بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَتَكُونُ ٱلۡجِبَالُ كَٱلۡعِهۡنِ ٱلۡمَنفُوشِ ٥
Dağlar da didilmiş elvan yünler gibi atılacaktır.
Dağlar; atılmış renkli yünler gibi olacak.
Dağlar da atılmış renkli yünler gibi olacaktır.
dağlar atılmış renkli yünler gibi olacak.
Dağlar atılmış renkli yün gibi olurlar.
فَأَمَّا مَن ثَقُلَتۡ مَوَٰزِينُهُۥ ٦
İşte o vakit mizanları ağır basan kimse.
Ama kimin tartıları ağır gelirse;
İşte o vakit, kimin tartıları ağır gelmişse,
İşte (o gün) kimin tartıları ağır gelirse,
Kimin tartıları ağır gelirse,
فَهُوَ فِي عِيشَةٖ رَّاضِيَةٖ ٧
O artık hoşnud bir hayattadır.
O, hoş bir hayat içindedir.
Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içinde olacaktır.
artık o hoşnuud (olacağı) bir yaşayışdadır.
O hoş bir hayat içinde olur,
وَأَمَّا مَنۡ خَفَّتۡ مَوَٰزِينُهُۥ ٨
Fakat mizanları hafif gelen kimse.
Ama kimin de tartıları hafif gelirse;
Ama kimin de tartıları hafif gelirse,
Amma kimin de tartıları hafif gelirse,
Kimin tartıları hafif gelirse,
فَأُمُّهُۥ هَاوِيَةٞ ٩
O vakit onun anası haviyedir.
Artık onun da durağı Haviye'dir.
İşte onun anası (varacağı yer) Hâviye’dir.
artık onun anası «Hâviye» (uçurum) dur.
Onların yeri, (haviye) çukurdur,
وَمَآ أَدۡرَىٰكَ مَا هِيَهۡ ١٠
Ve bildin mi haviye nedir?
Onun ne olduğunu bilir misin sen?
Sen Hâviye’nin ne olduğunu ne bileceksin?
Onun mâhiyyetini sana bildiren nedir?
Onun ne olduğunu sen nereden bileceksin?
نَارٌ حَامِيَةُۢ ١١
Kızışmış bir ateş.
Kızgın bir ateştir.
O, kızgın bir ateştir.
(O), haraareti çetin bir ateşdir.
O kızgın bir ateştir.