بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

يَخَافُونَ رَبَّهُم مِّن فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ۩ ﴿٥٠

Fevklerinden Rab’lerinin mahafetini duyarlar ve her ne emr olunurlarsa yaparlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Üstlerinden, Rabblarından korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.

— İbni Kesir

Üzerlerinde hâkim ve üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.

— Diyanet İşleri

(Evet) kendilerine her suretle kaahir ve haakim olan Rablerinden korkarak (dâima Ona inkiyad ederler. Melekler de) ne emr olunurlarsa onu yaparlar.

— Hasan Basri Çantay

Çünkü onlar üstlerindeki Rabblerinden korkarlar ve kendilerine emredileni yaparlar.

— Seyyid Kutub

وَقَالَ ٱللَّهُ لَا تَتَّخِذُوٓاْ إِلَٰهَيْنِ ٱثْنَيْنِۖ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌ وَٰحِدٌۖ فَإِيَّٰىَ فَٱرْهَبُونِ ﴿٥١

Allah da buyurmuştur ki: iki ilâh tutmayın O ancak bir ilâhdır, onun için benden yalnız benden korkun.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah buyurdu ki: İki ilah edinmeyin. O, ancak bir tek ilahtır. Yalnız Ben'den korkun.

— İbni Kesir

Allah, şöyle dedi: “İki ilâh edinmeyin. O, ancak tek ilâhtır. O hâlde, yalnız benden korkun.”

— Diyanet İşleri

Allah: «İki Tanrı edinmeyin. O, ancak bir Tanrıdır. Onun için benden, yalınız benden korkun» dedi.

— Hasan Basri Çantay

Allah «iki ilah edinmeyiniz, o tek bir ilahtır, yalnız benden korkunuz» dedi.

— Seyyid Kutub

وَلَهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَلَهُ ٱلدِّينُ وَاصِبًاۚ أَفَغَيْرَ ٱللَّهِ تَتَّقُونَ ﴿٥٢

Hem göklerde yerde ne varsa onun, din de daima onundur, öyle iken siz Allah’ın gayrisinden mi korkuyorsunuz?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Din de sürekli olarak O'nundur. Yoksa Allah'tan başkasından mı sakınıyorsunuz?

— İbni Kesir

Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İtaat de daima O’na olmalıdır. Öyle iken siz Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz?

— Diyanet İşleri

Göklerde ne var, yerde ne varsa (hepsi) Onundur. Tâat de dâima Onadır. Böyle iken haalâ Allahdan başkasından mı korkuyorsunuz?

— Hasan Basri Çantay

Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. İtaat mercii sürekli olarak hep O'dur. Siz Allah'dan başkasından mı korkuyorsunuz?

— Seyyid Kutub

وَمَا بِكُم مِّن نِّعْمَةٍ فَمِنَ ٱللَّهِۖ ثُمَّ إِذَا مَسَّكُمُ ٱلضُّرُّ فَإِلَيْهِ تَجْـَٔرُونَ ﴿٥٣

Hem sizde nimet namına her ne varsa hep Allah’dandır, sonra size keder dokunduğu zaman da hep ona feryad edersiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizdeki her nimet, Allah'tandır. Sonra bir sıkıntıya uğradığınızda yalnız O'na sığınırsınız.

— İbni Kesir

Size ulaşan her nimet Allah’tandır. Sonra size bir sıkıntı ve zarar dokunduğu zaman yalnız O’na yalvarır yakarırsınız.

— Diyanet İşleri

Size ulaşan her ni'met Allahdandır. Sonra size her hangi bir keder ve musîybet dokunduğu zaman ancak Ona tezarru ve feryâd edersiniz.

— Hasan Basri Çantay

Yararlandığınız her nimet Allah'dandır. Sonra başınıza bir sıkıntı gelince yalnız O'na yalvarırsınız.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ إِذَا كَشَفَ ٱلضُّرَّ عَنكُمْ إِذَا فَرِيقٌ مِّنكُم بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَ ﴿٥٤

Sonra sizden o kederi açtığı zaman da içinizden bir kısmı derhal Rab’lerine şirk ederler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra sıkıntınızı giderince de içinizden bir grup; Rabblarına şirk koşarlar.

— İbni Kesir

Sonra sizden o sıkıntıyı giderince, bir de bakarsınız, içinizden bir kısmı Rablerine ortak koşar.

— Diyanet İşleri

Nihayet O, sizden bu keder ve musıybeti açıb giderdiği vakit ise içinizden bir takımları, bakarsınız ki, Rablerine eş tutuyorlar.

— Hasan Basri Çantay

Arkasından sıkıntınızı giderince, içinizden bazıları hemen Rabblerine ortak koşarlar.

— Seyyid Kutub

لِيَكْفُرُواْ بِمَآ ءَاتَيْنَٰهُمْۚ فَتَمَتَّعُواْۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ﴿٥٥

Kendilerine verdiğimiz nimeti küfrân ile karşılamak için şimdi zevk edin bakalım fakat yarın bileceksiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerine verdiğimize nankörlük etmeleri için. Geçinin bakalım, yakında bileceksiniz.

— İbni Kesir

Kendilerine verdiğimiz nimetlere karşı nankörlük etmek için böyle yaparlar. Bir süre daha faydalanın bakalım! Yakında bileceksiniz!

— Diyanet İşleri

(Bunu) kendilerine verdiğimiz (nimetler) e karşı nankörlük etmeleri için (yaparlar). Öyle ise eğlenedurun! Yakında (akıbetinizi) bileceksiniz.

— Hasan Basri Çantay

Böylece, kendilerine verdiğimiz nimetlere karşı nankörlük ederler. «Dünya nimetleri ile oyalanın bakalım, yakında gerçeği öğreneceksiniz.»

— Seyyid Kutub

وَيَجْعَلُونَ لِمَا لَا يَعْلَمُونَ نَصِيبًا مِّمَّا رَزَقْنَٰهُمْۗ تَٱللَّهِ لَتُسْـَٔلُنَّ عَمَّا كُنتُمْ تَفْتَرُونَ ﴿٥٦

Bir de bizim kendilerine merzuk kıldığımız şeylerden tutuyorlar ilim şanından olmayan nesnelere bir nasîb ayırıyorlar, tAllahi siz bu yaptığınız iftiralardan mutlak mes'ul olacaksınız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerine verdiğimiz rızıktan, bilmediklerine pay ayırırlar. Allah'a andolsun ki; uydurup durduğunuz şeylerden muhakkak sorguya çekileceksiniz.

— İbni Kesir

Bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden (mahiyetini) bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah’a andolsun ki, uydurmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.

— Diyanet İşleri

Kendilerine rızk olarak verdiğimizden onlar, o bilmezler, (o putlar) için hisse ayırırlar. Allaha andolsun ki düzmekde olduğunuz (bu iftiralar) dan elbette mes'ul olacaksınız.

— Hasan Basri Çantay

Kendilerine verdiğimiz rızıktan bilmediklerine hisse çıkarırlar. Allah’a andolsun ki uydurup durduğunuz şeylerden muhakkak suale çekileceksiniz.

— Seyyid Kutub

وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ ٱلْبَنَٰتِ سُبْحَٰنَهُۥۙ وَلَهُم مَّا يَشْتَهُونَ ﴿٥٧

Allah’a kızlar da isnad ediyorlar, hâşâ o sübhane, kendilerine ise canlarının istediği.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar; Allah'a kızlar isnad ederler. O'nun sanı yücedir. Hoşlandıkları da kendilerinindir.

— İbni Kesir

Onlar, kızları Allah’a nispet ediyorlar -ki O, bundan uzaktır- kendilerine ise, canlarının istediğini.

— Diyanet İşleri

Bir de onlar Allaha kızlar isnâd ederler. Haaşâ, O (nun şanı) münezzehdir. Kendilerinin candan isteyegeldikleri (oğlan çocuğuna gelince:) bu da onlarındır!

— Hasan Basri Çantay

Onlar, Allah'a kız çocuklarını mal ederler ki, O bu yakıştırmadan uzaktır, canlarının istediği erkek çocuklarını ise kendilerine ayırırlar.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُم بِٱلْأُنثَىٰ ظَلَّ وَجْهُهُۥ مُسْوَدًّا وَهُوَ كَظِيمٌ ﴿٥٨

Halbuki onların birine dişi müjdelendiği vakit öfkesinden yüzü simsiyah oluyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlardan birine bir kızı olduğu müjdelenirse; içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilir.

— İbni Kesir

Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir!

— Diyanet İşleri

Onlardan birine kız (doğumu) müjdesi verilince, kendisi pek öfkeli olarak, yüzü simsiyah kesilir.

— Hasan Basri Çantay

Onlardan birine kız çocuğu olduğu müjdesi verildiğinde, üzüntüden yüzü simsiyah kesilir.

— Seyyid Kutub

يَتَوَٰرَىٰ مِنَ ٱلْقَوْمِ مِن سُوٓءِ مَا بُشِّرَ بِهِۦٓۚ أَيُمْسِكُهُۥ عَلَىٰ هُونٍ أَمْ يَدُسُّهُۥ فِى ٱلتُّرَابِۗ أَلَا سَآءَ مَا يَحْكُمُونَ ﴿٥٩

Verilen müjdenin sui tesiriyle kavminden gizleniyor, hakaret üzere onu tutacak mı? Yoksa toprağa mı gömecek? Bak ne fena hükümler veriyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kendisine verilen kötü müjde yüzünden halktan gizlenmeye çalışır. Utana utana onu tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? Bakın ne kötü hükmediyorlar.

— İbni Kesir

Kendisine verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu, aşağılanmış olarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar!

— Diyanet İşleri

Verilen müjdenin te'siriyle kavmden gizlenir. O (doğa) nı (sağ bırakıb) hakaaretle mi tutacak, yoksa onu toprağa mı gömecek (kendi kendine düşünür) Bak, hükmedegeldikleri (bu) şey ne kötüdür!

— Hasan Basri Çantay

Aldığı kara haberden dolayı tanıdıklarına görünmekten kaçınır. Aşağılanmaya katlanarak onu alıkoysun mu, yoksa toprağa mı gömsün diye düşünür. Baksana, ne kötü hüküm veriyorlar!

— Seyyid Kutub

لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ مَثَلُ ٱلسَّوْءِۖ وَلِلَّهِ ٱلْمَثَلُ ٱلْأَعْلَىٰۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ ﴿٦٠

Âhiret’e imana olmayanlar için kötülük meseli sıfatlar var, Allah için ise en yüksek sıfatlar, ve Azîz odur, Hakîm O.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ahirete inanmayanlar kötülük örneğidirler. En yüce örnek ise Allah'ındır. O; Aziz'dir, Hakim'dir.

— İbni Kesir

Kötü sıfatlar ahirete inanmayanlara aittir. En yüce sıfatlar ise Allah’ındır. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

— Diyanet İşleri

Âhirete îman etmeyenlerin (işte böyle) kötü sıfat (lar) ı vardır. En yüce mesel (vasıflar) ise Allahındır. O, mutlak kaadirdir, tam hüküm ve hikmet saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

Ahirete inanmayanlar her konuda kötülüğün örneğini oluştururlar. Allah ise yüceliğin örneğidir. O üstün iradelidir ve her işi yerindedir.

— Seyyid Kutub

AYARLAR