بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِن نَّقُولُ إِلَّا ٱعۡتَرَىٰكَ بَعۡضُ ءَالِهَتِنَا بِسُوٓءٖۗ قَالَ إِنِّيٓ أُشۡهِدُ ٱللَّهَ وَٱشۡهَدُوٓاْ أَنِّي بَرِيٓءٞ مِّمَّا تُشۡرِكُونَ ٥٤

İlahlarımızdan biri seni fena çarpmış, demekten başka bir şey de söylemeyiz. Dedi ki: Doğrusu ben, Allah'ı şahid tutuyorum. Siz de şahid olun ki; sizin Allah'tan başka şirk koştuğunuz şeylerden, ben uzağım.

– İbni Kesir

مِن دُونِهِۦۖ فَكِيدُونِي جَمِيعٗا ثُمَّ لَا تُنظِرُونِ ٥٥

Hepiniz birlikte tuzak kurun bana. Sonra da hiç müsade etmeyin.

– İbni Kesir

إِنِّي تَوَكَّلۡتُ عَلَى ٱللَّهِ رَبِّي وَرَبِّكُمۚ مَّا مِن دَآبَّةٍ إِلَّا هُوَ ءَاخِذُۢ بِنَاصِيَتِهَآۚ إِنَّ رَبِّي عَلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ ٥٦

Ben, sadece benim de, sizin de Rabbınız olan Allah'a tevekkül ettim. Yürüyen hiç bir canlı yoktur ki; O, alnından tutmasın. Elbette dosdoğru yol üzeredir benim Rabbım.

– İbni Kesir

فَإِن تَوَلَّوۡاْ فَقَدۡ أَبۡلَغۡتُكُم مَّآ أُرۡسِلۡتُ بِهِۦٓ إِلَيۡكُمۡۚ وَيَسۡتَخۡلِفُ رَبِّي قَوۡمًا غَيۡرَكُمۡ وَلَا تَضُرُّونَهُۥ شَيۡـًٔاۚ إِنَّ رَبِّي عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٍ حَفِيظٞ ٥٧

Yüz çevirirseniz; bilin ki: Ben, size neyi bildirmek için gönderildimse onları bildirdim. Rabbım, yerinize sizden başka bir kavim de getirebilir. Ve siz, O'na bir şey yapamazsınız. Doğrusu Rabbım, her şeye Hafiz'dir.

– İbni Kesir

وَلَمَّا جَآءَ أَمۡرُنَا نَجَّيۡنَا هُودٗا وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مَعَهُۥ بِرَحۡمَةٖ مِّنَّا وَنَجَّيۡنَٰهُم مِّنۡ عَذَابٍ غَلِيظٖ ٥٨

Emrimiz gelince; Hud'u ve beraberindeki mü'minleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları katı bir azabtan kurtardık.

– İbni Kesir

وَتِلۡكَ عَادٞۖ جَحَدُواْ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِمۡ وَعَصَوۡاْ رُسُلَهُۥ وَٱتَّبَعُوٓاْ أَمۡرَ كُلِّ جَبَّارٍ عَنِيدٖ ٥٩

Ad da, Rabblarının ayetlerini bile bile inkar ettiler. Peygamberlerine isyan ettiler. Ve her inadçı zorbanın emrine uydular.

– İbni Kesir

وَأُتۡبِعُواْ فِي هَٰذِهِ ٱلدُّنۡيَا لَعۡنَةٗ وَيَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۗ أَلَآ إِنَّ عَادٗا كَفَرُواْ رَبَّهُمۡۗ أَلَا بُعۡدٗا لِّعَادٖ قَوۡمِ هُودٖ ٦٠

Bu dünyada da, kıyamet gününde de la'nete uğradılar. Bilin ki: Ad, Rabblarını inkar ettiler. Ve yine bilin ki; Hud'un kavmi Ad, Allah'ın rahmetinden uzaklaştı.

– İbni Kesir

۞ وَإِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمۡ صَٰلِحٗاۚ قَالَ يَٰقَوۡمِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنۡ إِلَٰهٍ غَيۡرُهُۥۖ هُوَ أَنشَأَكُم مِّنَ ٱلۡأَرۡضِ وَٱسۡتَعۡمَرَكُمۡ فِيهَا فَٱسۡتَغۡفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُوٓاْ إِلَيۡهِۚ إِنَّ رَبِّي قَرِيبٞ مُّجِيبٞ ٦١

Semud'a da kardeşleri Salih'i, Ey kavmim; Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. O'dur sizi yeryüzünden yaratıp orayı i'mar etmenizi isteyen. Mağfiret dileyin O'ndan, sonra da tevbe edin. Şüphesiz Rabbım, size yakındır, kabul edendir, dedi.

– İbni Kesir

قَالُواْ يَٰصَٰلِحُ قَدۡ كُنتَ فِينَا مَرۡجُوّٗا قَبۡلَ هَٰذَآۖ أَتَنۡهَىٰنَآ أَن نَّعۡبُدَ مَا يَعۡبُدُ ءَابَآؤُنَا وَإِنَّنَا لَفِي شَكّٖ مِّمَّا تَدۡعُونَآ إِلَيۡهِ مُرِيبٖ ٦٢

Dediler ki: Ey Salih, aramızda bundan önce kendisinden iyilik beklenmiş kimseydin sen. Şimdi kalkıp da babalarımızın taptıklarına tapmaktan bizi vazgeçirmek mi istiyorsun? Doğrusu, bizi çağırdığın şeyden şüphe ve endişe içindeyiz.

– İbni Kesir

قَالَ يَٰقَوۡمِ أَرَءَيۡتُمۡ إِن كُنتُ عَلَىٰ بَيِّنَةٖ مِّن رَّبِّي وَءَاتَىٰنِي مِنۡهُ رَحۡمَةٗ فَمَن يَنصُرُنِي مِنَ ٱللَّهِ إِنۡ عَصَيۡتُهُۥۖ فَمَا تَزِيدُونَنِي غَيۡرَ تَخۡسِيرٖ ٦٣

Dedi ki: Ey kavmim; Rabbımdan açık bir delilim olur, bana rahmet eder ve ben de O'na baş kaldırırsam; söyleyin bakalım, beni Allah'a karşı kim savunur? Bana hüsrandan başka bir şey kazandırmazsınız.

– İbni Kesir

وَيَٰقَوۡمِ هَٰذِهِۦ نَاقَةُ ٱللَّهِ لَكُمۡ ءَايَةٗۖ فَذَرُوهَا تَأۡكُلۡ فِيٓ أَرۡضِ ٱللَّهِۖ وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوٓءٖ فَيَأۡخُذَكُمۡ عَذَابٞ قَرِيبٞ ٦٤

Ey kavmim; bu, size bir ayet olarak Allah'ın yarattığı dişi devedir, bırakın onu da Allah'ın toprağında otlasın. Ona kötü maksadla dokunmayın. Yoksa siz, pek yakın bir azaba uğrarsınız.

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu