بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَعَلَٰمَٰتٍۚ وَبِٱلنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ ﴿١٦

İşaretler de. Yıldızlarla da, onlar yollarını bulurlar.

— İbni Kesir

أَفَمَن يَخْلُقُ كَمَن لَّا يَخْلُقُۗ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ ﴿١٧

Yaratan; yaratmayan gibi midir hiç? Artık öğüt almaz mısınız?

— İbni Kesir

وَإِن تَعُدُّواْ نِعْمَةَ ٱللَّهِ لَا تُحْصُوهَآۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿١٨

Allah'ın nimetini sayacak olursanız; bitiremezsiniz. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur, Rahim'dir.

— İbni Kesir

وَٱللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ ﴿١٩

Allah; gizlediklerinizi de, açığa vurduklarınızı da bilir.

— İbni Kesir

وَٱلَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ لَا يَخْلُقُونَ شَيْـًٔا وَهُمْ يُخْلَقُونَ ﴿٢٠

Allah'tan başka taptıkları; hiç bir şey yaratamazlar. Çünkü onların kendileri yaratılmıştır.

— İbni Kesir

أَمْوَٰتٌ غَيْرُ أَحْيَآءٍۖ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ ﴿٢١

Onlar; diri değil, ölüdürler. Ne zaman dirileceklerini de fark edemezler.

— İbni Kesir

إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَٰحِدٌۚ فَٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ قُلُوبُهُم مُّنكِرَةٌ وَهُم مُّسْتَكْبِرُونَ ﴿٢٢

İlahınız; tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalbleri inkar edicidir ve onlar büyüklük taslayanlardır.

— İbni Kesir

لَا جَرَمَ أَنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَۚ إِنَّهُۥ لَا يُحِبُّ ٱلْمُسْتَكْبِرِينَ ﴿٢٣

Şüphesiz Allah; onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. Ve O; büyüklük taslayanları sevmez.

— İbni Kesir

وَإِذَا قِيلَ لَهُم مَّاذَآ أَنزَلَ رَبُّكُمْۙ قَالُوٓاْ أَسَٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿٢٤

Onlara: Size Rabbınız ne indirdi? denildiği zaman; geçmişlerin masallarını, derler.

— İbni Kesir

لِيَحْمِلُوٓاْ أَوْزَارَهُمْ كَامِلَةً يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِۙ وَمِنْ أَوْزَارِ ٱلَّذِينَ يُضِلُّونَهُم بِغَيْرِ عِلْمٍۗ أَلَا سَآءَ مَا يَزِرُونَ ﴿٢٥

Bununla onlar; kıyamet günü kendilerinin bütün yüklerini taşıdıktan başka, bilgisizlikle baştan çıkardıklarının yüklerinden bir kısmını da sırtlarlar. Dikkat edin; yüklendikleri yük, ne kötüdür.

— İbni Kesir

قَدْ مَكَرَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَأَتَى ٱللَّهُ بُنْيَٰنَهُم مِّنَ ٱلْقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيْهِمُ ٱلسَّقْفُ مِن فَوْقِهِمْ وَأَتَىٰهُمُ ٱلْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ ﴿٢٦

Kendilerinden öncekiler de düzen kurmuşlardı. Bunun üzerine Allah; binalarını temellerinden çökertti de üstlerindeki tavanları başlarına yıkıldı. Hem bu azab; onlara hissedemeyecekleri taraftan gelmişti.

— İbni Kesir

AYARLAR