بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِلَّآ إِبْلِيسَ أَبَىٰٓ أَن يَكُونَ مَعَ ٱلسَّٰجِدِينَ ﴿٣١

Ancak İblîs bu secde edenlerle beraber olmakdan (çekinerek) dayatdı.

— Hasan Basri Çantay

قَالَ يَٰٓإِبْلِيسُ مَا لَكَ أَلَّا تَكُونَ مَعَ ٱلسَّٰجِدِينَ ﴿٣٢

(Cenâb-ı Hak): «Ey İblîs, sen neye secde edenlerle beraber olmadın?» dedi.

— Hasan Basri Çantay

قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُۥ مِن صَلْصَٰلٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ ﴿٣٣

«Ben, dedi, kuru bir çamurdan, suuretlenmiş bir balçıkdan yaratdığın beşer için secde edeyim diye (var) olmadım»!

— Hasan Basri Çantay

قَالَ فَٱخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ ﴿٣٤

(Cenâb-ı Hak) şöyle buyurdu: «O halde çık buradan. Çünkü sen artık koğulmuşsundur».

— Hasan Basri Çantay

وَإِنَّ عَلَيْكَ ٱللَّعْنَةَ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلدِّينِ ﴿٣٥

«Hiç şübhesiz ceza gününe kadar lâ'net senin tependedir».

— Hasan Basri Çantay

قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِىٓ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ ﴿٣٦

«Ey Rabbim, dedi, öyleyse bana (insanların) kabirlerinden kaldırılacakları güne kadar mühlet ver».

— Hasan Basri Çantay

قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ ٱلْمُنظَرِينَ ﴿٣٧

(37-38) Buyurdu: «O halde sen (ındallah) ma'lûm olan (bir) zamanın gününe kadar gecikdirilenlerdensin».

— Hasan Basri Çantay

إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْوَقْتِ ٱلْمَعْلُومِ ﴿٣٨

(37-38) Buyurdu: «O halde sen (ındallah) ma'lûm olan (bir) zamanın gününe kadar gecikdirilenlerdensin».

— Hasan Basri Çantay

قَالَ رَبِّ بِمَآ أَغْوَيْتَنِى لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٣٩

«Ey Rabbim, dedi, beni azdırdığın şey'e (rahmetinden tard etmene) mukaabil ben de andolsun yer (yüzün) de onlar (ın ma'sıyetlerini) her halde süsleyeceğim (onları kendilerine hoş göstereceğim). Onların hepsini, topdan, muhakkak ki, azdıracağım».

— Hasan Basri Çantay

إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ ٱلْمُخْلَصِينَ ﴿٤٠

«Ancak onlardan ihlâsa erdirilmiş kulların müstesna».

— Hasan Basri Çantay

قَالَ هَٰذَا صِرَٰطٌ عَلَىَّ مُسْتَقِيمٌ ﴿٤١

Buyurdu ki: «İşte bu, bana göre (hak ve lâyık) olan doğru bir yoldur».

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR