بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

كـَلَّاۚ سَنَكۡتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُۥ مِنَ ٱلۡعَذَابِ مَدّٗا ٧٩

Hayır, öyle bir şey yok. Onun söylediklerini yazacağız ve uğrayacağı azabı alabildiğine arttıracağız.

– Seyyid Kutub

وَنَرِثُهُۥ مَا يَقُولُ وَيَأۡتِينَا فَرۡدٗا ٨٠

Sözünü ettiği malı ve evladı bize kalacak da kendisi yalnız başına huzurumuza gelecektir.

– Seyyid Kutub

وَٱتَّخَذُواْ مِن دُونِ ٱللَّهِ ءَالِهَةٗ لِّيَكُونُواْ لَهُمۡ عِزّٗا ٨١

Müşrikler, Allah'ı bir yana bırakarak kendilerine destek olsunlar diye çeşitli ilahlar edindiler.

– Seyyid Kutub

كـَلَّاۚ سَيَكۡفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمۡ وَيَكُونُونَ عَلَيۡهِمۡ ضِدًّا ٨٢

Hayır. O düzmece ilahlar, müşriklerin kendilerine yönelik tapınmalarını reddedecekler ve onlara karşı çıkacaklardır.

– Seyyid Kutub

أَلَمۡ تَرَ أَنَّآ أَرۡسَلۡنَا ٱلشَّيَٰطِينَ عَلَى ٱلۡكَٰفِرِينَ تَؤُزُّهُمۡ أَزّٗا ٨٣

Şeytanları, kâfirlerin üzerine kışkırtıcı olarak saldığımızı görmedin mi?

– Seyyid Kutub

فَلَا تَعۡجَلۡ عَلَيۡهِمۡۖ إِنَّمَا نَعُدُّ لَهُمۡ عَدّٗا ٨٤

Onların bir an önce yok edilmelerini isteme. Biz onların yaptıklarını ve alıp verdikleri nefesleri tek tek sayıyoruz.

– Seyyid Kutub

يَوۡمَ نَحۡشُرُ ٱلۡمُتَّقِينَ إِلَى ٱلرَّحۡمَٰنِ وَفۡدٗا ٨٥

O gün kötülükten sakınanları seçkin konuklara yaraşır bir saygınlıkla, rahmeti bol olan Allah'ın huzurunda biraraya getiririz.

– Seyyid Kutub

وَنَسُوقُ ٱلۡمُجۡرِمِينَ إِلَىٰ جَهَنَّمَ وِرۡدٗا ٨٦

Buna karşılık ağır günahkârları, susamış hayvan sürüleri gibi cehenneme süreriz.

– Seyyid Kutub

لَّا يَمۡلِكُونَ ٱلشَّفَٰعَةَ إِلَّا مَنِ ٱتَّخَذَ عِندَ ٱلرَّحۡمَٰنِ عَهۡدٗا ٨٧

Allah'ın bu yolda yetki verdiği kimseler dışında hiç kimse bir başkasına aracılık, şefaat edemez.

– Seyyid Kutub

وَقَالُواْ ٱتَّخَذَ ٱلرَّحۡمَٰنُ وَلَدٗا ٨٨

Bazı kâfirler «Rahmeti bol olan Allah, evlat edindi» dediler.

– Seyyid Kutub

لَّقَدۡ جِئۡتُمۡ شَيۡـًٔا إِدّٗا ٨٩

Sizler, böyle demekle son derece çirkin bir iddia ileri sürdünüz.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu