kendisini günah ile onur tutar, cehennem de onun hakkından gelir, cidden ne fena yataktır o.
Ona; Allah'tan kork, denilince, gururu kendisini günaha sürükler. İşte ona cehennem yeter. O; ne kötü bir yataktır.
Ona “Allah’tan kork” denildiği zaman, gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kötü yataktır!
Ona: «Allahdan kork» denildiği zaman izzet (-i nefsi, cahilane kibr) i kendisini (daha ziyâde) günâh işlemeye götürür. İşte öylesine cehennem yetişir. O, hakıykat ne kötü yatakdır!..
Ona 'Allah'tan kork' denilince günahları ile gururlanma damarı kabarır. Böylesi için Cehennem yeterlidir. Orası ne kötü bir barınaktır!
وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يَشۡرِي نَفۡسَهُ ٱبۡتِغَآءَ مَرۡضَاتِ ٱللَّهِۚ وَٱللَّهُ رَءُوفُۢ بِٱلۡعِبَادِ ٢٠٧
Yine nas içinden kimi de vardır ki, Allah’ın rızasına ermek için kendini feda eder, Allah ise kullarına çok refetlidir.
İnsanlardan öylesi de vardır ki; kendisini Allah'ın rızasına satar. Ve Allah, kullarına çok merhametlidir.
İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah, kullarına çok şefkatlidir.
İnsanlardan öyle kimse de vardır ki Allâhın rızasını isteyerek nefsini satın alır. Allah kullarına çok merhametlidir.
Kimi insan da var ki, benliğini Allah'ın rızasını kazanmaya adar. Hiç kuşkusuz, Allah kullarına karşı pek şefkatlidir.
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱدۡخُلُواْ فِي ٱلسِّلۡمِ كَآفَّةٗ وَلَا تَتَّبِعُواْ خُطُوَٰتِ ٱلشَّيۡطَٰنِۚ إِنَّهُۥ لَكُمۡ عَدُوّٞ مُّبِينٞ ٢٠٨
Ey o bütün iman edenler! kâffeten silme girin de Şeytan adımlarına uymayın çünkü o sizin aranızı açan belli bir düşmandır.
Ey iman edenler; hep birden barışa girin. Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü O, siziniçin apaçık bri düşmandır.
Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslâm’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.
Ey iman edenler, hep birden sulh-u selâma girin. Şeytanın adımları ardına düşmeyin. Çünkü o, sizin apaçık bir düşmanınızdır.
Ey müminler, bütün varlığınız ile İslâm'a (barışa) girin. Sakın Şeytanın izinden gitmeyin. Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır.
فَإِن زَلَلۡتُم مِّنۢ بَعۡدِ مَا جَآءَتۡكُمُ ٱلۡبَيِّنَٰتُ فَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ٢٠٩
Size bunca beyyineler geldikten sonra yine kayarsanız iyi bilin ki Allah çok onurlu bir hakîmdir.
Size apaçık deliller geldikten sonra yine kayarsanız; bilin ki Allah, şüphesiz Aziz'dir. Hakim'dir.
Size apaçık deliller geldikten sonra, eğer yine de yan çizerseniz, bilin ki Allah, gerçekten mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Size bunca aşikâr deliller geldikten sonra yine kayarsanız bilin ki şübhesiz Allah mutlak gaalibdir. (Sununda) tam hikmet saahibidir.
Size apaçık deliller geldikten sonra yine sürçerseniz, ayağınız kayarsa bilin ki Allah her zaman üstündür ve hikmet sahibidir.