بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
قَالَ ذَٰلِكَ مَا كُنَّا نَبۡغِۚ فَٱرۡتَدَّا عَلَىٰٓ ءَاثَارِهِمَا قَصَصٗا ٦٤
İşte dedi: aradığımız o ya, bunun üzerine izlerini takip ederek gerisin geri döndüler.
Musa; zaten istediğimiz buydu, dedi. Hemen izlerinin üstünden gerisin geri döndüler.
Mûsâ: “İşte aradığımız bu idi” dedi. Bunun üzerine tekrar izlerini takip ederek gerisingeri döndüler.
(Musa) «İşte, dedi, bizim arayacağımız bu idi». Şimdi izlerinin üzerinde gerisin geri döndüler.
Musa; «Bizim aradığımız da buydu zaten» dedi. Hemen geldikleri yoldan kendi izlerini sürerek geri döndüler.
فَوَجَدَا عَبۡدٗا مِّنۡ عِبَادِنَآ ءَاتَيۡنَٰهُ رَحۡمَةٗ مِّنۡ عِندِنَا وَعَلَّمۡنَٰهُ مِن لَّدُنَّا عِلۡمٗا ٦٥
Derken kullarımızdan bir kul buldular ki biz ona nezdimizden bir rahmet vermiş ve ledünnimizden bir ilim öğretmiştik.
Derken kullarımızdan bir kul buldular ki Biz, ona; katımızdan bir rahmet vermiş ve kendisine nezdimizden bir ilim öğretmiştik.
Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
Derken kullarımızdan (öyle) bir kul buldular ki biz ona tarafımızdan bir rahmet vermiş, kendisine nezdimizden (haas) bir ilim öğretmişdik.
Orada kendisine tarafımızdan rahmet sunduğumuz ve katımızdan dolaysız biçimde ilim öğrettiğimiz bir kulumuzu buldular.
قَالَ لَهُۥ مُوسَىٰ هَلۡ أَتَّبِعُكَ عَلَىٰٓ أَن تُعَلِّمَنِ مِمَّا عُلِّمۡتَ رُشۡدٗا ٦٦
Musâ, ona öğretildiğin ilimden bana bir rüşd öğretmen şartı ile sana ittiba edebilir miyim? dedi.
Musa ona: Sana öğretilen ilimden bana öğretmen için, peşinden geleyim mi? dedi.
Mûsâ ona, “Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?” dedi.
Musa ona: «Sana, doğru yol olarak öğretilen ilimden bana da öğretmen için sana tâbi' olayım mı?» dedi.
Musa, ona «Sana öğretilen bilginin birazını bana öğreterek olgunlaşmamı sağlaman amacı ile peşinden gelebilir miyim?» dedi.
قَالَ إِنَّكَ لَن تَسۡتَطِيعَ مَعِيَ صَبۡرٗا ٦٧
Doğrusu, dedi: sen benimle sabredemezsin.
O da dedi ki: Doğrusu sen, benim yaptıklarıma asla dayanamazsın.
Adam, şöyle dedi: “Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin.”
O da (Musâya): «Doğrusu sen benim beraberimde sabretmiye asla muktedir olamazsın».
O kulumuz, Musa'ya dedi ki; «Sen benimle beraber olmaya katlanamazsın.»
وَكَيۡفَ تَصۡبِرُ عَلَىٰ مَا لَمۡ تُحِطۡ بِهِۦ خُبۡرٗا ٦٨
Havsalanın almadığı şeye nasıl sabredeceksin?
Kavrayamayacağın bir bilgiye nasıl dayanırsın?
“İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?”
«(İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabr edersin?» dedi.
Sebeplerini kavrayamayacağın olaylar karşısında nasıl sabredeceksin.
قَالَ سَتَجِدُنِيٓ إِن شَآءَ ٱللَّهُ صَابِرٗا وَلَآ أَعۡصِي لَكَ أَمۡرٗا ٦٩
İnşaAllah dedi: beni sabırlı bulacaksın ve senin hiç bir emrine âsı olmam.
O da: İnşallah sabrettiğimi göreceksin, sana hiç bir işte karşı gelmeyeceğim, dedi.
Mûsâ, “İnşaallah beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işte de sana karşı gelmeyeceğim” dedi.
O da: «Allah dilerse beni sabredici bulacaksın, sana hiç bir işde karşı gelmeyeceğim» dedi.
Musa «İnşaallah, beni sabırlı bulacaksın, hiçbir konuda sana karşı gelmeyeceğim.»
قَالَ فَإِنِ ٱتَّبَعۡتَنِي فَلَا تَسۡـَٔلۡنِي عَن شَيۡءٍ حَتَّىٰٓ أُحۡدِثَ لَكَ مِنۡهُ ذِكۡرٗا ٧٠
O halde dedi: eğer bana tabi olacaksan bana hiç bir şeyden suâl etme tâ ben sana ondan bir söz açıncaya kadar.
O halde bana uyacaksan; ben sana anlatmadıkça herhangi bir şey hakkında soru sormayacaksın, dedi.
O da şöyle dedi: “O hâlde, eğer bana tabi olacaksan, ben sana söylemedikçe hiçbir şey hakkında bana soru sormayacaksın.”
(O: «Eğer bu suretle) bana tabî' olacaksan ben, sana anıb söyleyinceye kadar, bana hiç bir şey sorma» dedi.
O kulumuz, Musa'ya dedi ki; «Eğer benimle birlikte geleceksen yapacağım hiçbir iş hakkında bana soru sorma, benim sana o konuda açıklama yapmamı bekle.»
فَٱنطَلَقَا حَتَّىٰٓ إِذَا رَكِبَا فِي ٱلسَّفِينَةِ خَرَقَهَاۖ قَالَ أَخَرَقۡتَهَا لِتُغۡرِقَ أَهۡلَهَا لَقَدۡ جِئۡتَ شَيۡـًٔا إِمۡرٗا ٧١
Bunun üzerine ikisi bir gittiler, nihayet gemiye bindiklerinde tuttu gemiyi yaraladı, â, dedi: ehalisini gark etmek için mi yaralandın onu? AlimAllah müdhiş bir şey yaptın.
Bunun üzerine kalkıp gittiler. Nihayet bir gemiye bindiklerinde; o, bu gemiyi deliverdi. Musa: Gemiyi içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu şaşılacak bir şey yaptın, dedi.
Derken yola koyuldular. Nihayet, bir gemiye bindiklerinde (adam) gemiyi deldi. Mûsâ, “Sen onu içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu, şaşılacak bir iş yaptın.” dedi.
Bunun üzerine gitdiler. Nihayet (bir) gemiye bindikleri zaman o, bunu deliverdi. (Musa) dedi ki: «Sahihlerini (suda) boğasın diye mi onu deldin? Andolsun, sen büyük bir iş yapdın».
Böylece yola koyuldular. Bir süre sonra bir gemiye bindiler. O kulumuz bu gemide bir delik açtı. Musa ona, «İçindekileri boğmak için mi gemiyi deldin? Gerçekten çok çirkin bir iş yaptın» dedi.
قَالَ أَلَمۡ أَقُلۡ إِنَّكَ لَن تَسۡتَطِيعَ مَعِيَ صَبۡرٗا ٧٢
Demedim mi, dedi: doğrusu sen benimle sabredemezsin?
Ben, sana; yaptığım şeylere dayanamazsın, demedim mi? dedi.
Adam, “Sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin, demedim mi?” dedi.
Dedi: «Sen beraberimde sabretmiye asla muktedir olamazsın demedim mi»?
O kulumuz Musa'ya «Ben sana, benimle beraber olmaya katlanamazsın dememiş miydim?» dedi.
قَالَ لَا تُؤَاخِذۡنِي بِمَا نَسِيتُ وَلَا تُرۡهِقۡنِي مِنۡ أَمۡرِي عُسۡرٗا ٧٣
Beni dedi: unuttuğumla muâhaze etme ve bana bu işimden dolayı güçlük çıkarma.
Unuttuğum şeyden dolayı bana çıkışma, gücümün yetmediği şeyden beni sorumlu tutma, dedi.
Mûsâ, “Unuttuğum için bana çıkışma ve bu işimde bana güçlük çıkarma!” dedi.
(Musa): «Unutduğum şeyden dolayı, dedi, beni muaheze etme. Şu işimde (arkadaşlığımızda) bana güçlük yükleme».
Musa; «Unutkanlığım yüzünden beni azarlama ve bilginden yararlanma konusunda bana zorluk çıkarma» dedi.
فَٱنطَلَقَا حَتَّىٰٓ إِذَا لَقِيَا غُلَٰمٗا فَقَتَلَهُۥ قَالَ أَقَتَلۡتَ نَفۡسٗا زَكِيَّةَۢ بِغَيۡرِ نَفۡسٖ لَّقَدۡ جِئۡتَ شَيۡـٔٗا نُّكۡرٗا ٧٤
Yine gittiler, nihayet bir oğlana rast geldiler tuttu onu öldürüverdi, â! Dedi: ter temiz bir nefsi bir nefis mukabili olmaksızın öldürdün mü? alimAllah çok münker bir şey yaptın.
Yine gittiler, nihayet bir erkek çocuğa rastladılar. O, hemen bunu öldürdü. Cana karşılık olmaksızın masum bir kimseye mi kıydın? Doğrusu, çok kötü bir şey yaptın, dedi.
Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında, adam (hemen) onu öldürdü. Mûsâ, “Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!” dedi.
Yine gitdiler. Nihayet bir oğlan çocuğuna rast geldikleri zaman o, hemen bunu öldürdü. (Musa) dedi ki: «Tertemiz (ma'sum) bir canı, (diğer) bir can karşılığı olmaksızın, öldürdün ha! Andolsun ki sen kötü bir şey yapdın»!
Yine yola koyuldular. Bir süre sonra bir genç ile karşılaştılar. O kulumuz, delikanlıyı öldürdü. Musa; «Bir cana karşılık olmaksızın masum bir cana mı kıydın? Gerçekten çok kötü bir iş yaptın» dedi.