بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَتَكُونُ ٱلْجِبَالُ كَٱلْعِهْنِ ٱلْمَنفُوشِ ﴿٥﴾
Dağlar da atılmış renkli yünler gibi olacaktır.
فَأَمَّا مَن ثَقُلَتْ مَوَٰزِينُهُۥ ﴿٦﴾
İşte o vakit, kimin tartıları ağır gelmişse,
فَهُوَ فِى عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ ﴿٧﴾
Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içinde olacaktır.
وَأَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَٰزِينُهُۥ ﴿٨﴾
Ama kimin de tartıları hafif gelirse,
فَأُمُّهُۥ هَاوِيَةٌ ﴿٩﴾
İşte onun anası (varacağı yer) Hâviye’dir.
وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا هِيَهْ ﴿١٠﴾
Sen Hâviye’nin ne olduğunu ne bileceksin?
نَارٌ حَامِيَةٌۢ ﴿١١﴾
O, kızgın bir ateştir.