بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَقُل رَّبِّ أَدۡخِلۡنِي مُدۡخَلَ صِدۡقٖ وَأَخۡرِجۡنِي مُخۡرَجَ صِدۡقٖ وَٱجۡعَل لِّي مِن لَّدُنكَ سُلۡطَٰنٗا نَّصِيرٗا ٨٠

Ve de ki: Rabbim beni sıdık girdirimi girdir ve sıdık çıkarışı çıkar ve benim için ledünnünden bir sultanı nasîr kıl.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve de ki: Rabbım; beni doğruluk yerine koy. Ve doğruluk yerinden çıkar. Ve katından bana destekleyecek bir kuvvet ver.

– İbni Kesir

De ki: “Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver.”

– Diyanet İşleri

Ve şöyle de: «Rabbim, beni sıdk (ve selâmet) girdirilişi ile girdir. Sıdk (ve selâmet) çıkarışı ile çıkar ve tarafından bana hakkıyle yardım edici bir hüccet (-i kaahire ve kudret-i kâmile) ver».

– Hasan Basri Çantay

De ki; «Ey Rabbim, bir yere girerken oraya doğru olarak girmemi ve bir yerden çıkarken oradan doğruluk ilkesine bağlı olarak çıkmamı nasip eyle. Bana kendi katından destekleyici bir güç ver.»

– Seyyid Kutub

وَقُلۡ جَآءَ ٱلۡحَقُّ وَزَهَقَ ٱلۡبَٰطِلُۚ إِنَّ ٱلۡبَٰطِلَ كَانَ زَهُوقٗا ٨١

Ve de ki: hak geldi bâtıl zevale erdi hakikaten bâtıl pek zavallıdır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Hak geldi, batıl yıkıldı. Muhakkak batıl zaten yıkılacaktı.

– İbni Kesir

De ki: “Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl, yok olmaya mahkûmdur.”

– Diyanet İşleri

De ki: «Hak geldi, baatıl zeval buldu. Şübhesiz ki baatıl dâim zeval bulucudur».

– Hasan Basri Çantay

De ki; «Hak geldi, batıl yokoldu. Zaten batıl yokolmaya mahkumdur.»

– Seyyid Kutub

وَنُنَزِّلُ مِنَ ٱلۡقُرۡءَانِ مَا هُوَ شِفَآءٞ وَرَحۡمَةٞ لِّلۡمُؤۡمِنِينَ وَلَا يَزِيدُ ٱلظَّٰلِمِينَ إِلَّا خَسَارٗا ٨٢

Biz de Kur’an’dan peyderpey öylesini indiririz ki mü'minler için o bir şifâ ve bir rahmettir, zalimlerin ise ancak hasarını artırır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kur'an'dan; müminler için rahmet ve şifa olanı indiririz. Zalimler için ise ancak hüsranı artırır.

– İbni Kesir

Biz Kur’an’dan, mü’minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Zalimlerin ise Kur’an, ancak zararını artırır.

– Diyanet İşleri

Biz Kur'andan peyderpey onu indiriyoruz ki (herbiri) mü'minler için şifâ ve rahmetdir o. Zaalimlerin ise o, (maddî ve ma'nevî) ziyanından başkasını artırmaz.

– Hasan Basri Çantay

Kur'an'da mü'minler için şifa ve rahmet olan ayetler indiriyoruz. Fakat bu ayetler zalimlere sadece yeni yıkımlar, yeni kayıplar getirirler.

– Seyyid Kutub

وَإِذَآ أَنۡعَمۡنَا عَلَى ٱلۡإِنسَٰنِ أَعۡرَضَ وَنَـَٔا بِجَانِبِهِۦ وَإِذَا مَسَّهُ ٱلشَّرُّ كَانَ يَـُٔوسٗا ٨٣

Öyleya biz insana nimet verdiğimiz zaman aldırmaz, yan büker, kendisine şer dokunduğu zaman da pek meyus olur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İnsana nimet verdiğimiz vakit; yüz çevirir ve yan çizer. Başına bir kötülük gelince de ümitsiz olur.

– İbni Kesir

İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirip yan çizer. Kendisine şer dokununca da umutsuzluğa düşer.

– Diyanet İşleri

İnsana ni'met verdiğimiz zaman (zikrullahdan) yüz çevirip yan çizer. Ona şer dokununca da pek ümidsiz olur.

– Hasan Basri Çantay

Biz insana nimet verdiğimiz zaman sırt çevirir, bizden uzaklaşır. Başına bir kötülük gelince de umutsuzluğa kapılır.

– Seyyid Kutub

قُلۡ كُلّٞ يَعۡمَلُ عَلَىٰ شَاكِلَتِهِۦ فَرَبُّكُمۡ أَعۡلَمُ بِمَنۡ هُوَ أَهۡدَىٰ سَبِيلٗا ٨٤

De ki : her biri kendi uyarına göre hareket ediyor, o halde yolca en doğru olan kim olduğunu daha ziyade Rabbiniz bilir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Herkes, yaratılışına göre hareket eder. Ve Rabbınız kimin yol bakımından daha doğru olduğunu en iyi bilendir.

– İbni Kesir

De ki: “Herkes kendi yapısına uygun işler görür. Rabbiniz, en doğru yolda olanı daha iyi bilir.”

– Diyanet İşleri

De ki: «Her biri kendi aslî tabıy'atına göre hareket eder. O halde kimin daha doğru yolda bulunduğunu Rabbin daha iyi bilicidir.

– Hasan Basri Çantay

De ki; «Herkes kendi kişiliği ve inancı uyarınca hareket eder. Rabbiniz kimin daha doğru yolda olduğunu herkesten daha iyi bilir.»

– Seyyid Kutub

وَيَسۡـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلرُّوحِۖ قُلِ ٱلرُّوحُ مِنۡ أَمۡرِ رَبِّي وَمَآ أُوتِيتُم مِّنَ ٱلۡعِلۡمِ إِلَّا قَلِيلٗا ٨٥

Bir de sana ruhtan soruyorlar, de ki: ruh Rabbim’in emrindendir ve size ilimden ancak az bir şey verilmiştir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sana ruhdan sorarlar. De ki: Ruh, Rabbımın emrindedir. Ve size bilgiden ancak, çok azı verilmiştir.

– İbni Kesir

Sana ruh hakkında soru soruyorlar. De ki: “Ruh, Rabbimin bileceği bir şeydir. Size pek az ilim verilmiştir.”

– Diyanet İşleri

Sana «ruuh» u sorarlar. De ki: «Ruuh, Rabbimin emri (cümlesi) ndendir. (Zâten) size az bir ilimden başkası verilmemişdir».

– Hasan Basri Çantay

Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki; «Ruh Rabbimin tekelinde olan bir olgudur. Size bilginin çok az bir bölümü verilmiştir. (Tercih edilen görüşe göre bu soruyu kitap ehli sormuştu. Bu ayet ve ondan sonraki yedi ayet yine bu görüşe göre Medine'de inmişlerdi.)

– Seyyid Kutub

وَلَئِن شِئۡنَا لَنَذۡهَبَنَّ بِٱلَّذِيٓ أَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡكَ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ بِهِۦ عَلَيۡنَا وَكِيلًا ٨٦

Celâlim Hakk’ı için dilersek sana vahyettiğimizi de tamamen gideriveririz, sonra bize karşı kendine bir vekîl de bulamazsın.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer Biz istemiş olsaydık; sana, vahyetmiş olduğumuzu götürürdük. Sonra onun için Bize karşı duracak bir vekil de bulamazdın.

– İbni Kesir

Andolsun, dileseydik biz sana vahyettiğimizi tamamen ortadan kaldırırdık; sonra bu konuda bize karşı kendine hiçbir yardımcı da bulamazdın.

– Diyanet İşleri

Andolsun sana vahy etdiğimizi de, dilersek, muhakkak gideriveririz. Sonra bize karşı onu (geri getirmek için) kendine bir vekîl de bulamazsın.

– Hasan Basri Çantay

İstesek sana vahiy yolu ile indirdiğimiz mesajları tümü ile ortadan kaldırırız. Sonra bu konuda bize karşı senin savunmanı üstlenebilecek birini bulamazsın.

– Seyyid Kutub

إِلَّا رَحۡمَةٗ مِّن رَّبِّكَۚ إِنَّ فَضۡلَهُۥ كَانَ عَلَيۡكَ كَبِيرٗا ٨٧

Ancak Rabbin’den bir rahmet başka, hakikat senin üzerinde onun fazlı pek büyük bulunuyor.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ancak Rabbından bir rahmet iledir. Muhakkak ki O'nun sana olan lutfu, pek büyüktür.

– İbni Kesir

Ancak Rabbin’den bir rahmet olarak böyle yapmadık. Çünkü O’nun sana olan lütfu büyüktür.

– Diyanet İşleri

Ancak Rabbinden olan bir rahmetdir (ki onu ibkaa etmişdir). Hakıykat, Onun, senin üzerindeki fazl (-u keremi) büyükdür.

– Hasan Basri Çantay

Bunun böyle olmayışı, Rabbinin sana yönelik rahmetidir. Onun sana yönelik lütfu büyüktür.

– Seyyid Kutub

قُل لَّئِنِ ٱجۡتَمَعَتِ ٱلۡإِنسُ وَٱلۡجِنُّ عَلَىٰٓ أَن يَأۡتُواْ بِمِثۡلِ هَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانِ لَا يَأۡتُونَ بِمِثۡلِهِۦ وَلَوۡ كَانَ بَعۡضُهُمۡ لِبَعۡضٖ ظَهِيرٗا ٨٨

De ki: yemin ederim eğer İns-ü Cinn bu Kur’an’ın mislini getirmek üzere toplansalar bir mislini getiremezler, birbirlerine zahîr de olsalar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: İnsanlar ve cinnler bu Kur'an'ın bir benzerini getirmek için toplansalardı; birbirlerine yardımcı da olsalar onun bir benzerini getiremezlerdi.

– İbni Kesir

De ki: “Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine de destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler.”

– Diyanet İşleri

De ki: «Andolsun, ins-ü cin şu Kur'ânın benzerini (meydana) getirmeleri için bir araya toplansa, yekdiğerine yardımcı da olsalar, yine onun benzerini getiremezler».

– Hasan Basri Çantay

De ki; «Eğer tüm insanlar ve cinler bu Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak amacı ile biraraya gelseler, ne kadar birbirlerine yardım etseler de onun bir benzerini ortaya koyamazlar.»

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ صَرَّفۡنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانِ مِن كُلِّ مَثَلٖ فَأَبَىٰٓ أَكۡثَرُ ٱلنَّاسِ إِلَّا كُفُورٗا ٨٩

Celâlim Hakk’ı için biz bu Kur'an’da dillere dasitan olacak her manâda türlü türlü ifadeler yaptık, yine nâsın ekserisi gâvurlukta ısrar ettiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; Biz, bu Kur'an'da insanlar için her türlü örneği çeşitli şekillerde açıkladık. Yine de insanların çoğu pek nankör oldu.

– İbni Kesir

Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlara her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Yine de insanların çoğu ancak inkârda direttiler.

– Diyanet İşleri

Şânıma andolsun ki biz bu Kur'anda insanlar için her ma'nâdan nice türlüsünü açıklamışızdır. İnsanlardan pek çoğu ise ille gâvurlukda ayak dirediler.

– Hasan Basri Çantay

Biz bu Kur'an'da her türlü örneği verdik, öyleyken onların çoğu kâfirlikte direndi.

– Seyyid Kutub

وَقَالُواْ لَن نُّؤۡمِنَ لَكَ حَتَّىٰ تَفۡجُرَ لَنَا مِنَ ٱلۡأَرۡضِ يَنۢبُوعًا ٩٠

Ve biz dediler: sana ihtimali yok inanmayız, tâ ki bizim için şu yerden bir menba akıtasın.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: Sen, bize yerden bir kaynak fışkırtıncaya kadar sana asla inanmayacağız.

– İbni Kesir

(90-93) Dediler ki: “Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça; yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça; yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe; yahut Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe; yahut altından bir evin olmadıkça; ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz.” De ki: “Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resûl olarak gönderilen bir beşerim.”

– Diyanet İşleri

«Biz, dediler, sana kat'iyyen inanmayız. Tâki bizim için şu yerden bir pınar akıtasın».

– Hasan Basri Çantay

Bunlar dediler ki; «Bize yer altından pınarlar fışkırtmadıkça sana kesinlikle inanmayız.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu