بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

قَالَتْ فَذَٰلِكُنَّ ٱلَّذِى لُمْتُنَّنِى فِيهِۖ وَلَقَدْ رَٰوَدتُّهُۥ عَن نَّفْسِهِۦ فَٱسْتَعْصَمَۖ وَلَئِن لَّمْ يَفْعَلْ مَآ ءَامُرُهُۥ لَيُسْجَنَنَّ وَلَيَكُونًا مِّنَ ٱلصَّٰغِرِينَ ﴿٣٢

Vaktâ ki bunların gizliden gizliye dedikodularını işitti, onlara davetçi gönderdi ve onlar için dayalı döşeli bir sofra hazırladı ve her birine bir bıçak verdi, beriden de çık karşılarına dedi, hepsi onu görür görmez çok büyüttüler, kendilerinin ellerini doğradılar ve hâşâ, dediler, Allah için bu bir beşer değil, mahzâ bir melek-i kerîm işte dedi, bu gördüğünüz, hakkında beni levm ettiğiniz, yemin ederim ki ben bunun nefsinden murad istedim de o fikri ismetle imtina etti, yine yemin ederim eğer emrimi yapmazsa mutlak, muhakkak zindana atılacak ve mutlak, muhakkak zelillerden olacak.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kadın dedi ki: İşte beni, onun için ayıpladığınız budur. Onu kendime ram etmek istedim, ama o iffetinden çekindi. Eğer istediğimi yapmazsa; andolsun ki, zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacaktır.

— İbni Kesir

Bunun üzerine kadın onlara dedi ki: “İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir. Andolsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o, iffetinden dolayı bundan kaçındı. Andolsun, eğer emrettiğimi yapmazsa, mutlaka zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacak.”

— Diyanet İşleri

(Kadın) dedi: «İşte beni kendisi hakkında ayıbladığınız şu gördüğünüz (zât) dir. Andederim, onun nefsinden ben murad istedim de o, namuskârlık göster (ib reddet) di. Yemîn ederim, eğer o, kendisine emredeceğimi yapmazsa her halde zindana atılacak ve her halde zillete uğrayanlardan olacakdır»!

— Hasan Basri Çantay

Kadın dedi ki; «İşte siz beni bu delikanlı yüzünden kınadınız. Ben onu yatağıma çağırdım, fakat aşırı bir namusluluk tepkisi ile isteğimi reddetti. Ama kendisine emrettiğim işi yapmaz ise, kesinlikle hapse atılarak burnu yere sürtülecektir.»

— Seyyid Kutub

قَالَ رَبِّ ٱلسِّجْنُ أَحَبُّ إِلَىَّ مِمَّا يَدْعُونَنِىٓ إِلَيْهِۖ وَإِلَّا تَصْرِفْ عَنِّى كَيْدَهُنَّ أَصْبُ إِلَيْهِنَّ وَأَكُن مِّنَ ٱلْجَٰهِلِينَ ﴿٣٣

Yâ Rabbi! Dedi: zindan bana bunların davet ettikleri fiilden daha sevimli ve eğer sen benden bu kadınların tuzaklarını bertaraf etmezsen ben onların sevdasına düşerim ve cahillerden olurum.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dedi ki: Rabbım, zindan bana bunların beni davet ettiklerinden daha iyidir. Eğer Sen, bunların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan; onlara meyleder, cahillerden olurum.

— İbni Kesir

Yûsuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum” dedi.

— Diyanet İşleri

(Yuusuf) dedi: «Ey Rabbim, zindan bana bunların da'vet edegeldikleri şey (i irtikâb etmek) den daha sevgilidir. Eğer sen bunların tuzaklarını benden döndürmezsen (belki) onlara meyleder, câhillerden olurum».

— Hasan Basri Çantay

Yusuf dedi ki; «Ya Rabbi bana göre hapse girmek bunların benden istediklerini yapmamdan daha iyidir. Eğer beni onların komplolarından uzak tutmazsan ağlarına düşer, böylece cahillerden biri olurum.''

— Seyyid Kutub

فَٱسْتَجَابَ لَهُۥ رَبُّهُۥ فَصَرَفَ عَنْهُ كَيْدَهُنَّۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ ﴿٣٤

Bunun üzerine Rabb’i duasını kabul buyurdu da ondan onların tuzaklarını bertaraf etti, hakikat O, öyle semî alîmdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbı onun duasını kabul etti de onların tuzaklarını kendisinden savdı. Muhakkak ki O'dur, Semi, Alim.

— İbni Kesir

Rabbi, onun duasını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz ki O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

— Diyanet İşleri

Bunun üzerine Rabbi onun duasını kabul etdi ve onların tuzaklarını kendisinden savdı. Çünkü O, hakkıyle işidenin, her şey'i bilenin ta kendisidir.

— Hasan Basri Çantay

Allah, onun bu duasını kabul ederek kendisini kadınlardan uzak tuttu. Hiç kuşkusuz O her şeyi işitir, her şeyi bilir.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ بَدَا لَهُم مِّنۢ بَعْدِ مَا رَأَوُاْ ٱلْءَايَٰتِ لَيَسْجُنُنَّهُۥ حَتَّىٰ حِينٍ ﴿٣٥

Sonra bu kadar âyâtı gördükleri halde o adamlara şu reiy galebe etti: behemehal onu bir müddet zindana atsınlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra bütün delilleri onun lehine gördükleri halde yine de bir süre için onu zindana atmayı uygun buldular.

— İbni Kesir

Sonra onlar, Yûsuf’un suçsuzluğunu ortaya koyan delilleri gördükten sonra yine de mutlaka onu bir süre zindana atmayı uygun buldular.

— Diyanet İşleri

Sonra, bütün o delilleri gördüklerinin ardından mutlakaa onu bir zamana kadar zindana atmaları (reyi) onlara zaahir oldu.

— Hasan Basri Çantay

Sonra adamlar, Yusuf'u belirli bir süre için hapse atmayı gerekli gördüler. Oysa onun masum olduğunu kanıtlayan bunca delil gözleri önünde duruyordu.

— Seyyid Kutub

وَدَخَلَ مَعَهُ ٱلسِّجْنَ فَتَيَانِۖ قَالَ أَحَدُهُمَآ إِنِّىٓ أَرَىٰنِىٓ أَعْصِرُ خَمْرًاۖ وَقَالَ ٱلْءَاخَرُ إِنِّىٓ أَرَىٰنِىٓ أَحْمِلُ فَوْقَ رَأْسِى خُبْزًا تَأْكُلُ ٱلطَّيْرُ مِنْهُۖ نَبِّئْنَا بِتَأْوِيلِهِۦٓۖ إِنَّا نَرَىٰكَ مِنَ ٱلْمُحْسِنِينَ ﴿٣٦

Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi, birisi ben, dedi: rüyada kendimi görüyorum ki şarap sıkıyorum, diğeri de ben, dedi: rüyada kendimi görüyorum ki başımın üstünde bir ekmek götürüyorum ondan kuşlar yiyor, bize bunun tabirini haber ver, çünkü biz, seni muhsinlerden görüyoruz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onunla beraber iki kişi daha zindana girdi. Bunlardan biri dedi ki: Ben rüyamda kendimi şarap sıkıyor gördüm. Öbürü de: Ben de başımın üzerinde kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm, dedi. Bize onun yorumunu bildir, çünkü senin gerçekten iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz.

— İbni Kesir

Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, “Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm” dedi. Diğeri, “Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz seni iyilik yapanlardan görüyoruz” dedi.

— Diyanet İşleri

Onunla beraber zindana iki de delikanlı girdi. Bunlardan biri: «Ben rü'yamda kendimi şarab (üzüm) sıkıyor gördüm» dedi. Öbürü de: «Ben de rü'yâmda kendimi başımda ekmek götürüyor, kuşlarda ondan (kekmeleyib) yiyor gördüm», dedi, «Bize bunun ta'bîrini haber ver. Çünkü biz seni iyilik edenlerden görüyoruz».

— Hasan Basri Çantay

İki genç, onunla birlikte hapse girmişlerdi. Bunlardan biri «Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm» dedi. Öbürü de dedi ki; «Rüyamda başımın üzerinde bir somun ekmek taşıdığımı gördüm, onu kuşlar yiyorlardı. Bu rüyalarımızın ne anlama geldiklerini bize anlat. Çünkü biz senin iyiliksever bir adam olduğunu görüyoruz.»

— Seyyid Kutub

قَالَ لَا يَأْتِيكُمَا طَعَامٌ تُرْزَقَانِهِۦٓ إِلَّا نَبَّأْتُكُمَا بِتَأْوِيلِهِۦ قَبْلَ أَن يَأْتِيَكُمَاۚ ذَٰلِكُمَا مِمَّا عَلَّمَنِى رَبِّىٓۚ إِنِّى تَرَكْتُ مِلَّةَ قَوْمٍ لَّا يُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِ وَهُم بِٱلْءَاخِرَةِ هُمْ كَٰفِرُونَ ﴿٣٧

Dedi ki: size merzuk olacağınız bir taam gelecek a her halde o gelmezden evvel ben size bunun tabirini haber vermiş bulunurum, bu bana Rabbim’in talim buyurduklarındandır, çünkü ben, Allah’a inanmayan ve hep Âhiret’i inkâr edenlerden ibaret bulunan bir kavmin milletini bıraktım.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dedi ki: Size rızık olmak üzere verilen yemeklerin gelmesinden önce onun yorumunu bildiririm. Bu; Rabbımın bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben, Allah'a inanmaz bir kavmin dinini terkettim. Hem onlar, ahirete küfrederdi.

— İbni Kesir

Yûsuf dedi ki: “Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce, onun ne olduğunu bildiririm. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir. Ben, Allah’a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir milletin dinini bıraktım.”

— Diyanet İşleri

Dedi ki: «Size rızıklanacağınız bir taam gelecek oldu mu, ben muhakkak onun ne olduğunu size daha gelmezden evvel haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğretdiği ilimlerdendir. Çünkü ben Allaha inanmaz bir kavmin dînini — ki onlar âhireti inkâr edenlerin ta kendileridir — terketdim».

— Hasan Basri Çantay

Yusuf dedi ki; «Payınıza ayrılan yemek, henüz önünüze gelmeden önce onun ne olduğunu size bildirebilirim. Bu önsezi bana Allah'ın öğrettiği bilgilerdendir. Ben Allah'a inanmayan ve ahireti inkâr eden milletin dininden çıktım.»

— Seyyid Kutub

وَٱتَّبَعْتُ مِلَّةَ ءَابَآءِىٓ إِبْرَٰهِيمَ وَإِسْحَٰقَ وَيَعْقُوبَۚ مَا كَانَ لَنَآ أَن نُّشْرِكَ بِٱللَّهِ مِن شَىْءٍۚ ذَٰلِكَ مِن فَضْلِ ٱللَّهِ عَلَيْنَا وَعَلَى ٱلنَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ ﴿٣٨

Ve atalarım İbrahim ve İshak ve Yakub’un milletine ittiba ettim, bizim Allah’a hiç bir şey şerîk koşmamız olamaz, bu bize ve insanlara Allah’ın bir fazlıdır, velâkin insanların ekserisi şükretmezler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Atalarım İbrahim, İshak ve Ya'kub'un dinine uydum. Herhangi bir şeyi Allah'a şirk koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah'ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.

— İbni Kesir

“Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum. Bizim, Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız (söz konusu) olamaz. Bu, bize ve insanlara Allah’ın bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler.”

— Diyanet İşleri

«Atalarım İbrâhîmin, İshaakın, Ya'kubun dînine uydum. Allaha her hangi bir şey'i ortak tutmamız bizim için (doğru) olmaz. Bu (tevhîd), bize ve insanlara Allahın lütf-ü ınâyetindendir. Fakat insanların çoğu (buna karşı) şükretmezler».

— Hasan Basri Çantay

Onun yerine atalarım İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un dinlerine bağlandım. Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmak bize yakışmaz. Bu inanç Allah'ın, gerek bize ve gerekse tüm insanlara yönelik bir lütfudur. Fakat insanların çoğu Allah'a şükretmezler.

— Seyyid Kutub

يَٰصَىٰحِبَىِ ٱلسِّجْنِ ءَأَرْبَابٌ مُّتَفَرِّقُونَ خَيْرٌ أَمِ ٱللَّهُ ٱلْوَٰحِدُ ٱلْقَهَّارُ ﴿٣٩

Ey benim zindan arkadaşlarım, müteferrik bir çok ilâhlar mı hayırlıdır yoksa hepsine galip, Kahhar olan bir Allah mı?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey zindan arkadaşlarım; darmadağınık ve değişik Rabblar mı hayırlıdır, yoksa Vahid ve Kahhar olan Allah mı?

— İbni Kesir

“Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı ilâhlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hâkimiyet sahibi olan tek Allah mı?”

— Diyanet İşleri

«Ey zindan arkadaşlarım, darma dağınık bir çok düzme Tanrılar mı hayırlıdır, yoksa hepsine ve her şey'e gaalib, kahhâ'r olan bir tek Allah mı?»

— Hasan Basri Çantay

Ey hapishane arkadaşlarım, çok sayıda ilaha inanmak mı, yoksa ezici iradeli tek Allah'a inanmak mı daha iyidir?

— Seyyid Kutub

مَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِهِۦٓ إِلَّآ أَسْمَآءً سَمَّيْتُمُوهَآ أَنتُمْ وَءَابَآؤُكُم مَّآ أَنزَلَ ٱللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَٰنٍۚ إِنِ ٱلْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِۚ أَمَرَ أَلَّا تَعْبُدُوٓاْ إِلَّآ إِيَّاهُۚ ذَٰلِكَ ٱلدِّينُ ٱلْقَيِّمُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٤٠

Sizin ondan başka taptıklarınız bir takım kuru isimlerden ibarettir ki onları siz ve atalarınız takmışsınızdır, yoksa Allah, onlara öyle bir saltanat indirmemiştir, hüküm ancak Allah’ın’dır, O size kendisinden başkasına tapmamanızı emretti, doğru ve sabit din budur velâkin nâsın ekserisi bilmezler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizin O'nu bırakıp taptıklarınız; kendinizibn ve atalarınızın takmış oldukları adlardan başka bir şey değildir. Allah, onlara hiç bir hüküm indirmemiştir. Hüküm; ancak Allah'ındır. Kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din. Ama insanların çoğu bilmezler.

— İbni Kesir

“Siz Allah’ı bırakıp; sadece sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlere (düzmece ilâhlara) tapıyorsunuz. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancak Allah’a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.”

— Diyanet İşleri

«Sizin onu bırakıb tapdıklarınız kendinizin ve atalarınızın takmış oldukları (kuru) adlardan başkası değildir. Allah bunlara hiç bir bürhan indirmemişdir. Hüküm Allahdan başkasının değildir. O, kendisinden gayriye ibâdet etmemenizi emr eylem işdir. Dosdoğru dîn işte budur. Fakat insanların çoğu bilmezler».

— Hasan Basri Çantay

Allah'ı bir yana bırakarak taptığınız düzmece ilahlar, ya sizin ya da atalarınızın taktığı birtakım boş, içeriksiz adlardan başka bir şey değildirler. Allah onlara hiçbir güç vermiş değildir. Egemenlik sadece Allah'ın tekelindedir. O yalnız kendisine kulluk sunmanızı emretmiştir. Dosdoğru din, işte budur. Fakat insanların çoğu bu gerçeği bilmiyor.

— Seyyid Kutub

يَٰصَىٰحِبَىِ ٱلسِّجْنِ أَمَّآ أَحَدُكُمَا فَيَسْقِى رَبَّهُۥ خَمْرًاۖ وَأَمَّا ٱلْءَاخَرُ فَيُصْلَبُ فَتَأْكُلُ ٱلطَّيْرُ مِن رَّأْسِهِۦۚ قُضِىَ ٱلْأَمْرُ ٱلَّذِى فِيهِ تَسْتَفْتِيَانِ ﴿٤١

Ey benim zindan arkadaşlarım! gelelim rüyanıza: biriniz Efendisine yine şarap sunacak, diğeri de asılacak, kuşlar başından yiyecek, işte fetvâsını istediğiniz emir hallolundu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey zindan arkadaşlarım; biriniz efendisine şarab içirecek, diğeri de asılacak, kuşlar onun başından yiyecektir. İşte sorduğunuz iş, böylece olup bitmiştir.

— İbni Kesir

“Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanızın yorumuna gelince,) biriniz efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir.”

— Diyanet İşleri

«Ey zindan arkadaşlarım, (rüyalarınıza gelince:) Biriniz efendisine şarab içirecek, diğeri ise asılıb tepesinden kuşlar yiyecekdir. işte hakkında fetvaa istemekde olduğunuz mes'ele (böylece) olub bitmişdir».

— Hasan Basri Çantay

Ey hapishane arkadaşlarım, rüyalarınızın yorumuna gelince biriniz eskisi gibi efendisine içki sunacak, öbürünüz ise idam edilecek ve başını kuşlar kemirecek. Benden yorumlamamı istediğiniz rüyalara ilişkin hüküm bu şekilde kesinleşti.

— Seyyid Kutub

وَقَالَ لِلَّذِى ظَنَّ أَنَّهُۥ نَاجٍ مِّنْهُمَا ٱذْكُرْنِى عِندَ رَبِّكَ فَأَنسَىٰهُ ٱلشَّيْطَٰنُ ذِكْرَ رَبِّهِۦ فَلَبِثَ فِى ٱلسِّجْنِ بِضْعَ سِنِينَ ﴿٤٢

Bir de bunlardan, kurtulacağını zannettiğine, Efendinin yanında beni an dedi, ona da şeytan, Efendisine anmayı unutturdu da senelerce zindanda kaldı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O ikisinden kurtulacağını sandığı kimseye dedi ki: Efendinin yanında beni an. Fakat şeytan onu efendisine anmayı unutturdu. Bu yüzden daha nice yıl zindanda kaldı.

— İbni Kesir

Yûsuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişiye, “Efendinin yanında beni an”, dedi. Fakat şeytan onu efendisine hatırlatmayı unutturdu da bu yüzden o, birkaç yıl daha zindanda kaldı.

— Diyanet İşleri

Bu ikisinden kurtulacağını bildiği kimseye dedi ki: «Beni efendinin yanında an». Fakat şeytan, efendisine anmayı ona unutdurdu da (bu yüzden Yuusuf) daha nice yıllar zindanda kaldı.

— Hasan Basri Çantay

Yusuf, kurtulacağını tahmin ettiği arkadaşına «Efendinin yanında benden söz et» dedi. Fakat şeytan, efendisine Yusuf'tan sözetmeyi adama unutturdu; bu yüzden Yusuf, daha birkaç yıl hapiste kaldı.

— Seyyid Kutub

AYARLAR