بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَحَفِظْنَٰهَا مِن كُلِّ شَيْطَٰنٍ رَّجِيمٍ ﴿١٧

Hem onu taşlanan bütün şeytanlardan hıfz ettik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve onları kovulmuş her şeytandan koruduk.

— İbni Kesir

Onu kovulmuş her şeytandan koruduk.

— Diyanet İşleri

Biz onları taşlanan (sürülen, koğulan) her şeytandan koruduk.

— Hasan Basri Çantay

Göğü bütün kovulmuş şeytanlardan koruduk.

— Seyyid Kutub

إِلَّا مَنِ ٱسْتَرَقَ ٱلسَّمْعَ فَأَتْبَعَهُۥ شِهَابٌ مُّبِينٌ ﴿١٨

Ancak kulak hırsızlığı eden olur, onu da parlak bir şihab takip etmektedir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa; apaçık görülen bir ateş onu kovalar.

— İbni Kesir

Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş takip etmektedir.

— Diyanet İşleri

Ancak kulak hırsızlığı eden (şeytan) vardır ki onun ardına da (bakanların) apaçık (gördüğü) bir ateş parçası düşmekdedir.

— Hasan Basri Çantay

Ancak kulak hırsızlığına yeltenen bir şeytan olursa onu parlak ışıklı bir kayan yıldız kovalar.

— Seyyid Kutub

وَٱلْأَرْضَ مَدَدْنَٰهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَٰسِىَ وَأَنۢبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ شَىْءٍ مَّوْزُونٍ ﴿١٩

Arzı meddettik ve ona ağır baskılar bıraktık ve onda mevzun her şeyden bitirdik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yeri de döşeyip yaydık. Oraya sabit dağlar yerleştirdik. Ve orada her şeyden ölçülü olarak yetiştirdik.

— İbni Kesir

Yeri de yaydık, ona sabit dağlar yerleştirdik ve orada ölçülü (bir biçimde) her şeyi bitirdik.

— Diyanet İşleri

Yeri de (döşeyib) yaydık. Onda sabit dağlar (yaratıb) koyduk, oralarda (hikmet ve maslahatla) ölçülmüş her şeyden (münâsib) nebatlar bitirdik.

— Hasan Basri Çantay

Yerin alanını geniş yaptık, oraya sabit dağlar serpiştirdik ve orada belirli bir ölçü uyarınca her bitkiyi bitirdik.

— Seyyid Kutub

وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَٰيِشَ وَمَن لَّسْتُمْ لَهُۥ بِرَٰزِقِينَ ﴿٢٠

Hem sizin için hem sizin raziki olmadığınız kimseler için onda geçimlikler husule getirdik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Orada hem sizin için, hem de rızıklarını temin edemeyecekleriniz için geçimlikler meydana getirdik.

— İbni Kesir

Orada hem sizin için, hem de sizin rızık vermediğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik.

— Diyanet İşleri

Orada hem sizin için, hem rızıklarını te'mîn edemeyeceğiniz kimseler için bir çok geçim (sebeb) ler (i) yaratdık.

— Hasan Basri Çantay

Orada gerek sizin için ve gerekse rızıkları tarafınızdan sağlanması sözkonusu olmayan diğer canlılar için besin kaynakları yarattık.

— Seyyid Kutub

وَإِن مِّن شَىْءٍ إِلَّا عِندَنَا خَزَآئِنُهُۥ وَمَا نُنَزِّلُهُۥٓ إِلَّا بِقَدَرٍ مَّعْلُومٍ ﴿٢١

Hiç bir şey yoktur ki bizim yanımızda hazineleri olmasın, fakat biz, onu ancak ma'lüm bir mikdar ile indiririz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hiç bir şey yoktur ki; hazinesi Bizim katımızda olmasın. Ve Biz, onu ancak belli bir ölçüye göre indiririz.

— İbni Kesir

Hiçbir şey yoktur ki hazineleri yanımızda olmasın. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz.

— Diyanet İşleri

Hiçbir şey (haaric) olmamak üzere (hepsinin) hazîneleri bizim nezdimizdedir.. Biz on (lar) ı ma'lûm bir mıkdar dışında indirmeyiz.

— Hasan Basri Çantay

Evrende varolan her şeyin hazinesi, ana kaynağı bizim yanımızdadır. Ve biz her şeyi size belirli bir ölçüye göre indiririz.

— Seyyid Kutub

وَأَرْسَلْنَا ٱلرِّيَٰحَ لَوَٰقِحَ فَأَنزَلْنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً فَأَسْقَيْنَٰكُمُوهُ وَمَآ أَنتُمْ لَهُۥ بِخَٰزِنِينَ ﴿٢٢

Bir de aşılayıcı rüzgârlar gönderdik de Semâ’dan bir kadrile bir su indirip sizi onunla suvardık, onu hazînelerde tutan siz değilsiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rüzgarları da aşılayıcı olarak gönderdik, gökten su indirip onunla sizi suladık. Yoksa siz onu biriktiremezdiniz.

— İbni Kesir

Rüzgârları da aşılayıcı olarak gönderip yukarıdan su indirerek sizi onunla suladık. Onu toplayıp depolayan da siz değilsiniz.

— Diyanet İşleri

Biz aşılayıcı rüzgârlar gönderdik. Gökden de su indirib onunla sizleri sıvardık. Bunların hazinedarları da siz değilsiniz.

— Hasan Basri Çantay

Gönderdiğimiz yağmur yükleyici rüzgârlar aracılığı ile size gökten su indirerek su ihtiyacınızı karşıladık. Yoksa su kaynağını oluşturan siz değilsiniz.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّا لَنَحْنُ نُحْىِۦ وَنُمِيتُ وَنَحْنُ ٱلْوَٰرِثُونَ ﴿٢٣

Her halde biz, mutlak hem bir hayat veririz hem öldürürüz, hepsine vâris de biziz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu Biz, hem diriltiriz, hem de öldürürüz. Hepsine varis de Biziz.

— İbni Kesir

Hiç şüphesiz biz diriltir, biz öldürürüz ve biz (her şeye gerçek) varisleriz

— Diyanet İşleri

Gerçek biz, mutlak biz hem diriltiriz, hem öldürürüz. Biz (Hepsinin) vârisleriyizdir.

— Hasan Basri Çantay

Dirilten de öldüren de yalnız biziz ve her şey sonunda bize kalır.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ عَلِمْنَا ٱلْمُسْتَقْدِمِينَ مِنكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا ٱلْمُسْتَـْٔخِرِينَ ﴿٢٤

Kasem olsun ki içinizden öne geçmek istiyenler de malûmumuz, geri kalmak istiyenler de malûmumuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; sizden öne geçenleri de Biz biliriz, geride kalanları da Biz biliriz.

— İbni Kesir

Andolsun biz, sizden önce gelip geçenleri de biliriz, sonraya kalanları da.

— Diyanet İşleri

Andolsun, sizden öne geçenleri de bilmişizdir, geri kalanları da biz bilmişizdir.

— Hasan Basri Çantay

Biz sizin eskiden gelip geçenlerini de geride kalanlarını da biliriz.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْۚ إِنَّهُۥ حَكِيمٌ عَلِيمٌ ﴿٢٥

Ve hakikat Rabbin O, onları hep haşredecek, hakikat O, Hakîmdir, Alîmdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphe yok ki Rabbın, onları toplayacaktır. Gerçekten O, Hakim'dir, Alim'dir.

— İbni Kesir

Şüphesiz senin Rabbin onları diriltip bir araya getirecektir. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.

— Diyanet İşleri

Şübhe yok ki Rabb'in, (evet) O, onları (kabirlerinden kaldırıb) toplayacakdır. Hakıykat O, tam bir hüküm ve hikmet saahibidir, (her şey'i de) hakkıyle bilendir.

— Hasan Basri Çantay

Hiç kuşkusuz Rabbin tüm insanları biraraya toplayacaktır. O her işi yerinde yapar ve her şeyi bilir.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ خَلَقْنَا ٱلْإِنسَٰنَ مِن صَلْصَٰلٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ ﴿٢٦

Filhakika biz insanı bir "salsâl" den, mesnun bir balçıktan yarattık.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki Biz; insanı, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.

— İbni Kesir

Andolsun, biz insanı kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş bir balçıktan yarattık.

— Diyanet İşleri

Andolsun, biz insanı kuru bir çamurdan, suuretlenmiş bir balçıkdan yaratdık.

— Hasan Basri Çantay

Gerçekten biz insanı kara çamurdan oluşmuş kuru balçıktan yarattık.

— Seyyid Kutub

وَٱلْجَآنَّ خَلَقْنَٰهُ مِن قَبْلُ مِن نَّارِ ٱلسَّمُومِ ﴿٢٧

Cann, onu da bundan evvel insan vücudunun gözeneklerinden geçebilen güçlü bir ateşten yaratmıştık.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Daha önce de cinnleri alevli ateşten yarattık.

— İbni Kesir

Cinleri de daha önce dumansız ateşten yaratmıştık.

— Diyanet İşleri

Cânn'ı da daha önce çok zehirleyici ateşden yaratdık.

— Hasan Basri Çantay

Cinni de daha önce dumansız alevden yarattık.

— Seyyid Kutub

AYARLAR