بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًاۖ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقًّاۚ إِنَّهُۥ يَبْدَؤُاْ ٱلْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥ لِيَجْزِىَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ بِٱلْقِسْطِۚ وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَهُمْ شَرَابٌ مِّنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌۢ بِمَا كَانُواْ يَكْفُرُونَ ﴿٤

Dönüsünüz hep O'nadir. Allah'in vaadi haktir. Herseyi ilk bastan yaratan O'dur. Sonra iman edip salih amel isleyenleri hak ettikleri ölçüde mükâfatlandirmak için geri döndürecek olan yine O'dur. Kâfirlere de inkâr ettikleri için kaynar sudan bir içki ve acikli bir azap vardir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hepinizin dönüşü O'nadır. Allah'ın vaadi haktır. Doğrusu O, yaratmaya başlar, sonra iman edip iyi amel işleyenlere adaletle karşılık vermek için onu tekrar eder. Küfredenlere de; küfreder olmalarından dolayı kaynar sudan bir içki ve elem verici bir azab vardır.

— İbni Kesir

Hepinizin dönüşü ancak O’nadır. Allah, bunu bir gerçek olarak va’detmiştir. Şüphesiz O, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra, iman edip salih ameller işleyenleri adaletle mükâfatlandırmak için onu (yaratmayı) tekrar eder. Kâfirlere gelince, inkâr etmekte olduklarından dolayı, onlar için kaynar sudan bir içki ve elem dolu bir azap vardır.

— Diyanet İşleri

Hepimizin dönüşü ancak Onadır. Allah (bunu size) bir gerçek olarak va'd etmişdir. Halkı ibtidâ dirilten, sonra iman edib de iyi iyi amel (ve hareket) de bulunanlara adaletiyle mükâfat etmek için (yine kendisine) geri çevirecek olan şübhesiz ki Odur. Kâfirler için ise, küfürlerinde ayak dayar olmaları yüzünden, kaynar sudan bir içki ve acıklı bir azâb vardır.

— Hasan Basri Çantay

Sonunda hepiniz O'na döneceksiniz. Bu Allah'ın kesinlikle gerçekleşecek bir vaadidir. O, iman edip iyi ameller işleyenleri adalet uyarınca ödüllendirmek için insanları önce hiç yoktan yaratır, sonra da onları yeniden diriltir. Kâfirlere gelince, gerçekleri inkâr ettiklerinden dolayı onları kaynar sıvıdan oluşmuş bir içki ile acıklı bir azap beklemektedir.

— Seyyid Kutub

هُوَ ٱلَّذِى جَعَلَ ٱلشَّمْسَ ضِيَآءً وَٱلْقَمَرَ نُورًا وَقَدَّرَهُۥ مَنَازِلَ لِتَعْلَمُواْ عَدَدَ ٱلسِّنِينَ وَٱلْحِسَابَۚ مَا خَلَقَ ٱللَّهُ ذَٰلِكَ إِلَّا بِٱلْحَقِّۚ يُفَصِّلُ ٱلْءَايَٰتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ ﴿٥

O, odur ki güneşi bir ziyâ yaptı kameri bir nur ve buna menzil menzil miktarlar tayin buyurdu ki senelerin adedini ve hesabı bilesiniz, Allah, bunu ancak hak hikmet ile yarattı, bilecek bir kavim için âyetleri tafsil ediyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Güneşi ziya ayı nur yapan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için aya konak yerleri düzenleyen O'dur. Allah, bunları ancak hak ile yaratmıştır. Bilen insanlar için ayetlerini uzun uzadıya açıklar.

— İbni Kesir

O, güneşi bir ışık (kaynağı), ayı da (geceleyin) bir aydınlık (kaynağı) kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. Allah, bunları (boş yere değil) ancak gerçek ile (hikmeti gereğince) yaratmıştır. O, âyetlerini, bilen bir topluma ayrı ayrı açıklamaktadır.

— Diyanet İşleri

Güneşi ziya (lı), ayı nur (lu) yapan, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için ona (ayın seyr-ü hareketine muhtelif) menziller ta'yin eden Odur. Allah, bunları (boş yere değil) sabit bir gerçek (bir vaakıa, bir fâide) olarak yaratmışdır. O, bilecek bir kavm için âyetlerini birer birer açıklar.

— Hasan Basri Çantay

O, güneşi ışık kaynağı ve ayı aydınlık yaptı; yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz diye, ay için farklı doğuş noktaları belirledi. Allah bunları mutlaka bir gerçeğe, bir sebebe dayalı olarak yarattı. O bilen kimselere ayetlerini ayrıntılı biçimde anlatır.

— Seyyid Kutub

إِنَّ فِى ٱخْتِلَٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَمَا خَلَقَ ٱللَّهُ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَتَّقُونَ ﴿٦

Elbette gece ile gündüzün birbiri ardınca değişip durmasında ve Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı kâinatta korunacak bir kavim için bir çok âyetler var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gece ile gündüzün değişmesinde; Allah'ın göklerde ve yerde yarattıklarında, sakınan bir kavim için ayetler vardır.

— İbni Kesir

Şüphesiz gece ve gündüzün ard arda değişmesinde, Allah’ın göklerde ve yeryüzünde yarattığı şeylerde, Allah’a karşı gelmekten sakınan bir toplum için pek çok deliller vardır.

— Diyanet İşleri

Gece ile gündüzün birbiri ardınca (artarak, eksilerek) gelmesinde göklerde ve yerde Allahın yaratdığı şeylerde (bütün kâinatda, kötülükden) sakın (ıb inan) acak bir kavm için, elbet nice âyetler (ibretler) vardır.

— Hasan Basri Çantay

Gece ile gündüzün birbirini kovalamasında ve Allah'ın gökler ile yerde yarattığı varlıklarda, O'ndan korkan kimseler için birçok ibret dersleri vardır.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَآءَنَا وَرَضُواْ بِٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا وَٱطْمَأَنُّواْ بِهَا وَٱلَّذِينَ هُمْ عَنْ ءَايَٰتِنَا غَٰفِلُونَ ﴿٧

Onlar ki bizim likamızı arzu ( veya ümid ) etmezler ve dünya hayat ile razı olup onunla mutmainn olmuşlardır ve onlar ki bizim âyetlerimizden gafildirler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatından hoşnud olup ona bağlananlar ve ayetlerimizden habersiz bulunanlar;

— İbni Kesir

(7-8) Şüphesiz bize kavuşacağını ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla yetinerek tatmin olan kimseler ile âyetlerimizden gafil olanlar var ya; işte onların kazanmakta oldukları günahlar yüzünden, varacakları yer ateştir.

— Diyanet İşleri

(7-8) (Öldükden sonra dirilib) bize kavuşacağını ummayan, (âhirete inanmayarak sâdece) dünyâ hayaatına raazî olan ve onunla sükûn (ve istirahat) e dalan kimselerle (varlığımıza, birliğimize ve kemâl-i kudretimize delâlet eden) bunca âyetlerimizden gaafil olanlar (yok mu?) işte onların, irtikâb etmekde oldukları (şirk ve mâ'siyetler) yüzünden varacakları yer, ateşdir.

— Hasan Basri Çantay

Bizimle karşılaşacaklarını beklemeyenler, dünya hayatından hoşnut olup bu hayatla yetinenler ve ayetlerimizin farkında olmayanlar var ya;

— Seyyid Kutub

أُوْلَٰٓئِكَ مَأْوَىٰهُمُ ٱلنَّارُ بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ ﴿٨

İşte bunların kesibleri sebebi ile varacakları yer, ateştir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte kazanır olduklarından dolayı onların varacakları yer, cehennemdir.

— İbni Kesir

(7-8) Şüphesiz bize kavuşacağını ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla yetinerek tatmin olan kimseler ile âyetlerimizden gafil olanlar var ya; işte onların kazanmakta oldukları günahlar yüzünden, varacakları yer ateştir.

— Diyanet İşleri

(7-8) (Öldükden sonra dirilib) bize kavuşacağını ummayan, (âhirete inanmayarak sâdece) dünyâ hayaatına raazî olan ve onunla sükûn (ve istirahat) e dalan kimselerle (varlığımıza, birliğimize ve kemâl-i kudretimize delâlet eden) bunca âyetlerimizden gaafil olanlar (yok mu?) işte onların, irtikâb etmekde oldukları (şirk ve mâ'siyetler) yüzünden varacakları yer, ateşdir.

— Hasan Basri Çantay

İşte bunların varacakları yer, işlediklerinin karşılığı olarak cehennemdir.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ يَهْدِيهِمْ رَبُّهُم بِإِيمَٰنِهِمْۖ تَجْرِى مِن تَحْتِهِمُ ٱلْأَنْهَٰرُ فِى جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ ﴿٩

Amma iman edip güzel güzel ameller yapan kimseler, onların Rabb’i kendilerini imanları sebebiyle hidayetine erdirir, naîm cennetlerinde altlarından ırmaklar akar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki iman edip salih amellerde bulunanları; Rabbları imanlarına karşılık doğru yola eriştirir. Na'im cennetlerinde altlarından ırmaklar akar.

— İbni Kesir

(Fakat) iman edip salih ameller işleyenlere gelince, Rableri onları imanları sebebiyle, hidayete erdirir. Nimetlerle dolu cennetlerde altlarından ırmaklar akar.

— Diyanet İşleri

(Fakat) îman edib de güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar (a gelince:) Onların Rabbi, îmanları sebebiyle, kendilerini altlarından ırmaklar akan o ni'met dolu cennetlerdeki (seâdetlere) erdirir.

— Hasan Basri Çantay

İman edip iyi ameller işleyenlere gelince, Rabbleri onları imanları sayesinde doğru yola iletir, nimet cennetlerinde onların altlarından nehirler akar.

— Seyyid Kutub

دَعْوَىٰهُمْ فِيهَا سُبْحَٰنَكَ ٱللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلَٰمٌۚ وَءَاخِرُ دَعْوَىٰهُمْ أَنِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١٠

Orada duaları "Allahım, sen yücelerden yücesin" sağlıkları "selâm", Dualarının sonu da hakikat "Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun." dur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Oradaki duaları: Münezzehsin Allah'ım; dirlik temennileri: Selam sizedir; dualarının sonu ise: Hamd alemlerin Rabbı olan Allah'a mahsusdur.

— İbni Kesir

Bunların oradaki duaları, “Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah’ım!”, aralarındaki esenlik dilekleri, “selâm”; dualarının sonu ise, “Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur” sözleridir.

— Diyanet İşleri

Bunların oradaki duaları «Yâ Allah, seni tesbîh ve tenzîh ederiz» (sözüdür). Orada (aralarında) ki tahıyyetleri (sağlık temennileri, iltifatları) selâmdır. Dualarının sonu da «Elhamdü lillâhi rabbil aalemîn = Hamd olsun kâinatın Rabbi olan Allaha» (demekdir).

— Hasan Basri Çantay

Onların oradaki çağrıları, «Allah'ım, sen noksan sıfatlardan uzaksın» birbirlerine yönelik iyilik dilekleri, «selâm» ve son çağrıları da, «Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun» sözleridir.

— Seyyid Kutub

وَلَوْ يُعَجِّلُ ٱللَّهُ لِلنَّاسِ ٱلشَّرَّ ٱسْتِعْجَالَهُم بِٱلْخَيْرِ لَقُضِىَ إِلَيْهِمْ أَجَلُهُمْۖ فَنَذَرُ ٱلَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَآءَنَا فِى طُغْيَٰنِهِمْ يَعْمَهُونَ ﴿١١

Eğer Allah, insanlara şerri onların hayır ivercesine ivdikleri gibi iyvecek olsa idi ecellerini kendilerine yetiriverir idi fakat likamızı arzu etmiyenleri bırakırız tuğyanlarında körkörüne giderler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer Allah insanlara hayrı çarçabuk istedikleri gibi, şerri de süratle verseydi, süreleri hemen bitmiş olurdu. İşte Biz, Bize kavuşmayı ummayanları böyle azgınlıkları içinde bocalamaya terkederiz.

— İbni Kesir

Eğer Allah, insanlara onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları içinde bocalar hâlde bırakırız.

— Diyanet İşleri

Eğer Allah, insanlara hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de alel'acele verseydi elbette onlara ecelleri hükmedilir, (hepsi helak olub gider) di. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları böyle azgınlıkları içinde serserî serserî dolaşmalarına meydan veriyoruz.

— Hasan Basri Çantay

Allah, insanlara iyiliği istedikleri çabuklukta kötülüğü verseydi, süreleri hemen bitirilirdi. Oysa biz, bizimle karşılaşacaklarını beklemeyenleri azgınlıkları içinde debelenmeye bırakırız.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا مَسَّ ٱلْإِنسَٰنَ ٱلضُّرُّ دَعَانَا لِجَنۢبِهِۦٓ أَوْ قَاعِدًا أَوْ قَآئِمًا فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُ ضُرَّهُۥ مَرَّ كَأَن لَّمْ يَدْعُنَآ إِلَىٰ ضُرٍّ مَّسَّهُۥۚ كَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِلْمُسْرِفِينَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿١٢

İnsana bir sıkıntı da dokundumu gerek yan yatarken gerek otururken gerek dikilirken bize duâ eder durur derken kendisinden sıkıntısını açıverdik mi sanki kendine dokunan bir sıkıntı için bize yalvarmamış gibi geçer gider, işte o müsriflere yaptıkları ameller böyle tezyin edilmektedir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İnsan bir sıkıntıya düşünce; yan gelip yattığı veya ayakta bulunduğu anlarda Bize yalvarıp yakarır. Biz, sıkıntısını giderince de; karşılaştığı sıkıntıdan ötürü Bize hiç yalvarmamışa döner. Böylece aşırı gidenlere işledikleri hoş görünür.

— İbni Kesir

İnsana bir sıkıntı dokundu mu, gerek yan üstü yatarken, gerek otururken, gerekse ayakta iken (her hâlinde bu sıkıntıdan kurtulmak için) bize dua eder. Ama biz onun bu sıkıntısını ondan kaldırdık mı, sanki kendisine dokunan bir sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider. İşte o haddi aşanlara, yapmakta oldukları şeyler, böylece süslenmiş (hoş gösterilmiş)tir.

— Diyanet İşleri

İnsana sıkıntı dokunduğu zaman yanı üstü, yahud otururken veya ayakda iken (her haalinde, o sıkıntının giderilmesi için) bize düâ eder. Fakat biz onun sıkıntısını açıp giderdik mi, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıya bizi çağırmamış gibi (yine eski yoluna döner) gider. İşte haddi aşanların yapar oldukları ameller böyle süslenmiş (kendilerine hoş gösterilmiş) dir.

— Hasan Basri Çantay

İnsanın başına bir sıkıntı gelince yatarken, otururken ve ayaktayken bize yalvarır. Fakat sıkıntısını giderdiğimizde başına gelen sıkıntıdan dolayı bize hiç yalvarmamış gibi olur. İşte ölçüyü aşanlara, işledikleri kötülükler böylesine güzel gösterildi.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا ٱلْقُرُونَ مِن قَبْلِكُمْ لَمَّا ظَلَمُواْۙ وَجَآءَتْهُمْ رُسُلُهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ وَمَا كَانُواْ لِيُؤْمِنُواْۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْقَوْمَ ٱلْمُجْرِمِينَ ﴿١٣

Celâlim Hakk’ı için biz sizden evvelki kurunu, kendilerine peygamberi beyyinat ile geldikleri halde zulmettikleri ve imana gelmeleri ihtimali kalmadığı vakit helâk eyledik, işte mücrim kavmleri biz böyle cezalandırırız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; sizden önce nice nesilleri zulmettikleri zaman helak ettik. Peygamberleri onlara apaçık delillerle geldikleri halde, onlar inanmamışlardı. İşte Biz, suçlu kavmi böyle cezalandırırız.

— İbni Kesir

Andolsun, sizden önceki nice nesilleri peygamberleri, kendilerine apaçık deliller getirdikleri hâlde (yalanlayıp) zulmettikleri vakit helâk ettik. Onlar zaten inanacak değillerdi. İşte biz suçlu toplumu böyle cezalandırırız.

— Diyanet İşleri

Andolsun ki (ey Mekkeliler) sizden evvelki devirler (de geçmiş ümmetler) i — peygamberleri kendilerine apaçık deliller (ve mu'cizeler) getirdikleri halde (onları yalana çıkarmak, hakka karşı dâima kuvvet istimal etmek suretiyle) zulm etdikleri, îmana gelmeyecekleri (sabit olduğu) için — helak etmişizdir. İşte günahkârlar güruhunu biz böyle cezalandırırız.

— Hasan Basri Çantay

Sizden önceki nice kuşakları, peygamberleri kendilerine açık gerçekler getirmişlerken, zalimce davranarak iman etmeye yanaşmadıkları için yokettik. İşte biz ağır suçlu toplumları böyle cezalandırırız.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ جَعَلْنَٰكُمْ خَلَٰٓئِفَ فِى ٱلْأَرْضِ مِنۢ بَعْدِهِمْ لِنَنظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ ﴿١٤

Sonra onların arkasından sizi arzda halifeler yaptık ki bakalım: nasıl ameller işliyeceksiniz?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra onların ardından sizi, nasıl davranacağınıza bakmak için yeryüzünde onların yerine getirdik.

— İbni Kesir

Sonra, nasıl davranacağınızı görelim diye, onların ardından yeryüzünde sizi onların yerine getirdik.

— Diyanet İşleri

(Onlardan) sonra, arkalarından sizi yer yüzünde halîfeler yapdık, bakalım nasıl hareket edeceksiniz diye.

— Hasan Basri Çantay

Sonra nasıl davranacağınızı görelim diye sizi onların yerine geçirerek yeryüzünde egemen kıldık.

— Seyyid Kutub

AYARLAR