بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
يَوْمَ يَكُونُ ٱلنَّاسُ كَٱلْفَرَاشِ ٱلْمَبْثُوثِ ﴿٤﴾
O gün insanlar yaygın (ve salgın) pervaneler gibi olacak.
وَتَكُونُ ٱلْجِبَالُ كَٱلْعِهْنِ ٱلْمَنفُوشِ ﴿٥﴾
dağlar atılmış renkli yünler gibi olacak.
فَأَمَّا مَن ثَقُلَتْ مَوَٰزِينُهُۥ ﴿٦﴾
İşte (o gün) kimin tartıları ağır gelirse,
فَهُوَ فِى عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ ﴿٧﴾
artık o hoşnuud (olacağı) bir yaşayışdadır.
وَأَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَٰزِينُهُۥ ﴿٨﴾
Amma kimin de tartıları hafif gelirse,
فَأُمُّهُۥ هَاوِيَةٌ ﴿٩﴾
artık onun anası «Hâviye» (uçurum) dur.
وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا هِيَهْ ﴿١٠﴾
Onun mâhiyyetini sana bildiren nedir?
نَارٌ حَامِيَةٌۢ ﴿١١﴾
(O), haraareti çetin bir ateşdir.