043 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَنَادَوۡاْ يَٰمَٰلِكُ لِيَقۡضِ عَلَيۡنَا رَبُّكَۖ قَالَ إِنَّكُم مَّٰكِثُونَ ٧٧

(Cehennemin bekçisi olan Malik isimli meleğe şöyle) çağrışırlar: “ -Ey Malik! (İste de) Rabbin bizi öldürsün, (azabdan kurtulalım).” Malik de: “- Siz, (azab içinde) kalacaksınız.” der.

– Ali Fikri Yavuz

لَقَدۡ جِئۡنَٰكُم بِٱلۡحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَكُمۡ لِلۡحَقِّ كَٰرِهُونَ ٧٨

(Allah da buyurur ki): And olsun, biz size hakkı gönderdik. Fakat çoğunuz hakdan hoşlanmıyanlarsınız, (Kur’an’ı ve peygamberi inkâr edenlersiniz).

– Ali Fikri Yavuz

أَمۡ أَبۡرَمُوٓاْ أَمۡرٗا فَإِنَّا مُبۡرِمُونَ ٧٩

Yoksa onlar, (Hz. Peygambere hile kurmakta) işi sağlama mı bağladılar? İşte biz, (onları helâk etmekle işi) sağlam tutanlarız.

– Ali Fikri Yavuz

أَمۡ يَحۡسَبُونَ أَنَّا لَا نَسۡمَعُ سِرَّهُمۡ وَنَجۡوَىٰهُمۚ بَلَىٰ وَرُسُلُنَا لَدَيۡهِمۡ يَكۡتُبُونَ ٨٠

Yoksa biz, (Peygambere tuzak kurmak istiyen) o kâfirlerin kalblerinde gizlediklerini ve fısıltılarını işitmez miyiz sanıyorlar? Hayır işitiyoruz ve onların yanlarında (fısıltı ve niyetlerini tesbit eden melek) elçilerimiz vardır; yazıyorlar.

– Ali Fikri Yavuz

قُلۡ إِن كَانَ لِلرَّحۡمَٰنِ وَلَدٞ فَأَنَا۠ أَوَّلُ ٱلۡعَٰبِدِينَ ٨١

(Ey Rasûlüm) de ki: “- Rahmân’ın bir çocuğu olsa, ben ona, tapanların birincisi olurdum.”

– Ali Fikri Yavuz

سُبۡحَٰنَ رَبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ رَبِّ ٱلۡعَرۡشِ عَمَّا يَصِفُونَ ٨٢

Göklerin ve yerin Rabbi, Arş’ın da Rabbi, onların yaptıkları vasıflardan çok münezzehtir ve yücedir.

– Ali Fikri Yavuz

فَذَرۡهُمۡ يَخُوضُواْ وَيَلۡعَبُواْ حَتَّىٰ يُلَٰقُواْ يَوۡمَهُمُ ٱلَّذِي يُوعَدُونَ ٨٣

Şimdi bırak onları (bâtıl inançlarına) dalsınlar, oynaya dursunlar; tâ vaad edildikleri (kıyamet) günlerine kavuşuncaya kadar...

– Ali Fikri Yavuz

وَهُوَ ٱلَّذِي فِي ٱلسَّمَآءِ إِلَٰهٞ وَفِي ٱلۡأَرۡضِ إِلَٰهٞۚ وَهُوَ ٱلۡحَكِيمُ ٱلۡعَلِيمُ ٨٤

Gökte İlâh olan O’dur; yerde de İlâh O’dur. O Hakîm’dir= işinde hikmet sahibidir, Alîm’dir= her şeyi bilendir.

– Ali Fikri Yavuz

وَتَبَارَكَ ٱلَّذِي لَهُۥ مُلۡكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَا وَعِندَهُۥ عِلۡمُ ٱلسَّاعَةِ وَإِلَيۡهِ تُرۡجَعُونَ ٨٥

Göklerle yerin ve aralarındakilerin mülkiyet ve tasarrufu kendisine ait olan (Allah) ne yücedir... Kıyametin (kopmasının) ilmi, O’nun katındadır. Hepiniz de ancak O’na döndürülüb götürüleceksiniz.

– Ali Fikri Yavuz

وَلَا يَمۡلِكُ ٱلَّذِينَ يَدۡعُونَ مِن دُونِهِ ٱلشَّفَٰعَةَ إِلَّا مَن شَهِدَ بِٱلۡحَقِّ وَهُمۡ يَعۡلَمُونَ ٨٦

O’ndan başka ibadet edib durdukları şeyler (putlar), şefaat da edemezler; ancak Hak’ka şehadet eden (dili ve kalbi ile “Lâ ilâhe illAllah diyen”) kimseler müstesna... onlar (Allah’ın Rableri olduğunu gerçek olarak) bilirler.

– Ali Fikri Yavuz

وَلَئِن سَأَلۡتَهُم مَّنۡ خَلَقَهُمۡ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُۖ فَأَنَّىٰ يُؤۡفَكُونَ ٨٧

(Allah’dan başkasına ibadet eden) o müşriklere sorsan ki, kendilerini kim yarattı? Elbette, “Allah” derler. Öyle ise, (tevhidden) nasıl çevriliyorlar?

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu