بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَاۚ كَانَ عَلَىٰ رَبِّكَ حَتْمًا مَّقْضِيًّا ﴿٧١

Hem içinizden hiç biri yoktur ki mutlak ona varacak olmasın, ve bu Rabbin’in uhdesine vacib kıldığı bir kazıyyei mahkeme olmuştur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizden oraya gitmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbının yapmayı üzerine aldığı kesin bir hükümdür.

— İbni Kesir

(Ey insanlar!) Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir.

— Diyanet İşleri

Sizden hiç biriniz müstesna olmamak üzere ille oraya (cehenneme) uğrıyacakdır. Bu, Rabbinin üzerine kat'i olarak aldığı, kazaa etdiği (bir şey) dir.

— Hasan Basri Çantay

Aranızda cehenneme uğramayacak hiç kimse kalmayacaktır. Bu Rabbinin kesinleşmiş bir hükmüdür.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ نُنَجِّى ٱلَّذِينَ ٱتَّقَواْ وَّنَذَرُ ٱلظَّٰلِمِينَ فِيهَا جِثِيًّا ﴿٧٢

Sonra müttakı olanlara necat veririz de zalimleri dizleri üstü bırakırız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra Biz, takvaya erenleri kurtaracağız. Zalimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.

— İbni Kesir

Sonra Allah’a karşı gelmekten sakınanları kurtarırız da zalimleri orada diz üstü çökmüş hâlde bırakırız.

— Diyanet İşleri

Sonra takvaaya erenleri kurtaracağız. Zaalimleri ise orada diz üstü düşmüş bir halde bırakacağız.

— Hasan Basri Çantay

Sonra sakınanları kurtararak zalimleri, dizüstü çökmüş durumda orada bırakırız.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٍ قَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ أَىُّ ٱلْفَرِيقَيْنِ خَيْرٌ مَّقَامًا وَأَحْسَنُ نَدِيًّا ﴿٧٣

Âyetlerimiz kendilerine açık açık tecvid üzere okunduğu vakit de o küfredenler dediler ki iman edenlere: "bu iki ferikin hangisi makamca daha iyi ve meclis-ü mahfilce daha güzel?".

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ayetlerimiz kendilerine açıkça okunduğu zaman; küfreden o adamlar mü'minlere: Bu iki takım insanın hangisinin makamı daha iyi ve yeri daha güzeldir? derler.

— İbni Kesir

Âyetlerimiz kendilerine apaçık bir şekilde okunduğu zaman, inkâr edenler, inananlara, “İki topluluktan hangisinin bulunduğu yer daha hayırlı meclis ve mahfili daha güzeldir?” dediler.

— Diyanet İşleri

Kendilerine açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman küfr (-ü inkâr) eden o adamlar mü'minlere: «İki zümreden hangisi ikaametgâh i'tibariyle daha hayırlı, meclis ve topluluk bakımından daha güzeldir?» dediler.

— Hasan Basri Çantay

Açık ayetlerimiz okunduğu zaman kâfirler, mü'minlere «Hangimizin sosyal konumu daha üstün, hangimizin itibarı daha yüksektir» derler.

— Seyyid Kutub

وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هُمْ أَحْسَنُ أَثَٰثًا وَرِءْيًا ﴿٧٤

Halbuki biz kendilerinden evvel meta ve manzaraca daha güzel nice karınlar helâk etmişiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlardan önce nice nesilleri yok ettik ki, varlıkça ve gösterişçe bunlardan çok daha üstündüler.

— İbni Kesir

Biz onlardan önce, mal mülk ve görünümü daha güzel olan nice nesilleri helâk ettik.

— Diyanet İşleri

Biz onlardan evvel nice asır (lar halkını) helak etdik ki onlar mal ve metâ'ca da, gösterişce de daha güzeldiler.

— Hasan Basri Çantay

Oysa biz eski dönemlerde onlardan daha varlıklı ve daha gösterişli nice kuşakları yokettik.

— Seyyid Kutub

قُلْ مَن كَانَ فِى ٱلضَّلَٰلَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ ٱلرَّحْمَٰنُ مَدًّاۚ حَتَّىٰٓ إِذَا رَأَوْاْ مَا يُوعَدُونَ إِمَّا ٱلْعَذَابَ وَإِمَّا ٱلسَّاعَةَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ شَرٌّ مَّكَانًا وَأَضْعَفُ جُندًا ﴿٧٥

De ki: kim dalâlette ise rahman onun istediği kadar meddini uzatsın, nihayet vaadolunacak şeyi gördükleri vakit: ya azâb veya saat, o zaman bilecekler ki kimmiş o mevkıı daha fena ve iradesi daha zayıf?

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Rahman; sapıklıkta olanın günlerinin uzunluğunu uzattıkça uzatır. Nihayet tehdit edildikleri azabı veya kıyamet gününü gördükleri zaman; kimin yerinin daha kötü ve taraftarlarının daha güçsüz olduğunu bileceklerdir.

— İbni Kesir

(Ey Muhammed!) De ki: “Kim sapıklık içinde ise Rahmân onlara, istenildiği kadar süre versin! Nihayet kendilerine vaad olunan azabı, ya da kıyameti gördüklerinde kimin yeri daha kötüymüş, kimin taraftarları daha zayıfmış bilecekler.

— Diyanet İşleri

De ki: «Kim sapıklık içinde ise çok esirgeyici (Allah), onu (n dünyalığını ve ipini) uzatdıkca uzatır. Nihayet va'd olunageldikleri şeyleri — ya azabı, yahud kıyameti — gördükleri zaman artık kimin yeri daha kötü, kimin cemâati (ve yardımcıları) daha zaîf imiş, bileceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

Onlara de ki; «rahmeti bol olan Allah sapık yolda olanlara ne kadar geniş maddi imkân verirse versin, sonunda tehdit edildikleri somut azab ile ya da kıyamet günü ile yüzyüze geldiklerinde nasıl olsa kimin sosyal konumunun daha düşük ve kimin askeri gücünün daha zayıf olduğunu öğreneceklerdir.»

— Seyyid Kutub

وَيَزِيدُ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ٱهْتَدَوْاْ هُدًىۗ وَٱلْبَٰقِيَٰتُ ٱلصَّٰلِحَٰتُ خَيْرٌ عِندَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ مَّرَدًّا ﴿٧٦

Hidâyeti kabul edenlere ise Allah daha ziyade hidayet verir ve bâki kalacak olan salih ameller Rabbin’in indinde sevabca da daha hayırlı akibetçe de daha hayırlıdır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, hidayete erenlerin hidayetini artırır. Baki kalacak salih ameller Rabbının katında hem sevab olarak daha hayırlı, hem de netice olarak daha hayırlıdır.

— İbni Kesir

Allah, doğruya erenlerin hidayetini artırır. Kalıcı salih ameller, Rabbinin katında sevap bakımından da daha hayırlıdır, sonuç itibari ile de.

— Diyanet İşleri

Allah, hidâyeti kabul edenlerin feyzini artırır. Bekaa bulacak iyi ameller Rabbinin nezdinde sevabca da hayırlıdır, aakıbetce de hayırlıdır.

— Hasan Basri Çantay

Allah doğru yolda olanların sapmazlıklarını pekiştirir. Kalıcı iyi ameller, Rabb'in katında daha iyi ödül kazandırıcı ve daha mutlu akıbete erdiricidirler.

— Seyyid Kutub

أَفَرَءَيْتَ ٱلَّذِى كَفَرَ بِـَٔايَٰتِنَا وَقَالَ لَأُوتَيَنَّ مَالًا وَوَلَدًا ﴿٧٧

Şimdi şu küfredip de bana muhakkak mal ve veled verilecek diyen adamı gördün.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ayetlerimizi inkar eden; bana elbette mal ve çocuk verilecektir, diyeni gördün mü?

— İbni Kesir

Âyetlerimizi inkâr edip “Bana elbette mal ve evlat verilecek!” diyen kimseyi gördün mü?

— Diyanet İşleri

(Şu) âyetlerimizi (inkâr ile) kâfir olan ve «Bana elbette mal ve evlâd verilecekdir» diyen adamı gördün mü?

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed, şu ayetlerimizi inkâr eden ve «Bana kesinlikle mal ve evlat verilecek» diyen adamı gördün mü?

— Seyyid Kutub

أَطَّلَعَ ٱلْغَيْبَ أَمِ ٱتَّخَذَ عِندَ ٱلرَّحْمَٰنِ عَهْدًا ﴿٧٨

Gaybe muttali mi olmuş? Yoksa rahmanın huzurunda bir ahid mi almış?

— Elmalılı Hamdi Yazır

O, görülmeyeni mi biliyor yoksa Rahman katından bir söz mü almış?

— İbni Kesir

Gaybı mı görüp bilmiş, yoksa Rahmân’dan bir söz mü almış?

— Diyanet İşleri

O, gayba mı vaakıf, yoksa çok esirgeyici (Allah) nezdinde bir ahid mi edinmiş?

— Hasan Basri Çantay

Gaybın bilgisi mi önüne açıldı, yoksa rahmeti bol olan Allah'dan kesin söz mü aldı?

— Seyyid Kutub

كَلَّاۚ سَنَكْتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُۥ مِنَ ٱلْعَذَابِ مَدًّا ﴿٧٩

Hayır biz onun dediğini yazacağız ve kendisine azâbdan bir med çekeceğiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız.

— İbni Kesir

Hayır! (İş onun dediği gibi değil). Biz, onun söylediklerini yazacağız ve azabını arttırdıkça arttıracağız!

— Diyanet İşleri

Hayır, öyle değil. Biz onun söyleyegeldiği (sözü) yazar, azabını da uzatdıkca uzatırız.

— Hasan Basri Çantay

Hayır, öyle bir şey yok. Onun söylediklerini yazacağız ve uğrayacağı azabı alabildiğine arttıracağız.

— Seyyid Kutub

وَنَرِثُهُۥ مَا يَقُولُ وَيَأْتِينَا فَرْدًا ﴿٨٠

Ve o söylediği şeyleri hep elinden alacağız da o bize tek başına gelecek.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onun söylemekte olduğuna Biz, mirasçı olacağız. Kendisi Bize tek olarak gelecektir.

— İbni Kesir

Onun (ahirette sahip olacağını) söylediği şeylere biz varis olacağız ve o bize tek başına gelecek.

— Diyanet İşleri

Onun söyler olduğuna biz mîrascı olacağız ve o, bize tek başına gelecekdir.

— Hasan Basri Çantay

Sözünü ettiği malı ve evladı bize kalacak da kendisi yalnız başına huzurumuza gelecektir.

— Seyyid Kutub

وَٱتَّخَذُواْ مِن دُونِ ٱللَّهِ ءَالِهَةً لِّيَكُونُواْ لَهُمْ عِزًّا ﴿٨١

Tuttular Allah’tan başka mabudlar edindiler ki kendilerine izzet ve kuvvet olsunlar diye.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar; kendilerine güç kazandırsın diye, Allah'ı bırakarak ilahlar edindiler.

— İbni Kesir

Onlar, kendileri için kuvvet ve şeref (kaynağı) olsunlar diye, Allah’tan başka ilâhlar edindiler.

— Diyanet İşleri

Onlar kendileri için bir izzet (ve kuvvet kaynağı) olsunlar diye Allahdan başka (düzme) Tanrılar edindiler.

— Hasan Basri Çantay

Müşrikler, Allah'ı bir yana bırakarak kendilerine destek olsunlar diye çeşitli ilahlar edindiler.

— Seyyid Kutub

AYARLAR