بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَٱلۡمُغِيرَٰتِ صُبۡحٗا ٣
Ve sabahleyin baskın basan.
Sabah sabah baskın yapanlara,
(1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
sabahlayın baskın yapanlara,
Sabah akşam akına çıkanlara,
فَأَثَرۡنَ بِهِۦ نَقۡعٗا ٤
Derken savurup da bir toz duman.
Ve tozu dumana katanlara,
(1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
derken orada (ayaklarıyle) toz koparanlara,
Ve tozu dumana katanlara,
فَوَسَطۡنَ بِهِۦ جَمۡعًا ٥
Bir derneği o demde ortalayan: kuvvetlere kasem eylerim ki.
Derken bir topluluğun ortasına dalanlara,
(1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
Bununla bir topluluğun tâ ortasına girenlere (ya'nî atlara) ki,
Düşman topluluğu içine dalanlara ki,
إِنَّ ٱلۡإِنسَٰنَ لِرَبِّهِۦ لَكَنُودٞ ٦
Pek nankördür o insan Rabb’ine.
Gerçekten insan; Rabbına karşı çok nankördür.
(1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
muhakkak insan Rabbine karşı çok nankördür.
İnsan Rabbine karşı çok nankördür.
وَإِنَّهُۥ عَلَىٰ ذَٰلِكَ لَشَهِيدٞ ٧
Ve o kendi şâhiddir buna.
Doğrusu kendisi de buna, hakkıyla şahiddir.
Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir.
Hiç şübhesiz O buna hakkıyle şâhiddir.
Ve kendisi de buna şahittir.
وَإِنَّهُۥ لِحُبِّ ٱلۡخَيۡرِ لَشَدِيدٌ ٨
Ve o sevdiği için serveti katıdır, çetindir ona.
Gerçekten o, hayır sevgisinde pek şiddetlidir.
Hiç şüphesiz o, mal sevgisi sebebiyle çok katıdır.
Gerçek o, mal sevgisinden dolayı pek katıdır.
Doğrusu o, malı çok sever.
۞ أَفَلَا يَعۡلَمُ إِذَا بُعۡثِرَ مَا فِي ٱلۡقُبُورِ ٩
Fakat bilmeyecek mi? Deşlidiği zaman o kabirdekiler.
Yoksa bilmez mi kabirdekilerin çıkarılacağı zamanı?
(9-11) Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her hâlinden mutlaka haberdardır.
Haalâ o, (hakıykatı görüp) bilmeyecek mi, kabirlerin içindekiler (eşilib) çıkarıldığı zaman,
Bilmez mi o, kabirlerde olanlar dışarı atıldığı,
وَحُصِّلَ مَا فِي ٱلصُّدُورِ ١٠
Ve derildiği zaman o sadırdakiler.
Göğüslerde bulunanların derlenip toparlanacağını?
(9-11) Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her hâlinden mutlaka haberdardır.
göğüslerde ne varsa onlar da derlenib toparlandığı (zaman)?
Kalplerde olanlar ortaya konulduğu zaman.
إِنَّ رَبَّهُم بِهِمۡ يَوۡمَئِذٖ لَّخَبِيرُۢ ١١
O gün o Rableri onlara elbette habîrdir.
Muhakkak ki Rabbları, o gün, onların her şeyinden haberdardır.
(9-11) Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her hâlinden mutlaka haberdardır.
Hakıykat, o gün Rableri onlar (ın her haalin) den elbette tamâmiyle haberdârdır.
Doğrusu Rabbleri o gün herşeyinden haberdardır.