بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَإِن كَانَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡأَيۡكَةِ لَظَٰلِمِينَ ٧٨

Hakikaten eshabı eyke de zalimler idi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ormanlık yerde oturanlar da gerçekten zalim kimselerdi.

– İbni Kesir

“Eyke” halkı da şüphesiz zalim idiler.

– Diyanet İşleri

Ashaab-ı Eyke de cidden zaalim (kimse) lerdi.

– Hasan Basri Çantay

Eyke halkı da, hiç kuşkusuz zalim kimselerdi.

– Seyyid Kutub

فَٱنتَقَمۡنَا مِنۡهُمۡ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٖ مُّبِينٖ ٧٩

Onlardan da intikam aldık, ikisi de apaçık önde bulunuyor.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun için onlardan öc aldık. Her ikisi de hala işlek bir yol üzerindedir

– İbni Kesir

Onlardan da intikam aldık. İkisi de (Lût kavminin yaşadığı Sodom ile Şu’ayb kavminin yaşadığı Eyke) belirgin bir anayol üzerinde idiler.

– Diyanet İşleri

Onun için bunlardan da intikam aldık. (Bu yerlerin) ikisi de apaçık bir yol (üzerinde) dir.

– Hasan Basri Çantay

Bu yüzden onlardan da öç aldık; bu beldelerin her ikisi de işlek bir yol üzerindedirler.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ كَذَّبَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡحِجۡرِ ٱلۡمُرۡسَلِينَ ٨٠

Hakikaten eshabı hıcir dahi peygamberi tekzib ettiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki Hicr ahalisi de peygamberlerini yalanlamışlardı.

– İbni Kesir

Andolsun, Hicr halkı da peygamberleri yalanlamıştı.

– Diyanet İşleri

Andolsun ki ashaab-ı Hicr de peygamberleri tekzîb etmişlerdir.

– Hasan Basri Çantay

Hicr vadisinin halkı da gerçekten peygamberleri yalanlamışlardı.

– Seyyid Kutub

وَءَاتَيۡنَٰهُمۡ ءَايَٰتِنَا فَكَانُواْ عَنۡهَا مُعۡرِضِينَ ٨١

Ve biz onlara âyetlerimizi vermiştik de ondan iraz ediyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara ayetlerimizi verdiğimiz halde yüz çevirmişlerdi.

– İbni Kesir

Biz, onlara âyetlerimizi vermiştik de onlardan yüz çevirmişlerdi.

– Diyanet İşleri

Biz onlara âyetlerimizi vermişdik de bunlardan yüz çevirici idiler.

– Hasan Basri Çantay

Onlara mucizelerimizi gösterdik, fakat onlar yüz çevirdiler.

– Seyyid Kutub

وَكَانُواْ يَنۡحِتُونَ مِنَ ٱلۡجِبَالِ بُيُوتًا ءَامِنِينَ ٨٢

Dağlardan emniyetli emniyetli evler yontuyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar, dağlardan emin evler yontup oyarlardı.

– İbni Kesir

Onlar güven içinde dağlardan evler yontuyorlardı.

– Diyanet İşleri

Onlar dağlardan emîn, emîn evler yontub oyarlardı.

– Hasan Basri Çantay

Onlar dağları oyup güvenli köşkler yapıyorlardı.

– Seyyid Kutub

فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلصَّيۡحَةُ مُصۡبِحِينَ ٨٣

Bunları da sabahleyin sayha tutuverdi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sabaha karşı çığlık onları da yakalayıverdi.

– İbni Kesir

Onları da sabaha çıkarlarken o korkunç uğultulu ses yakalayıverdi.

– Diyanet İşleri

Derken onları dahi sabaha girdikleri sırada o (korkunç) ses yakalayıverdi.

– Hasan Basri Çantay

Gün doğarken korkunç bir gürültüye tutuldular.

– Seyyid Kutub

فَمَآ أَغۡنَىٰ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يَكۡسِبُونَ ٨٤

De o kesb ede geldikleri şeylerin kendilerine hiç faidesi olmadı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Binaenaleyh yaptıkları da kendilerine bir fayda sağlamadı.

– İbni Kesir

Kazanmakta oldukları şeyler kendilerine bir fayda vermedi.

– Diyanet İşleri

Binâen'aleyh kazanageldikleri (irtikâb etdikleri) o şeyler kendilerinden (hiç bir azabı) defi edemedi.

– Hasan Basri Çantay

Oydukları köşkler hiçbir işlerine yaramadı.

– Seyyid Kutub

وَمَا خَلَقۡنَا ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَمَا بَيۡنَهُمَآ إِلَّا بِٱلۡحَقِّۗ وَإِنَّ ٱلسَّاعَةَ لَأٓتِيَةٞۖ فَٱصۡفَحِ ٱلصَّفۡحَ ٱلۡجَمِيلَ ٨٥

Öyle ya biz Samavât-ü arzı ve mabeynlerini ancak hakkile halkettik ve elbette saat muhakkak gelecek, şimdi sen safhı cemil ile muamele et. Çünkü Rabbin o öyle hallâk öyle Alim Celâlim Hakk’ı için sana tekrarlanan yedi âyeti (Fatihayı) ve Kur'an-ı azımi verdik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gökleri, yeri ve aralarındakini ancak hak ile yarattık. Kıyamet günü, muhakkak gelecektir. O halde sen yumuşak ve iyi davran.

– İbni Kesir

Biz, gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları ancak hakka ve hikmete uygun olarak yarattık. Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Sen şimdi güzel bir şekilde hoşgörü ile muamele et.

– Diyanet İşleri

Gökleri, yeri ve aralarındaki şeyleri biz hak (ve hikmete uygun) olmayarak (şer ve fesadın devam etmesi için) yaratmadık. Elbette o saat gelecekdir. Şimdilik sen aldırış etme, (onlara karşı) güzel (ve tatlı muaamelede) bulun.

– Hasan Basri Çantay

Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındaki varlıkları bir gerekçeye dayalı olarak yarattık, boşuna yaratmadık. Kıyamet anı kesinlikle gelecektir. O halde onların küstahlıklarını soylu bir umursamazlıkla karşıla.

– Seyyid Kutub

إِنَّ رَبَّكَ هُوَ ٱلۡخَلَّٰقُ ٱلۡعَلِيمُ ٨٦

Öyle ya biz Samavât-ü arzı ve mabeynlerini ancak hakkile halkettik ve elbette saat muhakkak gelecek, şimdi sen safhı cemil ile muamele et. Çünkü Rabbin o öyle hallâk öyle Alim Celâlim Hakk’ı için sana tekrarlanan yedi âyeti (Fatihayı) ve Kur'an-ı azımi verdik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki senin Rabbın, yaratan ve bilendir.

– İbni Kesir

Şüphesiz, Rabbin hakkıyla yaratanın (ve her şeyi) bilenin ta kendisidir.

– Diyanet İşleri

Şübhesiz ki senin Rabbin (seni de, onları da) hakkıyle yaratanın, (senin de, onların da haalini ve her şey'i) kemâliyle bilenin kendisidir.

– Hasan Basri Çantay

Her şeyi yaratan ve her şeyi bilen Rabbindir.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَٰكَ سَبۡعٗا مِّنَ ٱلۡمَثَانِي وَٱلۡقُرۡءَانَ ٱلۡعَظِيمَ ٨٧

Öyle ya biz Samavât-ü arzı ve mabeynlerini ancak hakkile halkettik ve elbette saat muhakkak gelecek, şimdi sen safhı cemil ile muamele et. Çünkü Rabbin o öyle hallâk öyle Alim Celâlim Hakk’ı için sana tekrarlanan yedi âyeti (Fatihayı) ve Kur'an-ı azımi verdik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu sana; Biz, tekrarlanan yediyi ve şu Kur'an'ı verdik.

– İbni Kesir

Andolsun, biz sana tekrarlanan yedi âyeti ve büyük Kur’an’ı verdik.

– Diyanet İşleri

Andolsun ki biz sana (namazın her rek'atında) tekrarlanan yedi (âyet-i kerîme) yi ve şu büyük Kur'ânı verdik.

– Hasan Basri Çantay

Gerçekten sana sürekli tekrarlanan yedi ayetli Fatiha suresini ve yüce Kur'an'ı verdik.

– Seyyid Kutub

لَا تَمُدَّنَّ عَيۡنَيۡكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعۡنَا بِهِۦٓ أَزۡوَٰجٗا مِّنۡهُمۡ وَلَا تَحۡزَنۡ عَلَيۡهِمۡ وَٱخۡفِضۡ جَنَاحَكَ لِلۡمُؤۡمِنِينَ ٨٨

Sakın o kâfirlerden bir takımlarını zevkıyap ettiğimiz şeylere göz atma ve onlara karşı mahzun olma da mü'minlere kanadını indir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz geçimliğe gözlerini dikme ve onlara üzülme. İnananlara kanat ger.

– İbni Kesir

Kâfirlerden bir kısmını faydalandırdığımız şeylerde sakın gözün kalmasın. Onlara karşı mahzun olma ve mü’minlere (şefkat) kanadını indir.

– Diyanet İşleri

Sakın (o kâfirlerden) bir takımlarını faidelendirdiğimiz şeylere (servete ve sâireye) iki gözünü dikib uzatma. Onların karşısında tasalanma. Mü'minler için de (şefekat kanadını indir.

– Hasan Basri Çantay

Erkek, kadın bazı kâfirlere verdiğimiz kimi dünya nimetlerine göz dikme ve (iman etmiyorlar diye) onlar için üzülme, mü'minlere karşı alçak gönüllülük kanatlarını indir.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu