بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَحَنَانٗا مِّن لَّدُنَّا وَزَكَوٰةٗۖ وَكَانَ تَقِيّٗا ١٣
Hem de ledünnümüzden bir rikkat ve bir pâklik, ki çok takvaşiar idi.
Katımızdan bir kalb yumuşaklığı ile safiyet verdik. O, takva sahibi biri idi.
(12-14) (Yahya, dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine) “Ey Yahya, kitaba sımsıkı sarıl” dedik. Biz, ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah’tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi.
(12-13-14) (Yahyâyi ihsan etdik ve ona çocukluğunda:) «Ey Yahya, kitabı kuvvetle tut» (dedik). Henüz sabî iken ona hikmet verdik. Tarafımızdan (ona) bir kalb yumuşaklığı ve (günâhlardan) temizlik (verdik). O, çok müttekıy idi. Anasına, babasına da itaatkârdı. Bir serkeş ve aasî değildi.
Yine ona tarafımızdan sevecenlik ve kalp temizliği bağışladık. O kötülüklerden sakınan bir kimse idi.
وَبَرَّۢا بِوَٰلِدَيۡهِ وَلَمۡ يَكُن جَبَّارًا عَصِيّٗا ١٤
Ve valideynine ihsankâr idi, cebbar, isyarkâr değil idi.
Anasına ve babasına karşı iyi davranırdı. Baş kaldıran bir zorba değildi.
(12-14) (Yahya, dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine) “Ey Yahya, kitaba sımsıkı sarıl” dedik. Biz, ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah’tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi.
(12-13-14) (Yahyâyi ihsan etdik ve ona çocukluğunda:) «Ey Yahya, kitabı kuvvetle tut» (dedik). Henüz sabî iken ona hikmet verdik. Tarafımızdan (ona) bir kalb yumuşaklığı ve (günâhlardan) temizlik (verdik). O, çok müttekıy idi. Anasına, babasına da itaatkârdı. Bir serkeş ve aasî değildi.
Yine ona ana babasına bağlılık duygusu aşıladık. O dik kafalı, serkeş ve huysuz biri değildi.
وَسَلَٰمٌ عَلَيۡهِ يَوۡمَ وُلِدَ وَيَوۡمَ يَمُوتُ وَيَوۡمَ يُبۡعَثُ حَيّٗا ١٥
Selâm ona hem doğduğu gün, hem öleceği gün hem de diri olarak ba'solunacağı gün.
Selam olsun ona, doğduğu günde, öleceği günde ve dirileceği günde.
Doğduğu gün, öleceği gün ve diriltileceği gün ona selâm olsun!
Dünyâye getirildiği gün de, öleceği gün de, diri olarak (kabrinden) kaldırılacağı gün de ona selâm olsun.
Doğduğu gün, öleceği gün ve tekrar diriltileceği gün ona selâm olsun.
وَٱذۡكُرۡ فِي ٱلۡكِتَٰبِ مَرۡيَمَ إِذِ ٱنتَبَذَتۡ مِنۡ أَهۡلِهَا مَكَانٗا شَرۡقِيّٗا ١٦
Kitapta Meryem’i de an, o vakit ki ailesinden çekildi de şark tarafından bir mekâna.
Kitab'da Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak Doğu tarafında bir yere çekilmişti.
(16-17) (Ey Muhammed!) Kitap’ta (Kur’an’da) Meryem’i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü.
Kitabda Meryem (kıssasını) da an. Hani o, aailesinden ayrılıb şark tarafında bir yere çekilmişdi.
Bu Kitap'ta Meryem hakkında anlattıklarımızı da hatırla. Hani O, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti.
فَٱتَّخَذَتۡ مِن دُونِهِمۡ حِجَابٗا فَأَرۡسَلۡنَآ إِلَيۡهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرٗا سَوِيّٗا ١٧
Onlardan öte bir perde çekti derken kendisine ruhumuzu gönderdik de düzgün bir beşer halinde ona temessül ediverdi.
Onlardan gizlenmek için de bir perde germişti. Derken, Biz de ona ruhumuzu göndermiştik de tam bir insan olarak görünmüştü ona.
(16-17) (Ey Muhammed!) Kitap’ta (Kur’an’da) Meryem’i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü.
Sonra onların önünde bir perde edinmiş (çekmiş) di. Derken biz ona ruuhumuzu göndermişdik de o, kendisine hilkati tam bir beşer şeklinde görünmüşdü.
Komşuları ile arasına bir perde germişti. Bu sırada ona ruhumuzu (Cebrail'i) gönderdik. O, ona normal bir erkek kılığında görünmüştü.
قَالَتۡ إِنِّيٓ أَعُوذُ بِٱلرَّحۡمَٰنِ مِنكَ إِن كُنتَ تَقِيّٗا ١٨
(Meryem) ona ben, dedi: her halde senden rahmana sığınırım, sakınırsın eğer bir teki isen.
Rahman'a sığınırım senden, dedi. Eğer takva sahibi isen.
Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi.
(Meryem ona) dedi ki: «Doğrusu ben senden esirgeyici (Allaha) sığınırım. Eğer sen fenâlıkdan bihakkın sakınan (bir insan) isen (çekil yanımdan).
Meryem, O'na «Ben senden «Rahman» olan Allah'a sığınırım. Eğer kötülük yapmaktan sakınan biri isen bana dokunma!» dedi.
قَالَ إِنَّمَآ أَنَا۠ رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَٰمٗا زَكِيّٗا ١٩
(Ruh) dedi: haberin olsun ben sana gayet temiz bir oğlan vermek için sırf Rabbin’in Resul’üyüm.
O da: Ben, Rabbının sana tertemiz bir oğul vermek için gönderdiği bir elçiden başka bir şey değilim, dedi.
Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi.
(Ruuh da): «Ben ancak sana (günâhlardan) pâk bir oğlan verme (ye vesîle olmak) için (o istiaaze etdiğin) Rabbinin elçisiyim» dedi.
Cebrail dedi ki; «Gerçekten ben, sana temiz bir oğlan vermek için sırf Rabbinin ginderdiği elçiyim»
قَالَتۡ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَٰمٞ وَلَمۡ يَمۡسَسۡنِي بَشَرٞ وَلَمۡ أَكُ بَغِيّٗا ٢٠
Dedi: benim için bir oğlan nasıl olur? bana bir beşer dokunmadı, ben bir kahbe de değilim.
Meryem: Benim nasıl bir oğlum olabilir ki; bana hiç bir beşer dokunmamıştır. Ve ben, kötü kadın da değilim, dedi.
Meryem, “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım hâlde, benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi.
O: «Benim nasıl bir oğlum olacakmış, dedi, (evlenib de) bana bir beşer dokunmamışdır. Ben bir iffetsiz de değilim.»
Meryem, Cebrail'e «Benim nasıl oğlum olabilir? Bana hiç erkek eli değmiş değildir, hiç gayri meşru ilişkim de olmadı» dedi.
قَالَ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٞۖ وَلِنَجۡعَلَهُۥٓ ءَايَةٗ لِّلنَّاسِ وَرَحۡمَةٗ مِّنَّاۚ وَكَانَ أَمۡرٗا مَّقۡضِيّٗا ٢١
Dedi öyle, fakat Rabbin buyurdu ki o bana göre kolay hem onu nasa kudretimizin bir bürhanı ve tarafımızdan bir rahmet kılacağımız için, hem de o, bir kaza edilmiş emir bulunuyor.
Bu böyledir, zira Rabbın; bu, Bana kolaydır, onu insanlar için bir ayet ve katımızdan bir rahmet kılacağız, buyuruyor, dedi. Ve iş, olup bitti.
Cebrail, “Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu, zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir” dedi.
(Ruuh) dedi: (Evet) öyledir. (Fakat) Rabbin buyurdu ki: — O, bana göre pek kolay. Çünkü biz onu insanlara bir âyet ve bizden bir rahmet kılacağız. Zâten iş olub bitmişdir.
Cebrail dedi ki; «Allah ,söyle diyor: Bu iş benim için kolaydır. Bu olayı insanlara gücümüzü kanıtlayan bir mucize ve oğlunu da onlara rahmet kaynağı olarak sunmak istiyoruz. Bu olay kesinleşmiş bir hükümdür.''
۞ فَحَمَلَتۡهُ فَٱنتَبَذَتۡ بِهِۦ مَكَانٗا قَصِيّٗا ٢٢
Bu suretle ona hamil oldu, ve bu hamli ile uzak bir yere çekildi.
Nihayet ona gebe kaldı ve bu sebeple uzak bir yere çekildi.
Böylece Meryem, çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi.
Nihayet ona (îsâya) gebe kaldıkda bununla (karnındaki bu çocuğu ile ailesinden) uzak bir yere çekildi.
Böylece Meryem, oğluna gebe kaldı. Bu döneminde gözlerden uzak bir köşeye çekildi.
فَأَجَآءَهَا ٱلۡمَخَاضُ إِلَىٰ جِذۡعِ ٱلنَّخۡلَةِ قَالَتۡ يَٰلَيۡتَنِي مِتُّ قَبۡلَ هَٰذَا وَكُنتُ نَسۡيٗا مَّنسِيّٗا ٢٣
Derken ağrı onu bir hurma dalına götürdü, ay dedi: nolaydım bundan evvel öleydim ve unutulmuş gitmiş olaydım.
Doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Keşki, dedi; bundan evvel öleydim de unutulup gideydim.
Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!” dedi.
Derken doğum sancısı onu bir hurma ağacına (dayanmıya) sevk etdi. «Keşki, dedi, bundan evvel öleydim, unutulub gideydim».
Bir süre sonra doğum sancıları tutunca bir hurma ağacının altına sığınmak zorunda kaldı ve «Keşke, daha önce ölmüş ve hafızalardan silinmiş olsaydım» dedi.