بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَذُوقُواْ فَلَن نَّزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا ﴿٣٠

Artık tatınız, artık size azâb artırmaktan başka bir şey yapacak değiliz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Öyleyse tadınız, bundan böyle size azabdan başka bir şey artırmayız.

— İbni Kesir

Kâfirlere şöyle denilir: “Şimdi tadın. Artık bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız.”

— Diyanet İşleri

(Onlara şöyle denilir:) «İşte tadın (cezanızı)! Artık size azâb (ınız) ı artırmakdan başka bir şey yapmayacağız».

— Hasan Basri Çantay

Şimdi tadın, artık size azabtan başka bir şeyi artırmıyacağız.

— Seyyid Kutub

إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا ﴿٣١

Şüphesizki korunanlara halâs ve kâm var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki muttakiler için kurtuluş vardır.

— İbni Kesir

(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.

— Diyanet İşleri

Şübhesiz takva saahibleri için (her korkudan) selâmet (ve her arzuuya) vuslet vardır.

— Hasan Basri Çantay

Takva sahipleri için de başarı ödülü vardır.

— Seyyid Kutub

حَدَآئِقَ وَأَعْنَٰبًا ﴿٣٢

Hadîkalar var, üzümler var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bahçeler ve bağlar.

— İbni Kesir

(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.

— Diyanet İşleri

(Ya o) bağçeler, üzüm bağları,

— Hasan Basri Çantay

Nice bahçeler, bağlar,

— Seyyid Kutub

وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا ﴿٣٣

Ve turunç sîneli yaşıtlar var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar.

— İbni Kesir

(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.

— Diyanet İşleri

memeleri tomurcuklanmış bir yaşıt kızlar,

— Hasan Basri Çantay

Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar ve

— Seyyid Kutub

وَكَأْسًا دِهَاقًا ﴿٣٤

Ve bir dolgun peymâne var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve dolu kaseler.

— İbni Kesir

(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.

— Diyanet İşleri

dolu kadeh (ler)!

— Hasan Basri Çantay

Dolu dolu kadehler

— Seyyid Kutub

لَّا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّٰبًا ﴿٣٥

Orada ne boş bir lâf işitirler ne de bir tekzîb.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Orada yalan ve boş söz işitmezler.

— İbni Kesir

Orada ne bir boş söz işitirler, ne de bir yalan.

— Diyanet İşleri

Orada ne boş bir lâkırdı, ne de birbirine yalan söyleme (nedir) işitmezler.

— Hasan Basri Çantay

Orada ne boş bir söz ve ne de yalan işitirler.

— Seyyid Kutub

جَزَآءً مِّن رَّبِّكَ عَطَآءً حِسَابًا ﴿٣٦

Bir karşılık ki Rabb’inden atâ, yetermi yeter.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbından bir mükafat ve bağış olarak.

— İbni Kesir

(36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir.

— Diyanet İşleri

(Bunlar) Rabbinden bir mükâfat ve yeter bir bağış olarak (verilir).

— Hasan Basri Çantay

Bunlar Rabbinin katından yaptıklarına karşılığı verilenlerdir.

— Seyyid Kutub

رَّبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ٱلرَّحْمَٰنِۖ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا ﴿٣٧

O göklerin ve yerin ve bütün aralarındakilerin Rabb’i, Rahman, bir hıtaba malik olamazlar ondan.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbı Rahman'dan. O'na hitabda bulunmaya kimse muktadir olamaz.

— İbni Kesir

(36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir.

— Diyanet İşleri

(Evet) göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin Rabbi, rahmeti umuuma yaygın olan (Allah) dan (bir mükâfat ve yeter bir bağışdır bu. Mahluklar) Ona hitabda bulunmıya asla muktedir olamazlar,

— Hasan Basri Çantay

O, göklerin yerin ve ikisi arasında olanların Rabbidir. O, önünde kimsenin konuşamayacağı Rahman olan Allah'tır.

— Seyyid Kutub

يَوْمَ يَقُومُ ٱلرُّوحُ وَٱلْمَلَٰٓئِكَةُ صَفًّاۖ لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ ٱلرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا ﴿٣٨

O günkü kıyama duracak ruh ve melâike saf saf Bir kelime söyleyemezler, o kimseden başka ki o Rahman ona izin vermiş o da savabı söylemiştir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; ruh ve melekler, saf halinde duracaklardır. Rahman'ın izin verdiklerinden başkaları konuşamazlar. O da doğruyu söyler.

— İbni Kesir

(36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir.

— Diyanet İşleri

O gün Ruuh ve melekler saf haalinde ayakda duracakdır. Rahmeti umuuma yaygın olan (Allah) ın, kendilerine izin verdiğinden başkaları (o gün) konuşmazlar. O (nlar) da (ancak) doğruyu söylemiş (ler) dir (söyleyeceklerdir).

— Hasan Basri Çantay

Cebrail ve meleklerin dizi dizi durdukları gün, Rahman olan Allah'ın izni olmadan kimse konuşamayacaktır. Konuştuğu zaman da doğruyu söyleyecektir.

— Seyyid Kutub

ذَٰلِكَ ٱلْيَوْمُ ٱلْحَقُّۖ فَمَن شَآءَ ٱتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِۦ مَـَٔابًا ﴿٣٩

O günkü haktır, o halde dileyen Rabb’ine varacak bir yüz edinsin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bu; hak gündür. Dileyen Rabbına doğru bir yol edinir.

— İbni Kesir

İşte bu, hak olan gündür. Artık dileyen kimse Rabbine ulaştıran bir yol tutar.

— Diyanet İşleri

İşte bu, hak olan o gündür. O halde dileyen kişi Rabbine bir dönüş ve gidiş yeri edinsin.

— Hasan Basri Çantay

işte gerçek gün budur. Dileyen kimse Rabbine götürecek bir yol benimser.

— Seyyid Kutub

إِنَّآ أَنذَرْنَٰكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنظُرُ ٱلْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ ٱلْكَافِرُ يَٰلَيْتَنِى كُنتُ تُرَٰبًۢا ﴿٤٠

Çünkü biz size yakın bir azâbı ihtar ettik, o gün ki kişi ellerinin ne takdim ettiğine bakacak ve diyecek ki kâfir: ah ne olaydı ben bir türâb olaydım.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, sizi yakın bir azabla uyardık. O gün; kişi elleriyle sunduğuna bakacak. Ve kafir: Keşki ben, toprak olsaydım, diyecektir.

— İbni Kesir

Şüphesiz biz sizi, kişinin önceden elleriyle yaptıklarına bakacağı ve inkârcının, “Keşke toprak olaydım!” diyeceği günde gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı uyardık.

— Diyanet İşleri

Çünkü hakıykaten biz size yakın bir azabın tehlikesini haber verdik. O gün (her) kes iki elinin önden yolladığı ne ise (ona) bakacak, kâfir ise «Ah, ne olurdu ben bir toprak olaydım» diyecek.

— Hasan Basri Çantay

Sizi yakın gelecekteki azabla uyardık; o gün kişi elleriyle sunduğuna bakar ve inkarcı da «Keşke toprak olsaydım» der.

— Seyyid Kutub

AYARLAR