بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَعَلَٰمَٰتٍۚ وَبِٱلنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ ﴿١٦

Ve alâmetler, yıldızla da onlar yol doğrulturlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşaretler de. Yıldızlarla da, onlar yollarını bulurlar.

— İbni Kesir

(15-16) Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar.

— Diyanet İşleri

(Yer yüzünde) daha nice alâmetler (peyda etdi). Yıldız (lar) la da onlar (insanlar) yollarını doğrulturlar.

— Hasan Basri Çantay

Çeşitli yol işaretleri de varetti. İnsanlar yıldızlar aracılığı ile de yönlerini belirler.

— Seyyid Kutub

أَفَمَن يَخْلُقُ كَمَن لَّا يَخْلُقُۗ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ ﴿١٧

Şimdi yaratan yaratamıyana benzer mi? Artık siz bir tezekkür etmez misiniz?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yaratan; yaratmayan gibi midir hiç? Artık öğüt almaz mısınız?

— İbni Kesir

Şu hâlde yaratan, yaratamayan gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz?

— Diyanet İşleri

Yaratan (Allah), yaratmayan kişi gibi midir? Artık iyice düşünmeyecek misiniz?

— Hasan Basri Çantay

Yaratan, yaratamayan gibi olur mu? Hiç düşünmüyor musunuz?

— Seyyid Kutub

وَإِن تَعُدُّواْ نِعْمَةَ ٱللَّهِ لَا تُحْصُوهَآۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿١٨

Halbuki Allah’ın nimetini saysanız ihsâ edemezsiniz, her halde Allah çok Gafur, çok Rahimdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'ın nimetini sayacak olursanız; bitiremezsiniz. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur, Rahim'dir.

— İbni Kesir

Hâlbuki Allah’ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

— Diyanet İşleri

Allahın ni'metini birer birer saysanız (bu, ne mümkin? Onu) icmal suretiyle bile sayamazsınız. Şeksiz şübhesiz Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.

— Hasan Basri Çantay

Eğer Allah'ın nimetlerini sayacak olursanız bitiremezsiniz. Hiç kuşkusuz Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.

— Seyyid Kutub

وَٱللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ ﴿١٩

Hem Allah neyi sir tutar, neyi ilân edersiniz hepsini bilir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah; gizlediklerinizi de, açığa vurduklarınızı da bilir.

— İbni Kesir

Allah, gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir.

— Diyanet İşleri

Allah, neyi gizler, neyi açıklarsanız bilir.

— Hasan Basri Çantay

Allah, gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir.

— Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ لَا يَخْلُقُونَ شَيْـًٔا وَهُمْ يُخْلَقُونَ ﴿٢٠

Allah’dan başka yalvardıklarınız ise hiç bir şey yaratamazlar, halbuki kendileri yaratılıp duruyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'tan başka taptıkları; hiç bir şey yaratamazlar. Çünkü onların kendileri yaratılmıştır.

— İbni Kesir

Allah’ı bırakıp da taptıkları şeyler, yaratılmış olduklarına göre hiçbir şey yaratamazlar.

— Diyanet İşleri

Halbuki Allahı bırakıb da çağırdıkları (tapdıkları nesneler) hiç bir şey yaratmazlar. Onların kendileri yaratılıb duruyorlar.

— Hasan Basri Çantay

Müşriklerin Allah'ı bir yana bırakarak taptıkları düzmece ilahlar hiçbir şey yaratamazlar: tersine kendileri birer yaratıktırlar.

— Seyyid Kutub

أَمْوَٰتٌ غَيْرُ أَحْيَآءٍۖ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ ﴿٢١

Hep ölüdürler, bizzat hayy değildirler ne zaman ba'solunacaklarına da şuurları yoktur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar; diri değil, ölüdürler. Ne zaman dirileceklerini de fark edemezler.

— İbni Kesir

Onlar, diri olmayan cansız varlıklardır! Ne zaman dirileceklerinin de şuuruna varamazlar.

— Diyanet İşleri

(Onlar) diriler değil, ölülerdir. Ne zaman dirileceklerine şuurları da yokdur.

— Hasan Basri Çantay

Onlar cansızdırlar, canları yoktur. Kendilerine tapanların ne zaman yeniden diriltileceklerini bilmezler.

— Seyyid Kutub

إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَٰحِدٌۚ فَٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ قُلُوبُهُم مُّنكِرَةٌ وَهُم مُّسْتَكْبِرُونَ ﴿٢٢

İlâhınız bir tek ilâhtır, öyle iken Âhiret’e inanmayanlar kendilerini büyüksündüklerinden dolayı kalbleri münkirdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İlahınız; tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalbleri inkar edicidir ve onlar büyüklük taslayanlardır.

— İbni Kesir

Sizin ilâhınız tek bir ilâhtır. Ahirete inanmayanların kalpleri bunu inkâr etmekte, kendileri de büyüklük taslamaktadırlar.

— Diyanet İşleri

Sizin Tanrınız bir tek Tanrıdır. Âhirete inanmazların kalbleri (bunu) inkâr edicidir. Onlar büyüksenen (kimse) lerdir.

— Hasan Basri Çantay

İlahınız tek ilahtır. Ahirete inanmayanların kalpleri inkârcıdır, onlar gerçeğe set çevirmiş, kendini beğenmişlerdir.

— Seyyid Kutub

لَا جَرَمَ أَنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَۚ إِنَّهُۥ لَا يُحِبُّ ٱلْمُسْتَكْبِرِينَ ﴿٢٣

Şüphe yok ki Allah, onların ne gizlediklerini, ne açıkladıklarını hep bilir, her halde O, kibirlenenleri sevmez.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz Allah; onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. Ve O; büyüklük taslayanları sevmez.

— İbni Kesir

Şüphe yok ki Allah, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. O, büyüklük taslayanları hiç sevmez.

— Diyanet İşleri

Şübhe yok ki Allah onların gizleyecekleri şeyleri de, açıklayacakları şeyleri de bilir. Hakıykat O, büyüksenenleri sevmez.

— Hasan Basri Çantay

Hiç kuşkusuz Allah, onların gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bilir; O gerçeğe sırt çeviren kendini beğenmişleri kesinlikle sevmez.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا قِيلَ لَهُم مَّاذَآ أَنزَلَ رَبُّكُمْۙ قَالُوٓاْ أَسَٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿٢٤

Onlara Rabbiniz ne indirdi? Denildiği vakit de "eskilerin masalları" dediler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara: Size Rabbınız ne indirdi? denildiği zaman; geçmişlerin masallarını, derler.

— İbni Kesir

Onlara “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman, “Öncekilerin masalları” dediler.

— Diyanet İşleri

Onlara: «Size Rabbiniz ne indirdi?» denildiği zaman «evvelkilerin masallarını» dediler.

— Hasan Basri Çantay

Kendilerine «Rabbiniz ne indirdi» diye sorulduğunda «Bunlar eskilerin masallarıdır» dediler.

— Seyyid Kutub

لِيَحْمِلُوٓاْ أَوْزَارَهُمْ كَامِلَةً يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِۙ وَمِنْ أَوْزَارِ ٱلَّذِينَ يُضِلُّونَهُم بِغَيْرِ عِلْمٍۗ أَلَا سَآءَ مَا يَزِرُونَ ﴿٢٥

Şunun için kıyamet günü kendi veballerini kâmilen yüklendikten başka ilimsizlikleri yüzünden idlâl ettikleri kimselerin veballerinden bir kısmını da yüklenecekler, bak ne fena yük yükleniyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bununla onlar; kıyamet günü kendilerinin bütün yüklerini taşıdıktan başka, bilgisizlikle baştan çıkardıklarının yüklerinden bir kısmını da sırtlarlar. Dikkat edin; yüklendikleri yük, ne kötüdür.

— İbni Kesir

Böylece kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak, bilgisizce saptırdıkları kimselerin günahlarının da bir kısmını yüklenirler. Dikkat et, yüklendikleri ne kötüdür.

— Diyanet İşleri

(Böyle söylemeleri ancak şu akıbete uğrayacakları içindir:) Çünkü onlar kıyamet gününde kendilerinin günâh yüklerini kamilen taşıdıktan başka sapdırdıkları bilgisiz kimselerin veballerinden bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat et ki onların sırtlayacakları bu yükler ne kötüdür!

— Hasan Basri Çantay

Böylece kıyamet günü hem kendi günahlarını tümü ile, hem de hiçbir bilgiye dayanmaksızın sapıklığa sürükledikleri kimselerin günahlarının bir bölümünü yüklenirler. Hey! Ne fena bir yükün altına giriyorlar!

— Seyyid Kutub

قَدْ مَكَرَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَأَتَى ٱللَّهُ بُنْيَٰنَهُم مِّنَ ٱلْقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيْهِمُ ٱلسَّقْفُ مِن فَوْقِهِمْ وَأَتَىٰهُمُ ٱلْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ ﴿٢٦

Evet, onlardan evvelkiler hiyleler kurmuşladı, Allah da kurdukları bünyana kaidelerinden geldi de sekıf, tepelerinden üzerlerine çöktü ve azâb kendilerine duyamayacakları cihetten geldi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerinden öncekiler de düzen kurmuşlardı. Bunun üzerine Allah; binalarını temellerinden çökertti de üstlerindeki tavanları başlarına yıkıldı. Hem bu azab; onlara hissedemeyecekleri taraftan gelmişti.

— İbni Kesir

Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Allah’ın azabı binalarını, temelinden gelip yıktı da tavanları başlarına çöküverdi ve azap kendilerine fark edemedikleri yerden geldi.

— Diyanet İşleri

Kendilerinden öncekiler de (tıbkı müşrikler gibi peygamberleri aleyhine) faasid pilânlar kurmuşlardır. Nihayet Allah, onların binalarını tâ temellerinden (yıkmayı) diledi de üstlerindeki tavan tepelerine göçdü (onları helak etdi). Hem bu azâb onlara şuurlarının eremeyeceği tarafdan gelmişdir.

— Hasan Basri Çantay

Onlardan öncekiler de peygamberlerine tuzaklar kurdular da, Allah kurdukları yapının temellerini çökerterek tavanını başlarına indirdi; Allah'ın azabı, hiç ummadıkları taraftan başlarına iniverdi.

— Seyyid Kutub

AYARLAR