بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَكَانُواْ يَتَّقُونَ ﴿٦٣

Onlar ki Allah’a iman etmişlerdir ve hep takvâ ile korunur dururlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki iman edip takvaya ermişlerdir.

— İbni Kesir

Onlar iman etmiş ve Allah’a karşı gelmekten sakınmış olanlardır.

— Diyanet İşleri

Onlar îman edib takvaaya ermiş olanlardır.

— Hasan Basri Çantay

Onlar Allah'a inanmış ve kötülüklerden sakınmışlardır.

— Seyyid Kutub

لَهُمُ ٱلْبُشْرَىٰ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا وَفِى ٱلْءَاخِرَةِۚ لَا تَبْدِيلَ لِكَلِمَٰتِ ٱللَّهِۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ ﴿٦٤

Müjde onların dünya hayatında da Âhirette de, Allah’ın kelimatına tebdil yok o işte fevzi azim o.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar için dünya hayatında da, ahirette de müjde vardır. Allah'ın sözleri değişmez. Bu, büyük kurtuluşun kendisidir.

— İbni Kesir

Dünya hayatında da, ahirette de onlar için müjde vardır. Allah’ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. İşte bu büyük başarıdır.

— Diyanet İşleri

Dünyâ hayaatında da, âhiretde de onlar için müjde (ler) vardır. Allahın sözlerinde asla değişme (imkânı) yokdur. Bu, en büyük seâdetin ta kendisidir.

— Hasan Basri Çantay

Onlar için dünya hayatında da ahirette de müjde vardır. Allah'ın verdiği sözlerin değişmesi sözkonusu değildir. Büyük kurtuluş, büyük başarı işte budur.

— Seyyid Kutub

وَلَا يَحْزُنكَ قَوْلُهُمْۘ إِنَّ ٱلْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًاۚ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ ﴿٦٥

Ötekilerin lâfları seni mahzûn etmesin, çünkü izzet, hep Allah’ın’dır, O hepsini işitiyor, hepsini biliyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onların sözleri seni üzmesin. Muhakkak ki izzet, bütünüyle Allah'ındır. O, Semi'dir, Alim'dir.

— İbni Kesir

Onların (inkârcıların) sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün güç Allah’ındır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

— Diyanet İşleri

(Habîbim) onların (müşriklerin) lâkırdıları seni tasaya düşürmesin. Çünkü bütün izzet ve galebe Allahındır. O, (hepsini) hakkıyle işidici, kemâliyle bilicidir.

— Hasan Basri Çantay

Kafirlerin sözleri sakın seni üzmesin. Çünkü üstünlük tümü ile, Allah'ın tekelindedir. O, her şeyi işiten ve her şeyi bilendir.

— Seyyid Kutub

أَلَآ إِنَّ لِلَّهِ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَن فِى ٱلْأَرْضِۗ وَمَا يَتَّبِعُ ٱلَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ شُرَكَآءَۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ ﴿٦٦

Uyan: göklerde kim var, yerde kim varsa hep Allah’ın’dır, Allah’dan başkasına tapanlar dahi, şeriklerin tebaası olmazlar, ancak zanne tebaiyyet ederler ve ancak kendi mızraklarıyla ölçer yalan söylerler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dikkat edin; göklerde kim varsa ve yerde kim varsa, hepsi Allah'ındır. Allah'tan başkasına tapanlar, gerçekte Allah'a koştukları ortaklara tabi olmuyorlar, onlar bir takım zannlara uyuyor ve ancak yalan söylüyorlar.

— İbni Kesir

Bilesiniz ki göklerde kim var, yerde kim varsa, hep Allah’ındır. Allah’tan başkasına tapanlar (gerçekte) Allah’a koştukları ortaklara tâbi olmuyorlar. Şüphesiz onlar ancak zanna uyuyorlar ve sadece yalan söylüyorlar.

— Diyanet İşleri

Haberiniz olsun ki göklerde kim var, yerde kim varsa (hepsi) şübhesiz Allahındır. Allahdan başkasına tapanlar dahi (hakıykatde) Allaha katdıkları ortaklara tâbi olmuyorlar. Onlar (kuru) zandan başkasına uymuyorlar ve onlar ancak yalandan başkasını söylemiyorlar.

— Hasan Basri Çantay

Haberiniz olsun ki, göklerde ve yerde kimler varsa hepsi Allah'ındır. Allah'ı bir yana bırakarak putlara tapanlar aslında bu düzmece ortaklara uymuyorlar; sadece sanıya, dayanaksız bilgiye uyuyorlar, sırf asılsız hayallerin peşinden gidiyorlar.

— Seyyid Kutub

هُوَ ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلَّيْلَ لِتَسْكُنُواْ فِيهِ وَٱلنَّهَارَ مُبْصِرًاۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَسْمَعُونَ ﴿٦٧

O, odur ki içinde durup dinlenesiniz diye sizin için geceyi yaptı, gündüzü de göz açıcı, elbette bunda dinleyecek bir kavim için bir çok âyetler var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O'dur size geceyi dinlenesiniz diye karanlık ve gündüzü çalışasınız diye aydınlık kılan. Kulak veren bir kavim için bunlarda ayetler vardır.

— İbni Kesir

O, içinde dinlenesiniz diye geceyi sizin için (karanlık); gündüzü ise aydınlık kılandır. Şüphesiz bunda işiten bir toplum için ibretler vardır.

— Diyanet İşleri

O, geceyi — içinde sükûn ve istirahat etmeniz için — (karanlık), gündüzü ise (çalışıp kazanmanız için) zıyâdâr olarak yaratandır. Şübhe yok ki bunda kulak verecek bir kavm için ibretler vardır.

— Hasan Basri Çantay

Geceyi dinlenmenize elverişli ve gündüzü aydınlık yapan O'dur. Hiç şüphesiz bu sözlerde, onlara kulak verenler için birçok ibret dersi vardır.

— Seyyid Kutub

قَالُواْ ٱتَّخَذَ ٱللَّهُ وَلَدًاۗ سُبْحَٰنَهُۥۖ هُوَ ٱلْغَنِىُّۖ لَهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِۚ إِنْ عِندَكُم مِّن سُلْطَٰنٍۭ بِهَٰذَآۚ أَتَقُولُونَ عَلَى ٱللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ ﴿٦٨

"Dediler ki: Allah, veled edindi" hâşâ o sübhâne, ganiy O, göklerdeki ve yerdeki hep onun elinizde ona dair hiç bir burhan yoktur, Allah’a karşı ilm ile isbat edemeyeceğiz şey mi isnad ediyorsunuz?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, çocuk edindi, dediler. Haşa, Allah bundan münezzehtir. O, müstağnidir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Bu hususta hiç bir deliliniz yok. Allah hakkında bilmediğiniz şeyi mi söylüyorsunuz?

— İbni Kesir

“Allah, bir çocuk edindi” dediler. O, bundan uzaktır. O, her bakımdan sınırsız zengindir. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Bu konuda elinizde hiçbir delil de yoktur. Allah’a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?

— Diyanet İşleri

Dediler ki: «Allah kendine evlâd edindi». Haaşâ, Allah bundan münezzehdir, O, müstağnidir. Göklerde ne varsa, yerde ne varsa (hepsi) Onundur. Nezdinizde buna (o iddianıza) âid hiç bir delîl de yokdur. Siz Allaha karşı bilmeyeceğiniz (ilim ile isbat edemeyeceğiniz) bir şey'i mi söylüyorsunuz?

— Hasan Basri Çantay

Müşrikler 'Allah evlât edindi' dediler. Haşa! O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Bu konuda elinizde hiçbir kanıt yoktur. Nasıl oluyor da Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi söyleyebiliyorsunuz!

— Seyyid Kutub

قُلْ إِنَّ ٱلَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى ٱللَّهِ ٱلْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ ﴿٦٩

De ki: elbette yalanı Allah’a iftira edenler felâh bulmazlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Allah hakkında yalan uyduranlar hiç şüphesiz felah bulmayacaklardır.

— İbni Kesir

De ki: “Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler.”

— Diyanet İşleri

De ki: «Allaha karşı yalan uyduranlar hiç şübhesiz felah bulmayacaklardır».

— Hasan Basri Çantay

De ki; «Allah hakkında yalan uyduranlar kesinlikle iflah olmazlar.»

— Seyyid Kutub

مَتَٰعٌ فِى ٱلدُّنْيَا ثُمَّ إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ ثُمَّ نُذِيقُهُمُ ٱلْعَذَابَ ٱلشَّدِيدَ بِمَا كَانُواْ يَكْفُرُونَ ﴿٧٠

Dünyada cüzî bir zevk, sonra dönüşleri bizedir, sonra biz onlara o küfürlerinden dolayı azâbı tattıracağız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dünyada biraz faydalanma vardır. Sonra dönüşleri Bizedir. Sonra Biz de küfreder olmalarından dolayı onlara şiddetli azabı tattıracağız.

— İbni Kesir

Onlar için dünyada (geçici) bir yararlanma vardır. Sonra dönüşleri bizedir. Sonra da, inkâr etmekte olduklarına karşılık onlara şiddetli azabı tattıracağız.

— Diyanet İşleri

(Onların bu yalanları kendilerine belki) dünyâda (cüz'î) bir fâide (sağlayabilir). En son dönüşleri ise ancak bizedir. (Bundan) sonra da küfr (-ü inkâr) da ısraar etmekde olduklarına mukaabil onlara çetin azabı (mızı) tatdıracağız.

— Hasan Basri Çantay

Dünyada geçici bir yarar sağlarlar, arkasından dönüşleri bizedir, sonra gerçekleri inkâr etmelerinin karşılığı olarak onlara ağır bir azap tattırırız.

— Seyyid Kutub

وَٱتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ نُوحٍ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِۦ يَٰقَوْمِ إِن كَانَ كَبُرَ عَلَيْكُم مَّقَامِى وَتَذْكِيرِى بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ فَعَلَى ٱللَّهِ تَوَكَّلْتُ فَأَجْمِعُوٓاْ أَمْرَكُمْ وَشُرَكَآءَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُنْ أَمْرُكُمْ عَلَيْكُمْ غُمَّةً ثُمَّ ٱقْضُوٓاْ إِلَىَّ وَلَا تُنظِرُونِ ﴿٧١

Hem onlara Nuh’un kıssasını oku, bir vakit kavmine demişti ki: ey kavmim: eğer benim duruşum ve Allah’ın âyetlerini ihtar edişim size ağır geliyorsa, bilin ki ben, Allah’a dayanmışım, artık siz ve şerikleriniz her ne yapacaksanız toplanıp bütün azminizle karar verin, sonra yapacağınız, size hiç bir gam da teşkil etmesin, sonra hükmünüzü bana icra edin ve elinizden gelirse bana bir lâhza göz de açtırmayın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara Nuh'un haberini oku. Hani Nuh, kavmine demişti ki: Ey kavmim; aranızda kalmam, Allah'ın ayetlerini hatırlatmam, onlarla öğüt vermem size ağır geliyorsa; ben, Allah'a tevekkül ettim. Siz ve ortaklarınız toplanıp ne yapacağınızı kararlaştırın, içinizde ne tasarlıyorsanız açığa çıkarın, sonra bana mühlet de vermeyerek yapacağınızı yapın.

— İbni Kesir

Nûh’un haberini onlara oku. Hani o, bir vakit kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Eğer benim konumum ve Allah’ın âyetleriyle öğüt vermem size ağır geliyorsa, (biliniz ki) ben sadece Allah’a dayanıp güvenmişim. Artık siz de (bana) ne yapacağınızı ortaklarınızla beraber kararlaştırın ki, işiniz size dert olmasın! Bundan sonra bana hükmünüzü uygulayın; bana mühlet de vermeyin!

— Diyanet İşleri

Onlara Nuhun kıssasını oku. Hani o, kavmine: «Ey kavmim, demişdi, eğer benim (aranızda) duruşum, Allahın âyetleriyle öğüd verişim size ağır geliyorsa (ne diyeyim), ben ancak Allaha dayanıb güvenmişimdİr. Siz ve ortaklarınız da artık toplanıb ne yapacağınızı kararlaşdırın. (O suretde ki) bil'âhare bu işiniz (yapacağınız) size hiç bir tasa (ve peşimanlık vermiş) olmasın. Sonra hükmünüzü bana icra edin. (Hattâ) bana mühlet de vermeyin»!

— Hasan Basri Çantay

Onlara Nuh'un hikâyesini anlat: Hani o soydaşlarına demişti ki; «Ey soydaşlarım, eğer karşınıza çıkıp Allah'ın ayetlerini hatırlatmam ağırınıza gidiyorsa ben Allah'a dayandım; siz de Allah'a ortak koştuğunuz putlarla birlikte ne yapacağınızı kararlaştırınız, sonra vardığınız karardan dolayı başınız ağrımasın; arkasından şahsıma ilişkin kararınızı, bana hiçbir mühlet tanımaksızın uygulayınız.

— Seyyid Kutub

فَإِن تَوَلَّيْتُمْ فَمَا سَأَلْتُكُم مِّنْ أَجْرٍۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَى ٱللَّهِۖ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ ٱلْمُسْلِمِينَ ﴿٧٢

Eğer aldırmazsanız ben de, sizden bir ecir istemedim,benim ecrim ancak Allah’a’dır, ve ben onun birliğine boyun eğen müslimînden olmakla emrolundum.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yüz çevirirseniz; zaten ben sizden öğütlerimin karşılığı olarak bir ücret istemedim. Benim ücretim ancak Allah'a aittir. Ben, müslümanlardan olmakla emrolundum.

— İbni Kesir

Eğer yüz çeviriyorsanız, sizden zaten hiçbir ücret istemedim. Benim ücretim, ancak Allah’a aittir. Bana müslümanlardan olmam emredildi.”

— Diyanet İşleri

«Eğer (benim öğüdlerimden) yüz çeviriyorsanız ben sizden (bu hususda zâten) hiç bir mükâfat istemedim. Benim mükâfatım Allahdan başkasına âid değildir. Ben (Onun hükmüne boyun eğen, emrine muhaalefet etmeyen, Ondan başkasından hiç bir ümîd beslemeyen) müslümanlardan olmamla emr olundum».

— Hasan Basri Çantay

Eğer çağrıma sırt dönüyorsanız, ben sizden herhangi bir ücret istemiş değilim, benim çabamın karşılığını verecek olan sadece Allah'dır; bana müslümanların, Allah'ın buyruklarına teslim olanların ilki olmam emredildi.

— Seyyid Kutub

فَكَذَّبُوهُ فَنَجَّيْنَٰهُ وَمَن مَّعَهُۥ فِى ٱلْفُلْكِ وَجَعَلْنَٰهُمْ خَلَٰٓئِفَ وَأَغْرَقْنَا ٱلَّذِينَ كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَاۖ فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُنذَرِينَ ﴿٧٣

Bunun üzerine yine onu tekzib ettiler. Biz de onu ve beraberindekileri gemide necâte çıkarıp bunları Yer yüzünün halifeleri kıldık, âyetlerimizi tekzib edenleri ise gark ettik, bak işte inzâr olunanların âkibeti nasıl oldu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu yalanladılar; ama Biz, onu ve gemide beraberinde bulunanları kurtardık. Bunları yeryüzünün halifeleri yaptık. Ayetlerimizi yalanlayanları ise suda boğduk. Bir bak uyarılanların sonu nice oldu.

— İbni Kesir

Onu yine de yalanladılar. Biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve onları ötekilerin yerine geçirdik. Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Bak, uyarılan (fakat söz anlamayan)ların sonu nasıl oldu!

— Diyanet İşleri

Yine onlar kendisini tekzîb etdiler. Biz de hem onu, hem gemide beraberinde bulunan kimseleri selâmete erdirdik ve bunları (yer yüzünün) halîfeler (i) yapdık. Âyetlerimizi yalan sayanları ise (suda) boğduk. Bak, (Allahın azâbiyle) korkutul (ub da doğru yolu tutmay) anların sonu nice olmuşdur!.

— Hasan Basri Çantay

Yine de onu yalanladılar. Biz de onu ve gemideki arkadaşlarını boğulmaktan kurtararak, boğulanların yerine geçirdik ve ayetlerimizi yalanlayanları boğduk. Gör bakalım, uyarılıp da yola gelmeyenlerin sonu nice oldu?

— Seyyid Kutub

AYARLAR