بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَلَوْ شَآءَ رَبُّكَ لَءَامَنَ مَن فِى ٱلْأَرْضِ كُلُّهُمْ جَمِيعًاۚ أَفَأَنتَ تُكْرِهُ ٱلنَّاسَ حَتَّىٰ يَكُونُواْ مُؤْمِنِينَ ﴿٩٩

Eğer Rabbin dilese idi Yer yüzünde kim varsa hepsi top yekûn iman ederlerdi, o halde insanları hep mü'min olsunlar diye senmi ikrah edeceksin?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer Rabbın dileseydi; yeryüzündeki insanların hepsi iman ederdi. Öyleyse sen mi insanları mü'min olmaları için zorlayacaksın.

— İbni Kesir

Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekûn iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mü’min olsunlar diye, insanları zorlayacaksın?

— Diyanet İşleri

Eğer Rabbin dileseydi yer yüzündeki kimselerin hepsi, topyekûn elbette îman ederdi. Böyle iken sen hepsi mü'min olsunlar diye insanları zorlayıb duracak mısın?

— Hasan Basri Çantay

Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde yaşayanların hepsi tümü ile iman ederdi. O halde insanları sen mi zorlayacaksın da iman edecekler?

— Seyyid Kutub

وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَن تُؤْمِنَ إِلَّا بِإِذْنِ ٱللَّهِۚ وَيَجْعَلُ ٱلرِّجْسَ عَلَى ٱلَّذِينَ لَا يَعْقِلُونَ ﴿١٠٠

Allah’ın izni olmadıkça hiç bir nefs için iman edebilmek yoktur ve akıllarını husn-i istimal etmeyenleri o pislik içinde bırakır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'ın izni olmadan hiç kimse iman edemez. Ve o, pisliği akledemeyenlerin üzerine kılar.

— İbni Kesir

Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. Allah, azabı akıllarını (güzelce) kullanmayanlara verir.

— Diyanet İşleri

Allahın izni olmadan hiç bir kimsenin îman etmesi mümkün değildir. O, akılları iyi kullanmazlara murdarlık (azâb) verir.

— Hasan Basri Çantay

Allah'ın izni olmadıkça hiç kimsenin inanması sözkonusu değildir. Allah, aklını kullanmayanları en yüz kızartıcı iğrençliğin kucağına atar.

— Seyyid Kutub

قُلِ ٱنظُرُواْ مَاذَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِۚ وَمَا تُغْنِى ٱلْءَايَٰتُ وَٱلنُّذُرُ عَن قَوْمٍ لَّا يُؤْمِنُونَ ﴿١٠١

De ki: bakın, göklerde yerde neler var, fakat o âyetler, o inzarlar iman etmeyecek bir kavme ne fâide verir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Göklerde ve yerde neler var, bir bakın. Fakat bunca ayetler ve uyarılar inanmayanlar güruhuna fayda vermez.

— İbni Kesir

De ki: “Göklerde ve yerde neler var, bir baksanıza.” Fakat âyetler ve uyarılar, inanmayan bir topluma hiçbir fayda sağlamaz.

— Diyanet İşleri

De ki: «Göklerde ve yerde neler var, bakın». (Fakat) bunca âyetler (ibretler) ve inzârlar îman etmeyecekler gürûhüne fâide vermez.

— Hasan Basri Çantay

Onlara de ki; «Göklerde ve yerde neler olduğuna bakınız.» Fakat ibret verici belgelerin ve uyarıların iman etmeyenlere hiçbir yararı olmaz.

— Seyyid Kutub

فَهَلْ يَنتَظِرُونَ إِلَّا مِثْلَ أَيَّامِ ٱلَّذِينَ خَلَوْاْ مِن قَبْلِهِمْۚ قُلْ فَٱنتَظِرُوٓاْ إِنِّى مَعَكُم مِّنَ ٱلْمُنتَظِرِينَ ﴿١٠٢

Onun için onlar sırf kendilerinden evvel geçenlerin günleri gibi bir gün gözlerler, de ki: gözleyin ben de sizinle beraber gözleyenlerdenim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerinden önce geçenlerin başlarına gelen günler gibisinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: Bekleyin, ben de sizinle beraber beklemekteyim.

— İbni Kesir

Onlar sadece, kendilerinden önce gelip geçenlerin başlarına gelen (azap dolu) günlerin benzerini mi bekliyorlar? De ki: “Bekleyin bakalım, ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim.”

— Diyanet İşleri

Onlar, kendilerinden evvel (gelib) geçmiş (kavm) lerin (o acıklı) günleri gibi (bir gün) den başkasını mı bekliyorlar?. De ki: «Haydi (o günü) bekleyin. Şübhesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.»

— Hasan Basri Çantay

Onlar kendilerinden önce gelip geçen toplumların yaşadıkları acı günlerden başka bir sonuç mu bekliyorlar? Onlara de ki; «Bekleyiniz bakalım, ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim.»

— Seyyid Kutub

ثُمَّ نُنَجِّى رُسُلَنَا وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْۚ كَذَٰلِكَ حَقًّا عَلَيْنَا نُنجِ ٱلْمُؤْمِنِينَ ﴿١٠٣

Sonra Resullerimizi ve iman edenleri kurtarırız, biz böyle uhdemizde bir hakk olarak mü'minleri kurtarırız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra Biz, peygamberlerimizi ve iman edenleri kurtarırız. Böylece üstümüze bir hak olarak mü'minleri kurtaracağız.

— İbni Kesir

Sonra resûllerimizi ve iman edenleri kurtarırız. (Ey Muhammed!) Aynı şekilde üzerimize bir hak olarak, inananları da kurtaracağız.

— Diyanet İşleri

Nihayet biz resullerimizi ve îman edenleri selâmete erdiririz. (Müşriklere azâb çatdığı zaman) böylece mü'minleri de, üstümüzde bir hak olarak, kurtaracağız.

— Hasan Basri Çantay

Sözkonusu toplu afetlerden sonra peygamberlerimizi ve iman edenleri kurtarırız. Mü'minleri kurtarmak böylece üzerimize borçtur.

— Seyyid Kutub

قُلْ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِن كُنتُمْ فِى شَكٍّ مِّن دِينِى فَلَآ أَعْبُدُ ٱلَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَلَٰكِنْ أَعْبُدُ ٱللَّهَ ٱلَّذِى يَتَوَفَّىٰكُمْۖ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ ﴿١٠٤

De ki: ey insanlar, eğer benim dinimde bir şekk ediyorsanız haberiniz olsun ki ben sizin Allah’dan başka taptıklarınıza tapmam ve lâkin ben sizin canınızı alacak olan Allah’a kulluk ederim ve ben şöyle emr olundum ki: mü'minlerden olayım.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Ey insanlar; benim dinimden şüphede iseniz, ben Allah'tan başka taptıklarınıza tapmam. Ancak, sizi öldürecek olan Allah'a kulluk ederim. Ben, mü'minlerden olmakla emrolundum.

— İbni Kesir

De ki: “Ey insanlar, eğer benim dinimden herhangi bir şüphede iseniz, bilin ki ben, Allah’ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam, fakat sizin canınızı alacak olan Allah’a kulluk ederim. Bana mü’minlerden olmam emrolundu.”

— Diyanet İşleri

De ki: «Ey insanlar, eğer benim dînimden bir şübhede iseniz (iyice bilin ki) ben Allâhı bırakıb da sizin tapar olduklarınıza tapmam. Ancak sizin canınızı alacak olan Allaha kulluk ederiz. Bana mü'minlerden olmaklığım emredilmişdir».

— Hasan Basri Çantay

De ki «Ey insanlar, benim dinimden şüphede iseniz, bilin ki ben Allah’tan başka taptıklarınıza tapmam. Ancak bizi öldürecek olan Allah’a kulluk ederim. Ben, mü’minlerden olmakla emrolundum.»

— Seyyid Kutub

وَأَنْ أَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ ٱلْمُشْرِكِينَ ﴿١٠٥

Hem sırf hakka müteveccih hanîf olarak dine yüz tut ve sakın müşriklerden olma.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve yüzünü tevhid dinine döndür, sakın müşriklerden olma diye.

— İbni Kesir

(105-106) Yine bana şöyle emredildi: “Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dîne çevir. Sakın Allah’a ortak koşanlardan olma. Allah’ı bırakıp da sana ne fayda ve ne de zarar verebilecek olan şeylere yalvarma. Eğer böyle yaparsan, şüphesiz ki sen zâlimlerden olursun.”

— Diyanet İşleri

Ve: «Yüzünü tevhîd dînine döndür, sakın müşriklerden olma» (denilmişdir).

— Hasan Basri Çantay

Bana: «Yüzünü tevhit dinine döndür, sakın müşriklerden olma»

— Seyyid Kutub

وَلَا تَدْعُ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَا يَنفَعُكَ وَلَا يَضُرُّكَۖ فَإِن فَعَلْتَ فَإِنَّكَ إِذًا مِّنَ ٱلظَّٰلِمِينَ ﴿١٠٦

Ve Allah’ın mâsivasından sana kendi kendine ne menfaat ve ne mazarrat yapamıyacak şeylere perestiş etme, eğer edersen o halde sen şüphesiz nefsine zulmedenlerden olursun.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'ı bırakıp da sana ne fayda, ne de zarar getirmeyecek olan şeylere tapma. Eğer böyle yapacak olursan; şüphesiz zalimlerden olursun.

— İbni Kesir

(105-106) Yine bana şöyle emredildi: “Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dîne çevir. Sakın Allah’a ortak koşanlardan olma. Allah’ı bırakıp da sana ne fayda ve ne de zarar verebilecek olan şeylere yalvarma. Eğer böyle yaparsan, şüphesiz ki sen zâlimlerden olursun.”

— Diyanet İşleri

(Bana:) «Allâhı bırakıb da sana ne fâide, ne de zarar yapamayacak olan nesnelere tapma. Eğer (böyle) yaparsan o takdirde şübhesiz ki sen (kendine) yazık etmişlerden olursun (diye emr edilmişdir).

— Hasan Basri Çantay

«Allah’ı bırakıp ta sana ne fayda ne de zarar getirecek olan nesnelere tapma. Eğer öyle yapacak olursan şüphesiz zâlimlerden olursun denildi» de.

— Seyyid Kutub

وَإِن يَمْسَسْكَ ٱللَّهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُۥٓ إِلَّا هُوَۖ وَإِن يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلَا رَآدَّ لِفَضْلِهِۦۚ يُصِيبُ بِهِۦ مَن يَشَآءُ مِنْ عِبَادِهِۦۚ وَهُوَ ٱلْغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ ﴿١٠٧

Ve eğer Allah sana bir keder dokunduracak olursa onu ondan başka açacak yoktur ve eğer o sana bir hayır murad ederse o vakit de onun fadlını reddedecek yoktur, O, onu kullarından dilediğine nasîb eder, O öyle Gafur, öyle Rahimdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah sana bir sıkıntı verirse; onu yine ancak Allah giderir. Sana biri iyilik dilediği takdirde; onun lütfunu geri çevirecek de yoktur. O, bunu kullarından dilediğine verir. O, Gafur'dur, Rahim'dir.

— İbni Kesir

Eğer Allah sana herhangi bir zarar verecek olursa, bil ki onu, O’ndan başka giderebilecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur. O, bunu kullarından dilediğine eriştirir. O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

— Diyanet İşleri

Eğer Allah sana (her hangi yüzden bir keder,) bir zarar dokundurursa onu kendinden başka hiç bir açıcı (giderici) yokdur. Eğer sana bir hayır da dilerse Onun fazl (-u kerem) ini geri çevirici hiç bir (kuvvet) de yokdur. O, bunu kullarından dilediğine erişdirir. O, çok yarlığayıcı çok esirgeyicidir.

— Hasan Basri Çantay

Allah sana bir sıkıntı verirse onu yine ancak Allah giderir. Sana bir iyilik dilediği takdirde O’nun nimetini engelleyecek bir kuvvet de yoktur. O, bunu kullarından dilediğine eriştirir. O, Gafûr dur, Rahîm dir.

— Seyyid Kutub

قُلْ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ قَدْ جَآءَكُمُ ٱلْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْۖ فَمَنِ ٱهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِى لِنَفْسِهِۦۖ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۖ وَمَآ أَنَاْ عَلَيْكُم بِوَكِيلٍ ﴿١٠٨

Ey insanlar! işte Rabbiniz’den size hak geldi, artık hidayeti kabul eden kendi nefsi için kabul etmiş olur, sapkınlık eden de kendi aleyhine sapmış olur: ve ben sizin üzerinize vekil değilim, de.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Ey insanlar; size Rabbınızdan hak gelmiştir. Artık kim hidayeti kabul ederse; o, ancak kendi faydası için hidayete ermiş, kim de saparsa; kendi zararına sapmış olur. Ben, sizin başınıza bir bekçi değilim.

— İbni Kesir

De ki: “Ey insanlar, size Rabbinizden gerçek (Kur’an) gelmiştir. Artık kim doğru yola girerse, ancak kendisi için girer. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapar. Ben sizden sorumlu değilim.”

— Diyanet İşleri

De ki: «Ey insanlar, size Rabbinizden hak gelmişdir. Artık kim hidâyeti kabul ederse o, ancak kendi fâidesi için hidâyete ermiş, kim de saparsa o da yalınız kendi zararına sapmış olur. Ben sizin başınızda bir bekçi de değilim a»!

— Hasan Basri Çantay

De ki: «Ey insanlar, size Rabbinizden hak gelmiştir. Artık kim hidayeti kabul ederse o, ancak kendi faydası için hidayete ermiş, kim de saparsa, kendi zararına sapmış olur. Ben sizin başınızda bir bekçi de değilim.»

— Seyyid Kutub

وَٱتَّبِعْ مَا يُوحَىٰٓ إِلَيْكَ وَٱصْبِرْ حَتَّىٰ يَحْكُمَ ٱللَّهُۚ وَهُوَ خَيْرُ ٱلْحَٰكِمِينَ ﴿١٠٩

Ve sana ne vahy olunuyorsa ona tâbi ol ve sabret ta ki Allah, hükmünü versin, hâkimlerin en hayırlısı odur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sana vahyedilene uy. Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

— İbni Kesir

(Ey Muhammed!) Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

— Diyanet İşleri

(Habîbim) sana her ne vahy ediliyorsa ona tâbi ol. Allah (ın) hükm (ü zuhur) edinceye kadar sabr (u sebat) et. O, haakimlerin en hayırlısıdır.

— Hasan Basri Çantay

Sana her ne vahy ediliyorsa ona tabi ol. Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

— Seyyid Kutub

AYARLAR