بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَكَأَيِّن مِّنْ ءَايَةٍ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ يَمُرُّونَ عَلَيْهَا وَهُمْ عَنْهَا مُعْرِضُونَ ﴿١٠٥

Bununla beraber göklerde yerde ne kadar âyet var ki üzerine uğrarlar onlardan yüz çevirir geçerler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki; yüzlerini çevirerek onları görüp geçerler.

— İbni Kesir

Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki yanlarına uğrarlar da onlardan yüzlerini çevirerek geçerler.

— Diyanet İşleri

Göklerde ve yerde (Allahın varlığını, birliğini ve kemâl-i kudretini isbat eden) nice âyetler (nişaneler) vardır ki (insanlar) bunlardan yüz çevirici olarak, üstüne basar geçerler.

— Hasan Basri Çantay

Göklerde ve yerde nice ayetler, nice ibret içerikli belgeler vardır, yanlarından geçtikleri halde onları umursamazlar.

— Seyyid Kutub

وَمَا يُؤْمِنُ أَكْثَرُهُم بِٱللَّهِ إِلَّا وَهُم مُّشْرِكُونَ ﴿١٠٦

Onların ekserisi Allah’a şirk koşmaksızın iman etmez.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onların çoğu; Allah'a iman etmezler, ille de şirk koşanlardır onlar.

— İbni Kesir

Onların çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanırlar.

— Diyanet İşleri

Onların çoğu Allaha îman etmez, ille Allaha ortak katanlardır onlar.

— Hasan Basri Çantay

Onların çoğu, Allah'a ortak koşmaksızın O'na inanmazlar.

— Seyyid Kutub

أَفَأَمِنُوٓاْ أَن تَأْتِيَهُمْ غَٰشِيَةٌ مِّنْ عَذَابِ ٱللَّهِ أَوْ تَأْتِيَهُمُ ٱلسَّاعَةُ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ ﴿١٠٧

Ya artık Allah’ın azâbından umumunu saracak bir beliyye gelivermesinden veya şuurları yokken kendilerine ansızın saatin gelivermesinden emandamıdırlar ?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah tarafından onları kuşatacak bir azabın kendilerine gelip çatmasından veya farkında olmadan kıyamet saatinin ansızın gelmesinden emin midirler?

— İbni Kesir

Yoksa Allah tarafından kendilerini kuşatacak bir azabın gelmeyeceğinden veya onlar farkında olmadan kıyametin ansızın gelip çatmayacağından emin mi oldular?

— Diyanet İşleri

Onlar (aammeyi) kaplayacak bir azâb-ı ilâhînin kendilerine gelib çatmasına, yahud kendileri farkında olmayarak onlara ansızın kıyamet kopub gelmesine (karşı) kendilerini emîn mi gördüler?

— Hasan Basri Çantay

Acaba onlar, hepsini birlikte çarpacak, yaygın bir ilahi azaba uğramayacaklarından ya da hiç farkında olmadıkları bir sırada ansızın kıyametin başlarına kopmayacağından emin midirler?

— Seyyid Kutub

قُلْ هَٰذِهِۦ سَبِيلِىٓ أَدْعُوٓاْ إِلَى ٱللَّهِۚ عَلَىٰ بَصِيرَةٍ أَنَاْ وَمَنِ ٱتَّبَعَنِىۖ وَسُبْحَٰنَ ٱللَّهِ وَمَآ أَنَاْ مِنَ ٱلْمُشْرِكِينَ ﴿١٠٨

De ki : işte benim meslekim bu, basıret üzere Allah’a’da davet ederim ben ve banan tabi olanlar, ve Allah’ı tesbih ile tenzih eylerim ve ben müşriklerden değilim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Benim yolum işte budur. Allah'a basiretle davet ediyorum, ben de bana uyanlar da, Allah'ı tenzih ederiz. Ben, asla müşriklerden değilim.

— İbni Kesir

De ki: “İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah’a çağırırız. Allah’ın şanı yücedir. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.”

— Diyanet İşleri

De ki (Habîbim:) «işte bu, benim yolumdur. Ben (insanları) Allaha (körü körüne değil) bir basıyret üzere da'vet ediyorum. Ben de, bana tâbi olanlar da (böyleyiz). Allahı (ortaklardan) tenzîh ederim. Ben müşriklerden değilim».

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed, de ki; «İşte benim yolum budur, ben inandırıcı kanıtlar göstererek insanları Allah'a çağırırım. Bana uyanlar da öyle yaparlar. Allah'ı her türlü noksanlıktan uzak tutarım. Ben Allah'a ortak koşanlardan değilim.»

— Seyyid Kutub

وَمَآ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ إِلَّا رِجَالًا نُّوحِىٓ إِلَيْهِم مِّنْ أَهْلِ ٱلْقُرَىٰٓۗ أَفَلَمْ يَسِيرُواْ فِى ٱلْأَرْضِ فَيَنظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْۗ وَلَدَارُ ٱلْءَاخِرَةِ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ ٱتَّقَوْاْۗ أَفَلَا تَعْقِلُونَ ﴿١٠٩

Senden evvel gönderdiğimiz peygamberler de başka değil ancak şehirler ahalisinden kendilerine vahyeylediğimiz bir takım erler idi; Ya şimdi o yerde bir gezmediler mi? Baksalar kendilerinden evvel geçenlerin akibetleri nasıl olmuş? Ve elbette âhiret evi korunanlar için daha hayırlıdır ya, hâlâ akletmeyecekmisiniz?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Senden önce gönderdiğimiz elçiler de ancak kasabalar halkından, kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkeklerdi. Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki; görsünler kendilerinden önce geçenlerin akıbetlerinin nasıl olduğunu. İttika edenler için ahiret yurdu elbette daha hayırlıdır. Hala akıllanmayacak mısınız?

— İbni Kesir

Biz senden önce de, memleketler halkından ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Elbette ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?

— Diyanet İşleri

Senden evvel (peygamber olarak) gönderdiklerimiz (başka değil senin gibi) şehirler halkından kendilerine vahy eder olduğumuz erkek adamlardı. (Acaba müşrikler) kendilerinden evvelkilerin akıbeti nice olduğunu görmeleri için hiç de yer yüzünde gezib dolaşmadılar mı? Âhiret yurdu (şirkden ve günâhlardan) sakınanlar için elbet daha hayırlıdır. Siz (ey müşrikler) haalâ akıllanmayacak mısınız?

— Hasan Basri Çantay

Senden önce gönderdiğimiz tüm peygamberler de, çeşitli şehirlerin halklarından seçerek kendilerine vahiy indirdiğimiz erkekler idi. Onlar yeryüzünde gezerek; kendilerinden önceki inkârcı milletlerin sonunun nasıl olduğunu görmüyorlar mı? Kötülükten kaçınanlar için ahiret yurdu, dünyadan daha hayırlıdır. Bunu düşünemiyor musunuz?

— Seyyid Kutub

حَتَّىٰٓ إِذَا ٱسْتَيْـَٔسَ ٱلرُّسُلُ وَظَنُّوٓاْ أَنَّهُمْ قَدْ كُذِبُواْ جَآءَهُمْ نَصْرُنَا فَنُجِّىَ مَن نَّشَآءُۖ وَلَا يُرَدُّ بَأْسُنَا عَنِ ٱلْقَوْمِ ٱلْمُجْرِمِينَ ﴿١١٠

Nihayet peygamberler ümidlerini kesecek hale geldikleri ve onlar yalana çıkarıldılar zannettikleri vakit onlara nusratımız geldi de dileklerimiz necata erdirildi, mücrimler güruhundan ise azâbımız geri döndürülmez.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Nihayet o Peygamber ümitsizliğe düşüp kesinlikle yalanladıklarını sandıkları sırada, onlara yardımımız gelmiştir. Böylece dilediğimiz kurtarılmıştır. Suçlular güruhundan ise baskınımız asla geri çevrilmeyecektir.

— İbni Kesir

Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hâle gelip yalanlandıklarını düşündükleri sırada, onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi. Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez.

— Diyanet İşleri

Hattâ o peygamberler (kavmlerinin îmanından) ümidlerini kesib de onların (va'd edildikleri nusret-i ilâhiyye hususunda) muhakkak yalana çıkarıldıklarını zannetdikleri sırada onlara nusretimiz yetişib gelmiş, biz kimi dilersek o (ya'ni peygamberler ve tabileri) kurtuluşa erdirilmişdir. Günahkârlar güruhundan ise azabımız asla döndürülmeyecekdir.

— Hasan Basri Çantay

Gönderdiğimiz peygamberler, ümmetlerinden iyice ümit kestiklerinde ve kesinlikle yalancı sayıldıkları sonucuna vardıklarında, kendilerine yardımımız erişiverdi de dilediklerimiz ortak azaptan kurtarıldı, fakat hiç kimse ağır suçlulardan şiddetli azabımızı savamaz.

— Seyyid Kutub

لَقَدْ كَانَ فِى قَصَصِهِمْ عِبْرَةٌ لِّأُوْلِى ٱلْأَلْبَٰبِۗ مَا كَانَ حَدِيثًا يُفْتَرَىٰ وَلَٰكِن تَصْدِيقَ ٱلَّذِى بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْصِيلَ كُلِّ شَىْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿١١١

Hakikat onların kıssalarında ülül’elbab için bir ibret vardır, bu uydurulur bir söz değil ve lâkin önündekinin tas: diki ve her şeyin tafsili ve iman edecek bir kavim için bir hidayet bir rahmettir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; onların kıssalarında aklı olanlar için ibretler vardır. Bu, uydurulabilecek bir söz değildir. O; sadece kendinden önceki kitabların tasdiki, her şeyin tafsilidir. İnananlar topluluğu için de hidayet ve rahmettir.

— İbni Kesir

Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır. Kur’an, uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir.

— Diyanet İşleri

Andolsun, onların kıssalarını açıklamada salim akıl saahibleri için birer ibret vardır. (Bu Kur'an) uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden evvel (inen kitabların) tasdıyk), (dîne âid) her şey'in tafsilidir, îman edecekler zümresi için de bir hidâyet ve rahmetdir o.

— Hasan Basri Çantay

Sağduyuluların, peygamberlere ilişkin hikâyelerden alacakları ibret dersleri vardır. Bu Kur'an bir düzmece sözler dizisi değildir. Tersine O, kendisinden önceki kutsal kitapları onaylayan, her şeyi ayrıntılı biçimde anlatan, mü'minler için doğru yol kılavuzu ve rahmet olan gerçek bir ilahi kitaptır.

— Seyyid Kutub

AYARLAR