بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
يَٰصَٰحِبَيِ ٱلسِّجۡنِ ءَأَرۡبَابٞ مُّتَفَرِّقُونَ خَيۡرٌ أَمِ ٱللَّهُ ٱلۡوَٰحِدُ ٱلۡقَهَّارُ ٣٩
Ey benim zindan arkadaşlarım, müteferrik bir çok ilâhlar mı hayırlıdır yoksa hepsine galip, Kahhar olan bir Allah mı?
Ey zindan arkadaşlarım; darmadağınık ve değişik Rabblar mı hayırlıdır, yoksa Vahid ve Kahhar olan Allah mı?
“Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı ilâhlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hâkimiyet sahibi olan tek Allah mı?”
«Ey zindan arkadaşlarım, darma dağınık bir çok düzme Tanrılar mı hayırlıdır, yoksa hepsine ve her şey'e gaalib, kahhâ'r olan bir tek Allah mı?»
Ey hapishane arkadaşlarım, çok sayıda ilaha inanmak mı, yoksa ezici iradeli tek Allah'a inanmak mı daha iyidir?
مَا تَعۡبُدُونَ مِن دُونِهِۦٓ إِلَّآ أَسۡمَآءٗ سَمَّيۡتُمُوهَآ أَنتُمۡ وَءَابَآؤُكُم مَّآ أَنزَلَ ٱللَّهُ بِهَا مِن سُلۡطَٰنٍۚ إِنِ ٱلۡحُكۡمُ إِلَّا لِلَّهِ أَمَرَ أَلَّا تَعۡبُدُوٓاْ إِلَّآ إِيَّاهُۚ ذَٰلِكَ ٱلدِّينُ ٱلۡقَيِّمُ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعۡلَمُونَ ٤٠
Sizin ondan başka taptıklarınız bir takım kuru isimlerden ibarettir ki onları siz ve atalarınız takmışsınızdır, yoksa Allah, onlara öyle bir saltanat indirmemiştir, hüküm ancak Allah’ın’dır, O size kendisinden başkasına tapmamanızı emretti, doğru ve sabit din budur velâkin nâsın ekserisi bilmezler.
Sizin O'nu bırakıp taptıklarınız; kendinizibn ve atalarınızın takmış oldukları adlardan başka bir şey değildir. Allah, onlara hiç bir hüküm indirmemiştir. Hüküm; ancak Allah'ındır. Kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din. Ama insanların çoğu bilmezler.
“Siz Allah’ı bırakıp; sadece sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlere (düzmece ilâhlara) tapıyorsunuz. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancak Allah’a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.”
«Sizin onu bırakıb tapdıklarınız kendinizin ve atalarınızın takmış oldukları (kuru) adlardan başkası değildir. Allah bunlara hiç bir bürhan indirmemişdir. Hüküm Allahdan başkasının değildir. O, kendisinden gayriye ibâdet etmemenizi emr eylem işdir. Dosdoğru dîn işte budur. Fakat insanların çoğu bilmezler».
Allah'ı bir yana bırakarak taptığınız düzmece ilahlar, ya sizin ya da atalarınızın taktığı birtakım boş, içeriksiz adlardan başka bir şey değildirler. Allah onlara hiçbir güç vermiş değildir. Egemenlik sadece Allah'ın tekelindedir. O yalnız kendisine kulluk sunmanızı emretmiştir. Dosdoğru din, işte budur. Fakat insanların çoğu bu gerçeği bilmiyor.
يَٰصَٰحِبَيِ ٱلسِّجۡنِ أَمَّآ أَحَدُكُمَا فَيَسۡقِي رَبَّهُۥ خَمۡرٗاۖ وَأَمَّا ٱلۡأٓخَرُ فَيُصۡلَبُ فَتَأۡكُلُ ٱلطَّيۡرُ مِن رَّأۡسِهِۦۚ قُضِيَ ٱلۡأَمۡرُ ٱلَّذِي فِيهِ تَسۡتَفۡتِيَانِ ٤١
Ey benim zindan arkadaşlarım! gelelim rüyanıza: biriniz Efendisine yine şarap sunacak, diğeri de asılacak, kuşlar başından yiyecek, işte fetvâsını istediğiniz emir hallolundu.
Ey zindan arkadaşlarım; biriniz efendisine şarab içirecek, diğeri de asılacak, kuşlar onun başından yiyecektir. İşte sorduğunuz iş, böylece olup bitmiştir.
“Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanızın yorumuna gelince,) biriniz efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir.”
«Ey zindan arkadaşlarım, (rüyalarınıza gelince:) Biriniz efendisine şarab içirecek, diğeri ise asılıb tepesinden kuşlar yiyecekdir. işte hakkında fetvaa istemekde olduğunuz mes'ele (böylece) olub bitmişdir».
Ey hapishane arkadaşlarım, rüyalarınızın yorumuna gelince biriniz eskisi gibi efendisine içki sunacak, öbürünüz ise idam edilecek ve başını kuşlar kemirecek. Benden yorumlamamı istediğiniz rüyalara ilişkin hüküm bu şekilde kesinleşti.
وَقَالَ لِلَّذِي ظَنَّ أَنَّهُۥ نَاجٖ مِّنۡهُمَا ٱذۡكُرۡنِي عِندَ رَبِّكَ فَأَنسَىٰهُ ٱلشَّيۡطَٰنُ ذِكۡرَ رَبِّهِۦ فَلَبِثَ فِي ٱلسِّجۡنِ بِضۡعَ سِنِينَ ٤٢
Bir de bunlardan, kurtulacağını zannettiğine, Efendinin yanında beni an dedi, ona da şeytan, Efendisine anmayı unutturdu da senelerce zindanda kaldı.
O ikisinden kurtulacağını sandığı kimseye dedi ki: Efendinin yanında beni an. Fakat şeytan onu efendisine anmayı unutturdu. Bu yüzden daha nice yıl zindanda kaldı.
Yûsuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişiye, “Efendinin yanında beni an”, dedi. Fakat şeytan onu efendisine hatırlatmayı unutturdu da bu yüzden o, birkaç yıl daha zindanda kaldı.
Bu ikisinden kurtulacağını bildiği kimseye dedi ki: «Beni efendinin yanında an». Fakat şeytan, efendisine anmayı ona unutdurdu da (bu yüzden Yuusuf) daha nice yıllar zindanda kaldı.
Yusuf, kurtulacağını tahmin ettiği arkadaşına «Efendinin yanında benden söz et» dedi. Fakat şeytan, efendisine Yusuf'tan sözetmeyi adama unutturdu; bu yüzden Yusuf, daha birkaç yıl hapiste kaldı.
وَقَالَ ٱلۡمَلِكُ إِنِّيٓ أَرَىٰ سَبۡعَ بَقَرَٰتٖ سِمَانٖ يَأۡكُلُهُنَّ سَبۡعٌ عِجَافٞ وَسَبۡعَ سُنۢبُلَٰتٍ خُضۡرٖ وَأُخَرَ يَابِسَٰتٖۖ يَٰٓأَيُّهَا ٱلۡمَلَأُ أَفۡتُونِي فِي رُءۡيَٰيَ إِن كُنتُمۡ لِلرُّءۡيَا تَعۡبُرُونَ ٤٣
Bir gün Melik ben, dedi: rüyada görüyorum ki yedi semiz inek, bunları yedi arık yiyor ve yedi yeşil başakla diğer yedi de kuru, ey Efendiler, siz rüya tabir ediyorsanız bana ruya mı halledin.
Hükümdar dedi ki: Ben gördüm ki; yedi semiz ineği yedi zayıf inek yemektedir. Yedi yeşil başak ve bir o kadar da kurumuş başak. Ey ileri gelenler; eğer rüya yorumlayabiliyorsanız şu benim rüyamın anlamını söyleyin.
Kral, “Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; ayrıca yedi yeşil başak ve yedi de kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, rüyamı bana yorumlayın” dedi.
(Bir gün Mısır) pâdişâh (ı) dedi ki: «Ben rü'yamda yedi arık (ineğ) in yemekde olduğu yedi semiz inekle yedi yeşil başak ve diğer (yedi) kuru (başak) görüyorum. Ey ileri gelenler (kâhinler), eğer rü'yâ ta'bîrediyorsanız benim bu rü'yâmı da halledin» dedi.
Bir gün kral dedi ki; «Ben rüyamda yedi zayıf ineğin yedi semiz ineği yediğini, ayrıca yedi yeşil ve bir o kadar da kuru başak gördüm. Efendiler, eğer rüya yorumlamayı biliyorsanız, bu rüyamın ne anlama geldiğini bana söyleyiniz.»
قَالُوٓاْ أَضۡغَٰثُ أَحۡلَٰمٖۖ وَمَا نَحۡنُ بِتَأۡوِيلِ ٱلۡأَحۡلَٰمِ بِعَٰلِمِينَ ٤٤
Dediler ki rüya dediğin "edgâsü ahlâm" demet demet hayalâttır, biz ise hayalâtın tevilini bilmiyoruz.
Dediler ki: Karmakarışık rüyalar bunlar. Biz böyle rüyaların yorumunu bilenler değiliz.
Dediler ki: “Bunlar karma karışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilmiyoruz.”
Onlar da dediler ki: «(Bunlar) karma karışık (ve yalancı) düşlerdir. Biz böyle düşlerin ta'bîrini bilici (kimse) ler değiliz».
Kralın adamları dediler ki; «Bu gördükleriniz birtakım karmaşık, birbirinden kopuk hayallerdir. Biz karmaşık hayallerin yorumunu bilemeyiz.»
وَقَالَ ٱلَّذِي نَجَا مِنۡهُمَا وَٱدَّكَرَ بَعۡدَ أُمَّةٍ أَنَا۠ أُنَبِّئُكُم بِتَأۡوِيلِهِۦ فَأَرۡسِلُونِ ٤٥
O ikisinden kurtulmuş olan da nice zamandan sonra hatırladı da dedi ki: ben size onun tevilini haber veririm, hemen beni gönderin.
O ikiden kurtulmuş olanı nice zaman sonra hatırladı da dedi ki: Ben, size onun yorumunu bildireyim. Hemen gönderin beni.
Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra (Yûsuf’u) hatırladı ve, “Ben size onun yorumunu haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin” dedi.
(Zindandaki) iki (arkadaş) dan kurtulanı, nice zaman sonra (Yuusufu) hatırladı da dedi ki: «Ben size onun ta'bîrini haber vereyim. Hemen beni gönderin».
Yusuf'un hapishaneden kurtulan ve kendisini ancak uzun bir süre sonra hatırlayan arkadaşı krala «Ben bu rüyanın ne anlama geldiğini sizin için öğrenirim, yalnız bana izin verin de bir yere kadar gideyim» dedi.
يُوسُفُ أَيُّهَا ٱلصِّدِّيقُ أَفۡتِنَا فِي سَبۡعِ بَقَرَٰتٖ سِمَانٖ يَأۡكُلُهُنَّ سَبۡعٌ عِجَافٞ وَسَبۡعِ سُنۢبُلَٰتٍ خُضۡرٖ وَأُخَرَ يَابِسَٰتٖ لَّعَلِّيٓ أَرۡجِعُ إِلَى ٱلنَّاسِ لَعَلَّهُمۡ يَعۡلَمُونَ ٤٦
Yusuf! Ey sıddık ! Bize şunu hallet: "yedi semiz inek bunları yedi arık yiyor ve yedi yeşil başakla diğer yedi de kuru" ümid ederim ki o nâsa cevap ile dönerim, gerektir ki kadrini bilirler.
Yusuf, ey doğru sözlü; bildir bakalım bize: Yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yemesini ve yedi yeşil başakla bir o kadar da kuru başağı. Geri dönüp insanlara haber vereyim de onlar bilsinler.
(Zindana varınca), “Yûsuf! Ey doğru sözlü! Rüyada yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi, bir de yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak hakkında bize yorum yap. Ümid ederim ki (vereceğin bilgi ile) insanlara dönerim de onlar da (senin değerini) bilirler” dedi.
(Zindana gidib): «Yuusuf, ey çok doğru sözlü (dedi) kendisini yedi arık (inek) yemekde olan yedi semiz inekle yedi yeşil ve diğer (yedi) kuru başak hakkında bize bir fetva ver. Ümîd ederim ki insanlara (isaabetli cevâbınızla) dönerim. Belki (bu suretle) onlar (senin yüce kadrini) bilirler».
Hapishaneye varınca dedi ki; «Ey özü sözü dosdoğru Yusuf, yedi zayıf ineğin yediği yedi semiz ineğe ve yedi yeşil başak ile bir o kadar sayıdaki kuru başağa ilişkin ne anlama geldiğini bize anlat ki, ben de adamların yanına döneyim de öğrensinler.»
قَالَ تَزۡرَعُونَ سَبۡعَ سِنِينَ دَأَبٗا فَمَا حَصَدتُّمۡ فَذَرُوهُ فِي سُنۢبُلِهِۦٓ إِلَّا قَلِيلٗا مِّمَّا تَأۡكُلُونَ ٤٧
Dedi: yedi sene bermutad ekeceksiniz, biçtiklerinizi başağında bırakınız, biraz yiyeceğinizden ma'ada.
Dedi ki: Yedi sene alıştığınız biçimde ekin. Yediğiniz bir mikdar dışında biçtiklerinizi başağında bırakın.
Yûsuf dedi ki: “Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın.”
(Yuusuf) dedi: «Yedi sene âdet (iniz) vech ile ekin ekin. Yiyeceğiniz az bir mıkdar haaric olmak üzere biçdiklerinizi başağında bırakın».
Yusuf dedi ki; «Yedi yıl boyunca topraklarınızı nadasa bırakmaksızın ekip biçersiniz. Elde edeceğiniz ürünü, yiyecek olarak ayıracağınız az bir bölümü dışında başak halinde saklayınız.
ثُمَّ يَأۡتِي مِنۢ بَعۡدِ ذَٰلِكَ سَبۡعٞ شِدَادٞ يَأۡكُلۡنَ مَا قَدَّمۡتُمۡ لَهُنَّ إِلَّا قَلِيلٗا مِّمَّا تُحۡصِنُونَ ٤٨
Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek, önce biriktirdiklerinizi yiyip götürecek, biraz saklayacağınızdan maada.
Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelir. Saklayacağınız az bir mikdar dışında biriktirdiklerinizi yer, götürür.
“Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.”
«Sonra bunun ardından yedi kurak (yıl) gelecek, (tohumluk için) saklayacağınızdan az bir mıkdar haaric olmak üzere önceden birikdirdiklerinizi yeyib götürecek».
Bunun arkasından yedi kurak ve sıkıntılı yıl gelir. Bu süre içinde, ayıracağınız az miktardaki tohumluklar dışında, bu yıllar için stok ettiğiniz ürünü yersiniz.
ثُمَّ يَأۡتِي مِنۢ بَعۡدِ ذَٰلِكَ عَامٞ فِيهِ يُغَاثُ ٱلنَّاسُ وَفِيهِ يَعۡصِرُونَ ٤٩
Sonra onun arkasından bir yıl gelecek ki halk onda sıkıntıdan kurtulacak, sıkıp sağacak.
Sonra bunun ardından öyle bir yıl gelir ki insanlar, onda yağmura kavuşturulur ve onda sıkıp sağarlar.
“Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar.”
«Sonra bunun ardından da bir yıl gelecek ki insanlar onda (ya'ni o zaman) yağmura kavuşturulacak ve o anda sıkıb sağacaklar».
Bunun arkasından da halkın bol yağmura kavuşacağı, üzümlerini ve zeytinlerini sıkıp şıra ve yağ elde edebilecekleri bereketli bir yıl gelir.»