بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

تِلْكَ ٱلْجَنَّةُ ٱلَّتِى نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَن كَانَ تَقِيًّا ﴿٦٣

O o cennettir ki kullarımızdan her kim korunur takıyy ise ona miras kılarız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bu cennetlere; kullarımızdan takva sahiplerini mirasçı kılacağız.

— İbni Kesir

İşte bu, kullarımızdan Allah’a karşı gelmekten sakınanlara miras kılacağımız cennettir.

— Diyanet İşleri

O, öyle cennetdir ki biz ona kullarımızdan gerçekden müttakıy olan kişileri vaaris kılacağız.

— Hasan Basri Çantay

İşte kötülüklerden kaçınan kullarımızın mirasçısı olacakları için de sürekli kalacakları cennet budur.

— Seyyid Kutub

وَمَا نَتَنَزَّلُ إِلَّا بِأَمْرِ رَبِّكَۖ لَهُۥ مَا بَيْنَ أَيْدِينَا وَمَا خَلْفَنَا وَمَا بَيْنَ ذَٰلِكَۚ وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيًّا ﴿٦٤

Bir de Rabbin’in emri olmayınca biz (Rabbin’in Resulleri) inemeyiz, önümüzdeki ardımızdaki ve bunun arasındaki hep onundur ve Rabbin seni unutmuş değildir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, ancak Rabbının emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bu ikisi arasındaki her şey, O'nundur. Ve Rabbın unutkan değildir.

— İbni Kesir

(Cebrail, şöyle dedi:) “Biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzdekiler, arkamızdakiler ve bunlar arasındakiler hep O’nundur. Rabbin unutkan değildir.”

— Diyanet İşleri

Biz (elçiler) senin Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzde, ardımızda ve ikisinin arasında ne varsa Onundur. Senin Rabbin unutgan değildir.

— Hasan Basri Çantay

Cebrail, Muhammed'e dedi ki; «Biz ancak Rabbinin izni ile yere ineriz. Geleceğimiz, geçmişimiz ve bu ikisi arasındaki tüm olaylar O'nun tasarrufu altındadır. Senin Rabbin hiçbir şeyi unutmaz

— Seyyid Kutub

رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا فَٱعْبُدْهُ وَٱصْطَبِرْ لِعِبَٰدَتِهِۦۚ هَلْ تَعْلَمُ لَهُۥ سَمِيًّا ﴿٦٥

O bütün Semavât-ü arzın ve aralarındakilerin Rabb’i, binaenaleyh ona ibadet et ve ibadetine sebatle sabreyle, hiç sen ona bir adaş bilir misin?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbıdır. O halde O'na ibadet et ve bu ibadetinde devamlı ol. Sen, hiç O'nun için bir adaş bilir misin?

— İbni Kesir

(Allah) göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Şu hâlde, O’na ibadet et ve O’na ibadet etmede sabırlı ol. Hiç, O’nun adını taşıyan bir başkasını biliyor musun?

— Diyanet İşleri

(O), göklerin, yerin ve onların arasında bulunan şeylerin Rabbidir. O halde sen Ona kulluk et ve kulluğunda da iyice sebat et. Onun bir adaşı olduğunu bilir misin? (Hayır, yokdur).

— Hasan Basri Çantay

O göklerin, yerin ve bu ikisi arasındaki tüm varlıkların Rabbidir. O halde sırf O'na kulluk ediniz ve bu kulluğun omuzlarına bindirdiği tüm yükümlülüklere katlanınız. O'nun bir benzerini tanıyor musun?

— Seyyid Kutub

وَيَقُولُ ٱلْإِنسَٰنُ أَءِذَا مَا مِتُّ لَسَوْفَ أُخْرَجُ حَيًّا ﴿٦٦

Böyle iken insan diyor ki: her ne zaman ölürsem ileride mutlak bir zîhayat olarak çıkarılacak mıyım?

— Elmalılı Hamdi Yazır

İnsan der ki: Ben, öldüğümde mi diriltileceğim?

— İbni Kesir

İnsan, “Öldüğümde gerçekten diri olarak (topraktan) çıkarılacak mıyım?” der.

— Diyanet İşleri

İnsan der ki: «Ben öldüğüm zaman mı, her halde diri olarak çıkarılacağım»?

— Hasan Basri Çantay

İnsan «Ben öldükten sonra mı yeniden diriltileceğim?» der.

— Seyyid Kutub

أَوَلَا يَذْكُرُ ٱلْإِنسَٰنُ أَنَّا خَلَقْنَٰهُ مِن قَبْلُ وَلَمْ يَكُ شَيْـًٔا ﴿٦٧

Ya o insan hiç bir şey değil iken bizim kendisini halketmiş olduğumuzu düşünmez mi?

— Elmalılı Hamdi Yazır

İnsan hiç düşünmez mi ki; kendisi önceden bir şey değilken, Biz yarattık onu.

— İbni Kesir

İnsan, daha önce hiçbir şey değil iken kendisini yarattığımızı düşünmez mi?

— Diyanet İşleri

İnsan düşünmez mi ki onu daha evvel ve O, bir şey değilken kendisini hakıykaten biz yaratdık.

— Hasan Basri Çantay

İnsan, vaktiyle hiçbir şey değilken, kendisini yoktan varettiğimizi düşünmüyor mu?

— Seyyid Kutub

فَوَرَبِّكَ لَنَحْشُرَنَّهُمْ وَٱلشَّيَٰطِينَ ثُمَّ لَنُحْضِرَنَّهُمْ حَوْلَ جَهَنَّمَ جِثِيًّا ﴿٦٨

Evet Rabbin’e kasem ederim ki biz onları ve o Şeytanları muhakkak ve muhakkak mahşere toplayacağız, sonra onları muhakkak ve muhakkak dizleri üstü cehennemin etrafına ihzar eyleyeceğiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbına andolsun ki; Biz, onları da, şeytanları da beraber mutlaka haşr edeceğiz. Sonra cehennemin yanında diz çöktürerek hazır bulunduracağız.

— İbni Kesir

Rabbine andolsun, onları şeytanlarla beraber mutlaka haşredeceğiz. Sonra onları kesinlikle cehennemin çevresinde diz üstü hazır edeceğiz.

— Diyanet İşleri

Binâen'aleyh Rabbine andolsun ki biz onları da, şeytanları da elbette ve elbette mahşerde toplayacağız. Sonra onları behemehal cehennemin etrafında diz üstü haazır tutacağız.

— Hasan Basri Çantay

Rabb'inin yüceliği hakkı için, onları peşlerinden gittikleri şeytanları ile birlikte biraraya getireceğiz, sonra da dizüstü çöktürerek cehennemin çevresinde toplayacağız.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ لَنَنزِعَنَّ مِن كُلِّ شِيعَةٍ أَيُّهُمْ أَشَدُّ عَلَى ٱلرَّحْمَٰنِ عِتِيًّا ﴿٦٩

Sonra her zümreden rahmana karşı en ziyade serkeşlik eden hangileri ise muhakkak ve muhakkak nez'edeceğiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra her toplumdan Rahman'a karşı en çok başkaldıranları ortaya koyacağpız.

— İbni Kesir

Sonra her bir topluluktan, Rahman’a karşı en isyankâr olanları mutlaka çekip çıkaracağız.

— Diyanet İşleri

Sonra her ümmetden hangisi rahman olan (Allaha) karşı daha ziyâde aasî ve cür'etkâr olmuşsa muhakkak ve muhakkak (evvelâ onu) ayırıb atacağız.

— Hasan Basri Çantay

Sonra her grubun, rahmeti bol olan Allah'a baş kaldıran en azılı ele başlarını ayıracağız.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ لَنَحْنُ أَعْلَمُ بِٱلَّذِينَ هُمْ أَوْلَىٰ بِهَا صِلِيًّا ﴿٧٠

Sonra elbette biz o cehenneme yaslanmıya evlâ olanların kimler olduğunu daha iyi biliriz:

— Elmalılı Hamdi Yazır

Cehenneme en çok layık olanları elbette Biz, biliriz.

— İbni Kesir

Sonra, oraya girmeye en lâyık olanları muhakkak ki en iyi biz biliriz.

— Diyanet İşleri

Sonra biz ona (cehenneme) girib yanmıya daha çok lâyık olanları da elbet pek iyi bileniz.

— Hasan Basri Çantay

Sonra biz onların hangilerinin öncelikle cehenneme girmeleri gerektiğini, kuşkusuz, herkesten iyi biliriz.

— Seyyid Kutub

وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَاۚ كَانَ عَلَىٰ رَبِّكَ حَتْمًا مَّقْضِيًّا ﴿٧١

Hem içinizden hiç biri yoktur ki mutlak ona varacak olmasın, ve bu Rabbin’in uhdesine vacib kıldığı bir kazıyyei mahkeme olmuştur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizden oraya gitmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbının yapmayı üzerine aldığı kesin bir hükümdür.

— İbni Kesir

(Ey insanlar!) Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir.

— Diyanet İşleri

Sizden hiç biriniz müstesna olmamak üzere ille oraya (cehenneme) uğrıyacakdır. Bu, Rabbinin üzerine kat'i olarak aldığı, kazaa etdiği (bir şey) dir.

— Hasan Basri Çantay

Aranızda cehenneme uğramayacak hiç kimse kalmayacaktır. Bu Rabbinin kesinleşmiş bir hükmüdür.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ نُنَجِّى ٱلَّذِينَ ٱتَّقَواْ وَّنَذَرُ ٱلظَّٰلِمِينَ فِيهَا جِثِيًّا ﴿٧٢

Sonra müttakı olanlara necat veririz de zalimleri dizleri üstü bırakırız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra Biz, takvaya erenleri kurtaracağız. Zalimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.

— İbni Kesir

Sonra Allah’a karşı gelmekten sakınanları kurtarırız da zalimleri orada diz üstü çökmüş hâlde bırakırız.

— Diyanet İşleri

Sonra takvaaya erenleri kurtaracağız. Zaalimleri ise orada diz üstü düşmüş bir halde bırakacağız.

— Hasan Basri Çantay

Sonra sakınanları kurtararak zalimleri, dizüstü çökmüş durumda orada bırakırız.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٍ قَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ أَىُّ ٱلْفَرِيقَيْنِ خَيْرٌ مَّقَامًا وَأَحْسَنُ نَدِيًّا ﴿٧٣

Âyetlerimiz kendilerine açık açık tecvid üzere okunduğu vakit de o küfredenler dediler ki iman edenlere: "bu iki ferikin hangisi makamca daha iyi ve meclis-ü mahfilce daha güzel?".

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ayetlerimiz kendilerine açıkça okunduğu zaman; küfreden o adamlar mü'minlere: Bu iki takım insanın hangisinin makamı daha iyi ve yeri daha güzeldir? derler.

— İbni Kesir

Âyetlerimiz kendilerine apaçık bir şekilde okunduğu zaman, inkâr edenler, inananlara, “İki topluluktan hangisinin bulunduğu yer daha hayırlı meclis ve mahfili daha güzeldir?” dediler.

— Diyanet İşleri

Kendilerine açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman küfr (-ü inkâr) eden o adamlar mü'minlere: «İki zümreden hangisi ikaametgâh i'tibariyle daha hayırlı, meclis ve topluluk bakımından daha güzeldir?» dediler.

— Hasan Basri Çantay

Açık ayetlerimiz okunduğu zaman kâfirler, mü'minlere «Hangimizin sosyal konumu daha üstün, hangimizin itibarı daha yüksektir» derler.

— Seyyid Kutub

AYARLAR