بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَٱلۡجَآنَّ خَلَقۡنَٰهُ مِن قَبۡلُ مِن نَّارِ ٱلسَّمُومِ ٢٧
Cann, onu da bundan evvel insan vücudunun gözeneklerinden geçebilen güçlü bir ateşten yaratmıştık.
Daha önce de cinnleri alevli ateşten yarattık.
Cinleri de daha önce dumansız ateşten yaratmıştık.
Cânn'ı da daha önce çok zehirleyici ateşden yaratdık.
Cinni de daha önce dumansız alevden yarattık.
وَإِذۡ قَالَ رَبُّكَ لِلۡمَلَٰٓئِكَةِ إِنِّي خَٰلِقُۢ بَشَرٗا مِّن صَلۡصَٰلٖ مِّنۡ حَمَإٖ مَّسۡنُونٖ ٢٨
Ve düşün o vakti ki Rabbin melâikeye: ben, demişti: salsâlden, mesnun bir balçıktan bir beşer halkedeceğim. Binaenaleyh onu tesviye ettiğim ve içine ruhumdan nefheylediğim vakit derhal onun için secdeye kapanın.
Hani Rabbın meleklere demişti ki: Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir insan yaratacağım.
(28-29) Hani Rabbin meleklere, “Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin” demişti.
Hatırla o vakti ki Rabbin meleklere: «Ben, demişdi, kuru bir çamurdan, suuretlenmiş bir balçıkdan bir beşer yaratacağım».
Hani Rabbin, meleklere dedi ki; «Ben kara çamurdan oluşmuş kuru balçıktan bir insan yaratacağım.»
فَإِذَا سَوَّيۡتُهُۥ وَنَفَخۡتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُواْ لَهُۥ سَٰجِدِينَ ٢٩
Ve düşün o vakti ki Rabbin melâikeye: ben, demişti: salsâlden, mesnun bir balçıktan bir beşer halkedeceğim. Binaenaleyh onu tesviye ettiğim ve içine ruhumdan nefheylediğim vakit derhal onun için secdeye kapanın.
Onu yapıp ruhumdan üflediğimde; siz derhal onun için secdeye kapanın.
(28-29) Hani Rabbin meleklere, “Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin” demişti.
«O halde ben onun yaratılışını bitirdiğim, ona ruhumdan üflediğim zaman siz derhal onun için secdeye kapanın».
Ona biçim verip içine kendi ruhumdan bir soluk üflediğimde önünde secdeye kapanınız!»
فَسَجَدَ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ كُلُّهُمۡ أَجۡمَعُونَ ٣٠
Onun üzerine melâike, hepsi toptan secde ettiler.
Bunun üzerine meleklerin hepsi bütünüyle secde etti.
Bunun üzerine bütün melekler saygı ile eğildiler.
Bunun üzerine meleklerin hepsi topdan secde etdi.
Bunun üzerine bütün melekler hep birlikte secdeye kapandılar.
إِلَّآ إِبۡلِيسَ أَبَىٰٓ أَن يَكُونَ مَعَ ٱلسَّٰجِدِينَ ٣١
Ancak İblîs secde edenlerle beraber olmaktan ebâ eyledi.
Ancak İblis secde edenlerle beraber olmaktan çekinerek dayattı.
Ancak İblis, saygı ile eğilenlerle beraber olmaktan kaçındı.
Ancak İblîs bu secde edenlerle beraber olmakdan (çekinerek) dayatdı.
Yalnız İblis, secdeye kapananlar arasında olmayı reddetti.
قَالَ يَٰٓإِبۡلِيسُ مَا لَكَ أَلَّا تَكُونَ مَعَ ٱلسَّٰجِدِينَ ٣٢
Ya İblis, dedi: sen neye secde edenlerle beraber olmadın?
Buyurdu ki: Ey İblis, sen neden secde edenlerle beraber değildin?
Allah, “Ey İblis! Saygı ile eğilenlerle beraber olmamandaki maksadın ne?” dedi.
(Cenâb-ı Hak): «Ey İblîs, sen neye secde edenlerle beraber olmadın?» dedi.
Allah «Ey İblis, seni secde edenler ile birlikte olmaktan alıkoyan nedir?» dedi.
قَالَ لَمۡ أَكُن لِّأَسۡجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقۡتَهُۥ مِن صَلۡصَٰلٖ مِّنۡ حَمَإٖ مَّسۡنُونٖ ٣٣
Benim, dedi: bir salsâlden, bir mesnun balçıktan yarattığın bir beşere secde etmem kabil değildir.
Ben, dedi: Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın insana secde etmem.
İblis dedi ki: “Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattığın insan için saygı ile eğilemem.”
«Ben, dedi, kuru bir çamurdan, suuretlenmiş bir balçıkdan yaratdığın beşer için secde edeyim diye (var) olmadım»!
İblis «Kara çamurdan oluşmuş kuru balçıktan yarattığın insana secde etmek bana yakışmaz» dedi.
قَالَ فَٱخۡرُجۡ مِنۡهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٞ ٣٤
O halde, dedi: çık oradan çünkü sen racîmsin.
Buyurdu ki: Öyleyse çık oradan. Sen, artık kovulmuş birisin.
(34-35) Allah, “Öyleyse çık oradan, çünkü sen kovuldun. Şüphesiz hesap gününe kadar lânet senin üzerinedir” dedi.
(Cenâb-ı Hak) şöyle buyurdu: «O halde çık buradan. Çünkü sen artık koğulmuşsundur».
Allah «Öyleyse defol oradan, artık sen rahmetimden kovulmuşsun» dedi.
وَإِنَّ عَلَيۡكَ ٱللَّعۡنَةَ إِلَىٰ يَوۡمِ ٱلدِّينِ ٣٥
Ve bu lânet ceza gününe kadar üzerindedir.
Muhakkak ki ceza gününe kadar la'net sanadır.
(34-35) Allah, “Öyleyse çık oradan, çünkü sen kovuldun. Şüphesiz hesap gününe kadar lânet senin üzerinedir” dedi.
«Hiç şübhesiz ceza gününe kadar lâ'net senin tependedir».
Hesaplaşma gününe kadar sürekli olarak lânetim üzerinedir.
قَالَ رَبِّ فَأَنظِرۡنِيٓ إِلَىٰ يَوۡمِ يُبۡعَثُونَ ٣٦
Rabbim! dedi, öyle ise bana onların ba's olunacakları güne kadar mühlet ver.
Dedi ki: Rabbım; beni hiç olmazsa tekrar dirilecekleri güne kadar ertele,
İblis: “Rabbim! Öyle ise onların tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver” dedi.
«Ey Rabbim, dedi, öyleyse bana (insanların) kabirlerinden kaldırılacakları güne kadar mühlet ver».
İblis, «Ey Rabbim, o halde insanların tekrar dirilecekleri güne kadar bana yaşama süresi tanı» dedi.
قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ ٱلۡمُنظَرِينَ ٣٧
Haydi dedi: sen mühlet verilenlerdensin.
Buyurdu ki: Şüphesiz sen ertelenenlerdensin.
(37-38) Allah da, "O hâlde, sen vakti (yalnızca benim tarafımdan) bilinen güne (kıyamete) kadar mühlet verilenlerdensin" dedi.
(37-38) Buyurdu: «O halde sen (ındallah) ma'lûm olan (bir) zamanın gününe kadar gecikdirilenlerdensin».
Allah, «Sen kendilerine yaşama süresi tanınanlardansın» dedi.