بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَإِذِ ٱبْتَلَىٰٓ إِبْرَٰهِۦمَ رَبُّهُۥ بِكَلِمَٰتٍ فَأَتَمَّهُنَّۖ قَالَ إِنِّى جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامًاۖ قَالَ وَمِن ذُرِّيَّتِىۖ قَالَ لَا يَنَالُ عَهْدِى ٱلظَّٰلِمِينَ ﴿١٢٤

Şunu da hatırda tutun ki bir vakit İbrahim’i Rabbi bir takım kelimat ile imtihan etti, O onları itmam edince "ben seni bütün insanlara İmam edeceğim" buyurdu "ya Rabbi zürriyetimden de" dedi, buyurdu ki benim ahdime zalimler nail olamaz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani, İbrahim'i Rabb'ı bir takım kelimelerle imtihan etmişti de o da bunları tamamlayınca, Seni insanlara imam kılacağım, buyurmuştu. O da: Soyumdan da, demişti. Allah da; zalimler ahdime eremez buyurmuştu.

— İbni Kesir

Bir zaman Rabbi İbrahim’i birtakım emirlerle sınamış, İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şöyle buyurmuştu: “Ben seni insanlara önder yapacağım.” İbrahim de, “Soyumdan da (önderler yap, ya Rabbi!)” demişti. Bunun üzerine Rabbi, “Benim ahdim (verdiğim söz) zalimleri kapsamaz” demişti.

— Diyanet İşleri

Ve hatırlayın o zaman ki Rabbi, İbrâhîmi bir takım kelimelerle (emirleriyle) imtihan edib de o, bunları tamamen yerine getirince: «Seni insanlara îmam (rehber) yapacağım» buyurmuş, (İbrâhîm). «Zür-riyyetimden de» demiş, Allah ise: «Zaalimler ahdime (rahmetime, imametime, taatıma) eremez» demişdi.

— Hasan Basri Çantay

Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım emirler ile denemiş, o da onları yerine getirmişti. Bunun üzerine Allah; «Seni insanlara önder yapacağım» demişti. İbrahim; «Soyumdan da» deyince, Allah; «Zalimler bu taahhüdümün kapsamına asla giremezler» buyurdu.

— Seyyid Kutub

وَإِذْ جَعَلْنَا ٱلْبَيْتَ مَثَابَةً لِّلنَّاسِ وَأَمْنًا وَٱتَّخِذُواْ مِن مَّقَامِ إِبْرَٰهِۦمَ مُصَلًّىۖ وَعَهِدْنَآ إِلَىٰٓ إِبْرَٰهِۦمَ وَإِسْمَٰعِيلَ أَن طَهِّرَا بَيْتِىَ لِلطَّآئِفِينَ وَٱلْعَٰكِفِينَ وَٱلرُّكَّعِ ٱلسُّجُودِ ﴿١٢٥

Ve o vakit beyti şerifi insanlar için dönüp varılacak bir sevabgâh ve bir darüleman kıldık -siz de makamı İbrahim’den kendinize bir namazgâh edinin- ve İbrahim ve İsmail’e şöyle âhd verdik: Beytimi hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem rükü ve sücude varanlar için tertemiz bulundurun.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani; Biz Beyti insanlar için bir toplantı yeri ve emin bri mahal yapmıştık. Siz de İbrahim'in makamından bir namazgah edinin. İbrahim ile İsmail'e de evimi tavaf edenler, orada kalanlar rüku ve secde edenler için temizleyin, diye ahid vermiştik.

— İbni Kesir

Hani, biz Kâbe’yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim’den kendinize bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik: “Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi (Kâbe’yi) tertemiz tutun.”

— Diyanet İşleri

Hani Beyt (-i şerifi, Kâbey) i insanlar için bir toplantı yeri ve emîn bir mahal yapmışdık (hatırlayın). «Siz de İbrâhîmin makamından bir namazgah edinin», İbrâhîm ile İsmâîle de: «Evimi tavaf edenler, (ibâdet kasdıyle orada) kalanlar, rükû ve sücûd eyleyenler (namaz kılanlar) için titizlikle temizleyin» diye kuvvetli emir vermişdik.

— Hasan Basri Çantay

Hani Kâbe'yi insanlar için toplanma ve güven yeri yapmıştık. «İbrahim'in makamını (Kâbe'nin tümünü) namaz yeri edininiz» İbrahim ile İsmail'e; «Bu evimi ziyaretçiler, kendilerini ibadete adayanlar, rüku ve secde edenler için temiz tutun» diye emir vermiştik.

— Seyyid Kutub

وَإِذْ قَالَ إِبْرَٰهِۦمُ رَبِّ ٱجْعَلْ هَٰذَا بَلَدًا ءَامِنًا وَٱرْزُقْ أَهْلَهُۥ مِنَ ٱلثَّمَرَٰتِ مَنْ ءَامَنَ مِنْهُم بِٱللَّهِ وَٱلْيَوْمِ ٱلْءَاخِرِۖ قَالَ وَمَن كَفَرَ فَأُمَتِّعُهُۥ قَلِيلًا ثُمَّ أَضْطَرُّهُۥٓ إِلَىٰ عَذَابِ ٱلنَّارِۖ وَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ ﴿١٢٦

Ve o vakit İbrahim "Ya Rab burasını emin bir belde kıl ve ahalisini envaı semerattan merzuk buyur, "Allah’a ve Ahiret gününe iman eyleyenlerini" dedi, buyurdu ki "küredeni dahi merzuk eder de az bir zaman hayattan nasıb aldırırım ve sonra ateş azabına muztar kılarım ki o ne yaman bir inkılâbtır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani, İbrahim demişti ki: Rabbım burasını emniyetli bir şehir yap. Ve halkından Allah'a, ahiret gününe iman etmiş olanları mahsullerle rızıklandır Allah da: Kafir olanı kısa bir zaman için geçindiririm. Sonra onu cehennem azabına zorlarım. Bu ne kötü bir sonuçtur, buyurmuştu.

— İbni Kesir

Hani İbrahim, “Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir kıl. Halkından Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır” demişti. Allah da, “İnkâr edeni bile az bir süre, (bu geçici kısa hayatta) rızıklandırır; sonra onu cehennem azabına girmek zorunda bırakırım. Ne kötü varılacak yerdir orası!” demişti.

— Diyanet İşleri

Hani İbrâhîm: «Yâ Rab, burasını emniyyetli bir şehir yap ve ehâlisinden Allaha ve âhiret gününe inananları (yemiş, hububat gibi) mahsullerle rızıklandır» demişdi. (Allah da:) «Kâfir olanı dahi kısa bir zaman için (yaşadığı müddetce) fâidelendireceğim, sonra onu cehennem azabına icbar edeceğim. Varacağı yer ne kötüdür» buyurmuşdu.

— Hasan Basri Çantay

Hani İbrahim; «Ey Rabbim, bu şehri güvenli bir yer kıl, halkından Allah a ve Ahiret gününe inananları çeşitli ürünlerle rızıklandır» dedi. Allah da; «Onlardan kâfir olanları ise kısa bir süre geçindirir, sonra Cehennem azabına katlanmak zorunda tutarım. Ne kötü akıbettir o!» buyurdu.

— Seyyid Kutub

وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَٰهِۦمُ ٱلْقَوَاعِدَ مِنَ ٱلْبَيْتِ وَإِسْمَٰعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّآۖ إِنَّكَ أَنتَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ ﴿١٢٧

Ve o vakit ki İbrahim beyitten temelleri yükseltiyordu İsmail’de birlikte şöyle dua ettiler: Ey bizim Rabbimiz kabul buyur bizden, daima işiten, daima bilen sensin ancak sen.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani, İbrahim, Ka'be 'nin temellerini İsmail ile birlikte yükseltiyordu ve diyordu ki: Rabbımız bizden kabul buyur. Şüphesiz ki, Sensin Sen Semi', Alim.

— İbni Kesir

Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” diyorlardı.

— Diyanet İşleri

Hani İbrâhîm o Beytin temellerini (yahud: divarlarını), İsmail ile birlikde, yükseltiyordu (da ikisi de şöyle düâ etmişlerdi:) «Ey Rabbimiz, bizden (şu hizmeti) kabul buyur. Şübhesiz hakkıyle işiden, kemâliyle bilen sensin Sen».

— Hasan Basri Çantay

Hani İbrahim ile İsmail, Kâbe'nin duvarlarını yükseltirlerken söyle dua etmişlerdi; «Ey Rabbimiz, yaptığımızı kabul et hiç şüphesiz sen herşeyi işiten ve bilensin.

— Seyyid Kutub

رَبَّنَا وَٱجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِن ذُرِّيَّتِنَآ أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَآۖ إِنَّكَ أَنتَ ٱلتَّوَّابُ ٱلرَّحِيمُ ﴿١٢٨

Ey bizim Rabbimiz hem bizi yalnız senin için boyun eğen müslüman kıl ve zürriyetimizden yalnız senin için boyun eğen bir ümmeti müslime vücude getir ve bizlere ibadetimizin yollarını göster ve tevbe ettikçe üzerimize rahmetinle bak öyle Tevvab, öyle Rahim sensin ancak sen.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbımız ikimizi de sana teslim olanlar kıl. Soyumuzdan da sana teslim olanlar yetiştir, bize ibadet edeceğimiz yerleri göster, tevbelerimizi kabul et. Çünkü Sensin Sen, Tevvab, Rahim.

— İbni Kesir

“Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.”

— Diyanet İşleri

«Ey Rabbimiz, ikimizi de sana teslîmiyyetde sabit kıl. Soyumuzdan da (yalınız Sana boyun eğen) müslüman bir ümmet (yetişdir), Bize ibâdet edeceğimiz yerleri (Hac amellerini) göster (öğret), tevbemizi kabul et. Çünkü tevbeleri en çok kabul eden, ve (mü'minleri) hakkıyle esirgeyen Sensin Sen».

— Hasan Basri Çantay

Ey Rabbimiz, ikimizi de sana teslim olanlardan eyle, soyumuzdan da sana teslim olan bir ümmet çıkar, bize ibadet yollarımızı göster, tevbemizi kabul buyur. Hiç şüphesiz sen tevbeleri kabul edensin ve çok merhametlisin.

— Seyyid Kutub

رَبَّنَا وَٱبْعَثْ فِيهِمْ رَسُولًا مِّنْهُمْ يَتْلُواْ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْۚ إِنَّكَ أَنتَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ ﴿١٢٩

Ey bizim Rabbimiz hem de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki üzerlerine ayatını tilâvet eylesin ve kendilerine kitabı ve hikmeti talim etsin ve içlerini dışlarını temiz paklesin, öyle Aziz öyle Hakim sensin ancak sen.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbımız, onların arasından, senin ayetlerin onlara okuyacak, kitabı, hikmeti öğretecek ve onları tezkiye edecek bir peygember gönder. Şüphesiz ki Aziz, Hakim Sensin Sen.

— İbni Kesir

“Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.”

— Diyanet İşleri

«Ey Rabbimiz, onların (müslim olan o soyumuzun) içinden onlara Senin âyetlerini okuyacak, onlara Kitabı (Kur'anı), hikmeti (ondan hükümleri) öğretecek, onları (şirkden) iyice temizleyecek bir peygamber gönder. Şübhesiz yegâne gaalib, (sun'unda) tam hikmet saahibi Sensin Sen».

— Hasan Basri Çantay

Ey Rabbimiz, içlerinden onlara senin ayetlerini okuyacak, Kitab'ı ve hikmeti öğretecek, kendilerini kötülüklerden arıtacak bir peygamber gönder. Hiç şüphesiz sen azizsin ve hikmet sahibisin.»

— Seyyid Kutub

وَمَن يَرْغَبُ عَن مِّلَّةِ إِبْرَٰهِۦمَ إِلَّا مَن سَفِهَ نَفْسَهُۥۚ وَلَقَدِ ٱصْطَفَيْنَٰهُ فِى ٱلدُّنْيَاۖ وَإِنَّهُۥ فِى ٱلْءَاخِرَةِ لَمِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ ﴿١٣٠

İbrahim’in milletinden kim yüz çevirir? Ancak kendine kıyan sefîh, hakikat biz onu Dünyada istifa ettik, Ahirette de o hiç şüphe yok salâhile seçilenlerdendir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kendini bilmezden başka kim İbrahim'in dininden yüz çevirir. And olsun ki dünyada onu seçmiştik. Muhakkak ki o, ahirette de salihlerdendir.

— İbni Kesir

Kendini bilmeyenden başka İbrahim’in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, biz İbrahim’i bu dünyada seçkin kıldık. Şüphesiz o ahirette de iyilerdendir.

— Diyanet İşleri

Kendini bilmeyenden başka kim İbrâhîmin dininden yüz çevirir? Andolsun ki biz onu dünyâda beğenip seçmişizdir. O, şüphe yok âhiretde de muhakkak saalihlerden (yüksek derece erbabından) dır.

— Hasan Basri Çantay

Benliğini aşağılığa mahkûm edenler dışında İbrahim'in dininden kim yüz çevirir. Andolsun ki, biz onu dünyada seçkinlerden kıldık. O Ahirette de salihler arasındadır.

— Seyyid Kutub

إِذْ قَالَ لَهُۥ رَبُّهُۥٓ أَسْلِمْۖ قَالَ أَسْلَمْتُ لِرَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١٣١

Rabb’i ona İslâm emrini verince, teslim oldum Rabb’il-âlem’ine dedi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani, Rabbı ona; teslim ol buyurduğu zaman, o da, alemlerin Rabbına teslim oldum, demişti.

— İbni Kesir

Rabbi ona “Teslim ol” dediğinde, “Âlemlerin Rabbine teslim oldum” demişti.

— Diyanet İşleri

Rabbi ona: «(Kendini Hakka) teslim et» dediği zaman o, «Âlemlerin Rabbine teslim oldum» demişdi.

— Hasan Basri Çantay

Hani Rabbi ona; «Teslim ol» buyurunca o da; «Ben alemlerin Rabbine teslim oldum» dedi.

— Seyyid Kutub

وَوَصَّىٰ بِهَآ إِبْرَٰهِۦمُ بَنِيهِ وَيَعْقُوبُ يَٰبَنِىَّ إِنَّ ٱللَّهَ ٱصْطَفَىٰ لَكُمُ ٱلدِّينَ فَلَا تَمُوتُنَّ إِلَّا وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ ﴿١٣٢

Bu dini İbrahim kendi oğullarına vasıyet ettiği gibi Yakub da vasiyet etti: Oğullarım "Allah sizin için o dini istifa buyurdu, başka dinlerden sakının yalnız müslim olarak can verin dedi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İbrahim bunu oğullarına da tavsiye etti. Ya'kub da: Ey oğullarım, Allah sizin için dinini seçti. Onun için siz de yalnız Müslüman olarak can verin, dedi.

— İbni Kesir

İbrahim, bunu kendi oğullarına da vasiyet etti, Yakub da öyle: “Oğullarım! Allah, sizin için bu dini (İslâm’ı) seçti. Siz de ancak müslümanlar olarak ölün” dedi.

— Diyanet İşleri

İbrahim, bunu (ayni şey'i) oğullarına da tavsiye etdi. (Torunu) Ya'kûb da (öyle yapdi:) «Ey oğullarım, Allah sizin için (İslâm) dîni (ni) beğenib seçdi. O halde siz de (başka değil) ancak müslümanlar olarak can verin (dedi)».

— Hasan Basri Çantay

İbrahim (bu ilâhî buyruğu) oğullarına tavsiye etti. Yakub da; «Ey oğullarım, Allah sizin için bu dini seçti, mutlaka müslüman olarak ölünüz» dedi.

— Seyyid Kutub

أَمْ كُنتُمْ شُهَدَآءَ إِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ ٱلْمَوْتُ إِذْ قَالَ لِبَنِيهِ مَا تَعْبُدُونَ مِنۢ بَعْدِى قَالُواْ نَعْبُدُ إِلَٰهَكَ وَإِلَٰهَ ءَابَآئِكَ إِبْرَٰهِۦمَ وَإِسْمَٰعِيلَ وَإِسْحَٰقَ إِلَٰهًا وَٰحِدًا وَنَحْنُ لَهُۥ مُسْلِمُونَ ﴿١٣٣

Yoksa siz şahidler midiniz, Yakub’a ölüm hali geldiği vakit: oğullarına benim arkamdan neye ibadet edeceksiniz? dediği vakit? Dediler ki senin Allah’ın ve ataların İbrahim ve İsmail ve İshak’ın Allah’ı ilâhi vahide ibadet ederiz, biz ancak ona boyun eğen müslimleriz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa Ya'kub 'a ölüm geldiğinde siz orada mıydınız? Hani o, oğullarına: Benden sonra neye ibadet edeceksiniz? demişti. Onlar da: Senin İlah'ına ve ataların İbrahim'in, İshak'ın İlah'ına tek ilah olarak ibadet edeceğiz. Ve biz O'na teslim olmuşuz, demişlerdi.

— İbni Kesir

Yoksa siz Yakub’un, ölüm döşeğinde iken çocuklarına, “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?” dediği, onların da, “Senin ilâhına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilâhı olan tek bir ilâha ibadet edeceğiz; bizler O’na boyun eğmiş müslümanlarız.” dedikleri zaman orada hazır mı bulunuyordunuz?

— Diyanet İşleri

Yoksa (Ey Yahudiler), ölüm Yakubun önüne geldiği vakit siz de orada haazır mı idiniz? (Hayır) o, oğullarına: «Benden (ölümümden) sonra neye ibâdet edeceksiniz?» dediği zaman onlar: «Senin Tanrına ve babaların İbrâhîmin, İsmâîlin, İshakın birtek Tanrı olan Allahına ibâdet edeceğiz. Biz, ona teslîm olmuşuzdur» demişlerdi.

— Hasan Basri Çantay

Yoksa siz Yakub ölmek üzereyken yanında mıydınız? Hani O oğullarına; «Benden sonra kime kulluk edeceksiniz (kime tapacaksınız?)» diye sordu. Onlar da; «Senin ve ataların İbrahim'in, İsmail'in ve İshak'ın ilâhı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz O'na teslim olmuşuz» dediler.

— Seyyid Kutub

تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْۖ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُم مَّا كَسَبْتُمْۖ وَلَا تُسْـَٔلُونَ عَمَّا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿١٣٤

O, bir ümmetti geldi geçti, ona kendi kazandığı, size de kendi kazandığınız, siz onların amellerinden sorulacak değilsiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar bir ümmetti gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandığınız da sizin. Ve siz, onların yapmış olduklarından sorulmazsınız.

— İbni Kesir

Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.

— Diyanet İşleri

Onlar birer ümmetdi (gelib) geçdi. (o ümmetlerin) kazandığı kendilerinin, sizin kazandığınız da (ey Yahudiler) sizin ve siz, onların işlemiş olduklarından mes'ul olacak değilsiniz.

— Hasan Basri Çantay

Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandığınız da sizedir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulmazsınız.

— Seyyid Kutub

AYARLAR