بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَٱللَّهُ جَعَلَ لَكُم مِّنۢ بُيُوتِكُمْ سَكَنًا وَجَعَلَ لَكُم مِّن جُلُودِ ٱلْأَنْعَٰمِ بُيُوتًا تَسْتَخِفُّونَهَا يَوْمَ ظَعْنِكُمْ وَيَوْمَ إِقَامَتِكُمْۙ وَمِنْ أَصْوَافِهَا وَأَوْبَارِهَا وَأَشْعَارِهَآ أَثَٰثًا وَمَتَٰعًا إِلَىٰ حِينٍ ٨٠

Allah, evlerinizi size barınak yaptı. Süt hayvanlarından gerek geziye çıktığınız ve gerekse beldelerinizde oturduğunuz günlerde kolayca taşıyabileceğiniz çadırlar yaptı. Bu hayvanların yünlerinden, tüylerinden ve kıllarından yaşama sürenizin bitimine kadar yararlanabileceğiniz çeşitli giyim ve kullanım eşyası yapmanızı sağladı.

– Seyyid Kutub

وَٱللَّهُ جَعَلَ لَكُم مِّمَّا خَلَقَ ظِلَٰلًا وَجَعَلَ لَكُم مِّنَ ٱلْجِبَالِ أَكْنَٰنًا وَجَعَلَ لَكُمْ سَرَٰبِيلَ تَقِيكُمُ ٱلْحَرَّ وَسَرَٰبِيلَ تَقِيكُم بَأْسَكُمْۚ كَذَٰلِكَ يُتِمُّ نِعْمَتَهُۥ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْلِمُونَ ٨١

Allah, yarattıklarından size gölgeler sağladı; dağlarda sığınacağınız mağaralar varetti; size sıcaktan koruyucu elbiseler ile düşmanlarınızın darbelerinden koruyucu zırhlar sağladı. Böylece size yönelik nimetlerini tamama erdiriyor ki, ola ki buyruklarına uyasınız.

– Seyyid Kutub

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّمَا عَلَيْكَ ٱلْبَلَٰغُ ٱلْمُبِينُ ٨٢

Eğer onlar sana sırt çevirirlerse senin görevin, buyruklarımızı onlara açıkça duyurmaktan ibarettir.

– Seyyid Kutub

يَعْرِفُونَ نِعْمَتَ ٱللَّهِ ثُمَّ يُنكِرُونَهَا وَأَكْثَرُهُمُ ٱلْكَٰفِرُونَ ٨٣

Onlar Allah'ın nimetlerini hem bilirler, hem de sonra onları inkâr ederler, onların çoğu kâfirdir.

– Seyyid Kutub

وَيَوْمَ نَبْعَثُ مِن كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا ثُمَّ لَا يُؤْذَنُ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ ٨٤

O gün her ümmetten bir tanık karşımıza getiririz. Ondan sonra artık kâfirlere ne itiraz izni verilir ve ne de Rabblerinden özür dilemeleri istenir.

– Seyyid Kutub

وَإِذَا رَءَا ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ ٱلْعَذَابَ فَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ ٨٥

Zalimler, azapla yüzyüze geldiklerinde, artık ne azapları hafifletilir ve ne de kendilerine mühlet verilir.

– Seyyid Kutub

وَإِذَا رَءَا ٱلَّذِينَ أَشْرَكُواْ شُرَكَآءَهُمْ قَالُواْ رَبَّنَا هَٰٓؤُلَآءِ شُرَكَآؤُنَا ٱلَّذِينَ كُنَّا نَدْعُواْ مِن دُونِكَۖ فَأَلْقَوْاْ إِلَيْهِمُ ٱلْقَوْلَ إِنَّكُمْ لَكَٰذِبُونَ ٨٦

Allah'a ortak koşanlar, koştukları ortakları gördüklerinde «Ey Rabbimiz, seni bırakıp kendilerine yalvardığımız ortaklar bunlardı» derler. Koşulan ortaklar ise onlara «Sizler kesinlikle yalancısınız» diye hemen cevap yetiştirirler.

– Seyyid Kutub

وَأَلْقَوْاْ إِلَى ٱللَّهِ يَوْمَئِذٍ ٱلسَّلَمَۖ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَفْتَرُونَ ٨٧

O gün müşrikler, çaresizlik içinde Allah'a teslim oluverirler ve uydurma ilahları tarafından yüzüstü bırakılırlar.

– Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَصَدُّواْ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ زِدْنَٰهُمْ عَذَابًا فَوْقَ ٱلْعَذَابِ بِمَا كَانُواْ يُفْسِدُونَ ٨٨

Onlar ki, kâfir oldular ve başkalarını da Allah yolundan alıkoydular, onların azaplarını katlayarak arttırırız.

– Seyyid Kutub

وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِى كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِم مِّنْ أَنفُسِهِمْۖ وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَىٰ هَٰٓؤُلَآءِۚ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ ٱلْكِتَٰبَ تِبْيَٰنًا لِّكُلِّ شَىْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ ٨٩

Her ümmetin aleyhinde kendilerinden bir şahit göstereceğimiz günde seni de onların aleyhinde şahit tutarız. Sana bu kitabı her şeyi açıklayan bir bilge, bir doğru yol rehberi, bir rahmet kaynağı ve müslümanlara yönelik bir müjde olarak indirdik.

– Seyyid Kutub

إِنَّ ٱللَّهَ يَأْمُرُ بِٱلْعَدْلِ وَٱلْإِحْسَٰنِ وَإِيتَآئِ ذِى ٱلْقُرْبَىٰ وَيَنْهَىٰ عَنِ ٱلْفَحْشَآءِ وَٱلْمُنكَرِ وَٱلْبَغْىِۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ ٩٠

Allah size adaleti, iyiliği, akrabalara yardım etmeyi emreder. Çirkin davranışları ve iğrençlikleri yasaklar. Sözünü tutasınız diye O, size öğüt verir.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu