بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَأَتَتۡ بِهِۦ قَوۡمَهَا تَحۡمِلُهُۥۖ قَالُواْ يَٰمَرۡيَمُ لَقَدۡ جِئۡتِ شَيۡـٔٗا فَرِيّٗا ٢٧

Derken onu yüklenerek kavmine getirdi, hey Meryem! Dediler: alimAllah yumurcak bir şey getirdin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Derken çocuğu alıp kavmine getirdi. Ey Meryem; andolsun ki utanılacak bir şey yaptın, dediler.

– İbni Kesir

Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: “Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın!”

– Diyanet İşleri

Derken onu yüklenerek kavmine getirdi. Dediler: «Hey Meryem, andolsun sen acâib bir şey yapmışsın».

– Hasan Basri Çantay

Bebeğini kucağına alıp yakınlarının yanına gelince kendisine dediler ki; Ey Meryem, sen çok utandırıcı bir suç işledin.

– Seyyid Kutub

يَٰٓأُخۡتَ هَٰرُونَ مَا كَانَ أَبُوكِ ٱمۡرَأَ سَوۡءٖ وَمَا كَانَتۡ أُمُّكِ بَغِيّٗا ٢٨

Ey Harûn’un hemşiresi, baban bir kötülük adamı değil idi, anan da bir kahbe değil idi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ey Harun'un kızkardeşi; baban kötü birisi değildi, annen de iffetsiz değildi, dediler.

– İbni Kesir

“Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.”

– Diyanet İşleri

«Ey Hâruunun kız kardeşi, senin baban kötü bir adam değildi. Anan da iffetsiz bir kadın değildi».

– Hasan Basri Çantay

Ey Harun'un kız kardeşi, senin ne baban kötü bir adamdı ve ne de annen iffetsiz bir kadındı.

– Seyyid Kutub

فَأَشَارَتۡ إِلَيۡهِۖ قَالُواْ كَيۡفَ نُكَلِّمُ مَن كَانَ فِي ٱلۡمَهۡدِ صَبِيّٗا ٢٩

Bunun üzerine ona işaret etti, beşikteki bir sabî ile nasıl konuşuruz dediler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun üzerine o, çocuğu gösterdi: Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz? dediler.

– İbni Kesir

Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. “Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?” dediler.

– Diyanet İşleri

Bunun üzerine (Meryem) ona (îsâya) işaret etdi. «Biz, dediler, henüz beşikde bulunan bir sabî ile nasıl konuşuruz»?

– Hasan Basri Çantay

Bunun üzerine Meryem, eli ile oğlunu göstererek onunla konuşmalarını önerdi. Onlar da «Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz?» dediler.

– Seyyid Kutub

قَالَ إِنِّي عَبۡدُ ٱللَّهِ ءَاتَىٰنِيَ ٱلۡكِتَٰبَ وَجَعَلَنِي نَبِيّٗا ٣٠

O dedi ki: haberiniz olsun ben Allah’ın kuluyum, o bana kitap verdi ve beni bir peygamber yaptı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Çocuk dedi ki: Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. Bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı.

– İbni Kesir

Bebek şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.”

– Diyanet İşleri

(Îsâ dile gelib) dedi ki: «Ben hakıykat Allahın kuluyum. O, bana kitab verdi. Beni peygamber yapdı».

– Hasan Basri Çantay

O sırada beşikteki çocuk dile gelerek dedi ki; «Ben Allah'ın kuluyum. O bana kitap vererek beni peygamber yaptı.»

– Seyyid Kutub

وَجَعَلَنِي مُبَارَكًا أَيۡنَ مَا كُنتُ وَأَوۡصَٰنِي بِٱلصَّلَوٰةِ وَٱلزَّكَوٰةِ مَا دُمۡتُ حَيّٗا ٣١

Ve beni her nerede olsam mübarek kıldı ve berhayat olduğum müddetçe bana namaz ve zekât tavsiye buyurdu.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı ve yaşadığım müddetçe namaz kılmamı ve zekat vermemi emretti.

– İbni Kesir

“Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekâtı emretti.”

– Diyanet İşleri

«Beni her nerede olursam mübarek kıldı. Bana, hayatda bulunduğum müddetçe namaz (kılmam) ı, zekât (vermem) i emretdi».

– Hasan Basri Çantay

Nerede olursam olayım, beni insanlara yararlı kıldı. Bana sağ oldukça namaz kılmamı ve zekatı emretti.

– Seyyid Kutub

وَبَرَّۢا بِوَٰلِدَتِي وَلَمۡ يَجۡعَلۡنِي جَبَّارٗا شَقِيّٗا ٣٢

Ve beni valideme hürmetkâr kıldı, bir cebbar şekıy kilmadı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bir de anneme iyi davranmamı. Ve beni bedbaht bir zorba kılmadı.

– İbni Kesir

“Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı.”

– Diyanet İşleri

«Beni anneme hürmetkar kıldı. Beni bir zorba, bir bedbaht yapmadı».

– Hasan Basri Çantay

Beni anama düşkün bir evlat olarak yarattı; dik kafalı ve kötülük düşkünü biri olmaktan uzak tuttu.

– Seyyid Kutub

وَٱلسَّلَٰمُ عَلَيَّ يَوۡمَ وُلِدتُّ وَيَوۡمَ أَمُوتُ وَيَوۡمَ أُبۡعَثُ حَيّٗا ٣٣

Ve selâm bana hem doğduğum gün hem öleceğim gün, hem diri olarak ba'solunacağım gün.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Selam olsun bana; doğduğum günde, öleceğim günde ve diri olarak kaldırılacağım günde, dedi.

– İbni Kesir

“Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir).”

– Diyanet İşleri

«Doğduğum gün de, öleceğim gün de, diri olarak (kabrimden) kaldırılacağım gün de selâm (ve selâmet) benim üzerimdedir».

– Hasan Basri Çantay

Doğduğum gün, öleceğim gün ve tekrar diriltileceğim gün Allah'ın rahmeti ve bağışı benimle birliktedir.

– Seyyid Kutub

ذَٰلِكَ عِيسَى ٱبۡنُ مَرۡيَمَۖ قَوۡلَ ٱلۡحَقِّ ٱلَّذِي فِيهِ يَمۡتَرُونَ ٣٤

İşte hakkında niza edip durdukları İsâ ibin Meryem hak sözü olarak budur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte hakkında şüpheye düştükleri Meryem oğlu İsa, hak söze göre budur.

– İbni Kesir

Hakkında şüpheye düştükleri hak söze göre Meryem oğlu İsa işte budur.

– Diyanet İşleri

İşte hakkında şek (ve ihtilâf) etmekde oldukları Meryem oğlu îsâ Hak kavlince budur.

– Hasan Basri Çantay

İşte «gerçek söz» e göre Meryemoğlu İsa budur, oysa insanlar bu gerçek sözü kuşku ile karşılıyorlar.

– Seyyid Kutub

مَا كَانَ لِلَّهِ أَن يَتَّخِذَ مِن وَلَدٖۖ سُبۡحَٰنَهُۥٓۚ إِذَا قَضَىٰٓ أَمۡرٗا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ ٣٥

Allah’ın veled ittihaz etmesi hiç bir zaman olur şey değildir, tenzih o sübhana, o bir emri murad edince sade ona ol der! oluverir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Oğul edinmek Allah'a asla yakışmaz. O münezzehtir. Bir işin olmasını istedi mi, ona sadece; ol, der, o da oluverir.

– İbni Kesir

Allah’ın çocuk edinmesi düşünülemez. O, bundan yücedir, uzaktır. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece “ol!” der ve o da oluverir.

– Diyanet İşleri

Allahın evlâd edinmesi (Hiç bir zaman) olmuş (şey) değildir. O, münezzehdir. O, bir işi (n olmasını) dileyince ona «Ol» der, o da oluverir.

– Hasan Basri Çantay

Allah'a oğul edinmek yakışmaz. O böyle bir şeyden münezzehtir. O bir iş hakkında kesin hüküm verince o işe sadece «ol» der, o da hemen oluverir.

– Seyyid Kutub

وَإِنَّ ٱللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمۡ فَٱعۡبُدُوهُۚ هَٰذَا صِرَٰطٞ مُّسۡتَقِيمٞ ٣٦

Hem o haberiniz olsun dedi: Allah benim de Rabbim sizin de Rabb’inizdir, onun için hep ona ibadet ediniz iste yegâne doğru yol budur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki Allah; benim de Rabbım, sizin de Rabbınızdır. O'na ibadet edin. İşte dosdoğru yol budur.

– İbni Kesir

Şüphesiz, Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse (yalnız) O’na kulluk edin. Bu, dosdoğru bir yoldur.

– Diyanet İşleri

«Şübhesiz ki Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. O halde Ona kulluk edin. İşte biricik doğru yol budur».

– Hasan Basri Çantay

Kuşku yok ki Allah sizin de benim de Rabb'imizdir, öyleyse sırf O'na kulluk ediniz. İşte dosdoğru yol budur.

– Seyyid Kutub

فَٱخۡتَلَفَ ٱلۡأَحۡزَابُ مِنۢ بَيۡنِهِمۡۖ فَوَيۡلٞ لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ مِن مَّشۡهَدِ يَوۡمٍ عَظِيمٍ ٣٧

Sonra hizibler kendi aralarında ihtilâfa düştüler, artık büyük bir günün görülecek hâilesinden veyl o küfredenlere.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Fırkalar kendi aralarında ihtilafa düştüler. Vay o büyük günü görecek kafirlerin haline.

– İbni Kesir

(Fakat hıristiyan) gruplar, aralarında ayrılığa düştüler. Büyük bir günü görüp yaşayacakları için vay kâfirlerin hâline!

– Diyanet İşleri

Sonra fıkralar kendi aralarında ihtilâf etdi. Artık görecekleri büyük bir günün çetin azâbı o kâfirlerindir.

– Hasan Basri Çantay

Çeşitli gruplara ayrılan insanlar, aralarında görüş ayrılığına düştüler. Vaygele kâfirlerin başına! O «büyük gün» de gözleri neler görecek.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu