بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنَّهُمْ كَانُواْ لَا يَرْجُونَ حِسَابًا ﴿٢٧

Çünkü ummazlardı onlar hiç bir hesab.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Çünkü onlar hiç bir hesab beklemezlerdi.

— İbni Kesir

Çünkü onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı.

— Diyanet İşleri

Çünkü onlar hiçbir hisâb ummuyorlardı,

— Hasan Basri Çantay

Çünkü onlar bir hesab görüleceğini ummuyorlardı.

— Seyyid Kutub

وَكَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا كِذَّابًا ﴿٢٨

Âyetlerimizi tekzîb ede ede kesilmişlerdi kezzab.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve ayetlerimizi yalan sayıp dururlardı.

— İbni Kesir

Âyetlerimizi de alabildiğine yalanlamışlardı.

— Diyanet İşleri

bizim âyetlerimizi alabildiklerine yalan sayıyorlardı.

— Hasan Basri Çantay

Ayetlerimizi de tamamen yalanlamışlardı.

— Seyyid Kutub

وَكُلَّ شَىْءٍ أَحْصَيْنَٰهُ كِتَٰبًا ﴿٢٩

Her şeyi ise biz ıhsa etmiş bir kitaba geçirmişiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Oysa Biz, her şeyi yazıp saymıştık.

— İbni Kesir

Biz ise, her şeyi bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) tamamiyle sayıp tespit ettik.

— Diyanet İşleri

Biz ise her şey'i yazıb saymışızdır.

— Hasan Basri Çantay

Biz de herşeyi sayıp yazmıştık.

— Seyyid Kutub

فَذُوقُواْ فَلَن نَّزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا ﴿٣٠

Artık tatınız, artık size azâb artırmaktan başka bir şey yapacak değiliz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Öyleyse tadınız, bundan böyle size azabdan başka bir şey artırmayız.

— İbni Kesir

Kâfirlere şöyle denilir: “Şimdi tadın. Artık bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız.”

— Diyanet İşleri

(Onlara şöyle denilir:) «İşte tadın (cezanızı)! Artık size azâb (ınız) ı artırmakdan başka bir şey yapmayacağız».

— Hasan Basri Çantay

Şimdi tadın, artık size azabtan başka bir şeyi artırmıyacağız.

— Seyyid Kutub

إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا ﴿٣١

Şüphesizki korunanlara halâs ve kâm var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki muttakiler için kurtuluş vardır.

— İbni Kesir

(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.

— Diyanet İşleri

Şübhesiz takva saahibleri için (her korkudan) selâmet (ve her arzuuya) vuslet vardır.

— Hasan Basri Çantay

Takva sahipleri için de başarı ödülü vardır.

— Seyyid Kutub

حَدَآئِقَ وَأَعْنَٰبًا ﴿٣٢

Hadîkalar var, üzümler var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bahçeler ve bağlar.

— İbni Kesir

(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.

— Diyanet İşleri

(Ya o) bağçeler, üzüm bağları,

— Hasan Basri Çantay

Nice bahçeler, bağlar,

— Seyyid Kutub

وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا ﴿٣٣

Ve turunç sîneli yaşıtlar var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar.

— İbni Kesir

(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.

— Diyanet İşleri

memeleri tomurcuklanmış bir yaşıt kızlar,

— Hasan Basri Çantay

Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar ve

— Seyyid Kutub

وَكَأْسًا دِهَاقًا ﴿٣٤

Ve bir dolgun peymâne var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve dolu kaseler.

— İbni Kesir

(31-34) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.

— Diyanet İşleri

dolu kadeh (ler)!

— Hasan Basri Çantay

Dolu dolu kadehler

— Seyyid Kutub

لَّا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّٰبًا ﴿٣٥

Orada ne boş bir lâf işitirler ne de bir tekzîb.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Orada yalan ve boş söz işitmezler.

— İbni Kesir

Orada ne bir boş söz işitirler, ne de bir yalan.

— Diyanet İşleri

Orada ne boş bir lâkırdı, ne de birbirine yalan söyleme (nedir) işitmezler.

— Hasan Basri Çantay

Orada ne boş bir söz ve ne de yalan işitirler.

— Seyyid Kutub

جَزَآءً مِّن رَّبِّكَ عَطَآءً حِسَابًا ﴿٣٦

Bir karşılık ki Rabb’inden atâ, yetermi yeter.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbından bir mükafat ve bağış olarak.

— İbni Kesir

(36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir.

— Diyanet İşleri

(Bunlar) Rabbinden bir mükâfat ve yeter bir bağış olarak (verilir).

— Hasan Basri Çantay

Bunlar Rabbinin katından yaptıklarına karşılığı verilenlerdir.

— Seyyid Kutub

رَّبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ٱلرَّحْمَٰنِۖ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا ﴿٣٧

O göklerin ve yerin ve bütün aralarındakilerin Rabb’i, Rahman, bir hıtaba malik olamazlar ondan.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbı Rahman'dan. O'na hitabda bulunmaya kimse muktadir olamaz.

— İbni Kesir

(36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh’un (Cebrail’in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah’a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir.

— Diyanet İşleri

(Evet) göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin Rabbi, rahmeti umuuma yaygın olan (Allah) dan (bir mükâfat ve yeter bir bağışdır bu. Mahluklar) Ona hitabda bulunmıya asla muktedir olamazlar,

— Hasan Basri Çantay

O, göklerin yerin ve ikisi arasında olanların Rabbidir. O, önünde kimsenin konuşamayacağı Rahman olan Allah'tır.

— Seyyid Kutub

AYARLAR