بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّ ٱلۡمُجۡرِمِينَ فِي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَٰلِدُونَ ٧٤

Kâfirler ise şüphe yok ki, cehennemin azabı içinde ebedîyyen kalıcılardır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

لَا يُفَتَّرُ عَنۡهُمۡ وَهُمۡ فِيهِ مُبۡلِسُونَ ٧٥

Onlardan (bu azab) hafifletilmeyecektir ve onlar bunun içinde şiddetli bir ümitsizliğe düşmüş kimselerdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَمَا ظَلَمۡنَٰهُمۡ وَلَٰكِن كَانُواْ هُمُ ٱلظَّٰلِمِينَ ٧٦

Ve Biz onlara zulmetmedik. Velâkin onlar zalimler oldular.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَنَادَوۡاْ يَٰمَٰلِكُ لِيَقۡضِ عَلَيۡنَا رَبُّكَۖ قَالَ إِنَّكُم مَّٰكِثُونَ ٧٧

Ve nidâ ettiler ki: «Ey Mâlik! Rabbine dua et, bizim üzerimize (ölüm ile) hükmetsin.» (Mâlik de) Dedi ki: «Şüphe yok, siz kalıcılarsınız.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

لَقَدۡ جِئۡنَٰكُم بِٱلۡحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَكُمۡ لِلۡحَقِّ كَٰرِهُونَ ٧٨

Andolsun ki, biz size hakkı getirdik, velâkin birçoğunuz hak için hoşlanmayanlar idi.

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَمۡ أَبۡرَمُوٓاْ أَمۡرٗا فَإِنَّا مُبۡرِمُونَ ٧٩

Yoksa bir işi sapsağlam mı tuttular? Artık şüphe yok ki, sapsağlam tutan Biz'leriz.

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَمۡ يَحۡسَبُونَ أَنَّا لَا نَسۡمَعُ سِرَّهُمۡ وَنَجۡوَىٰهُمۚ بَلَىٰ وَرُسُلُنَا لَدَيۡهِمۡ يَكۡتُبُونَ ٨٠

Yahut zannederler mi ki, Biz onların sırlarını ve aralarındaki fısıltılarını işitmeyiz? Hayır. Ve Bizim elçilerimiz, onların yanlarında yazıyorlar.

– Ömer Nasuhi Bilmen

قُلۡ إِن كَانَ لِلرَّحۡمَٰنِ وَلَدٞ فَأَنَا۠ أَوَّلُ ٱلۡعَٰبِدِينَ ٨١

(81-82) De ki: «Eğer Rahmân için (faraza) bir veled olsa idi, (O'na) ibadet edenlerin ilki ben olurdum.» Göklerin ve yerin Rabbi, arş'ın Rabbi (o müşriklerin) tavsif ettikleri şeyden münezzehdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

سُبۡحَٰنَ رَبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ رَبِّ ٱلۡعَرۡشِ عَمَّا يَصِفُونَ ٨٢

(81-82) De ki: «Eğer Rahmân için (faraza) bir veled olsa idi, (O'na) ibadet edenlerin ilki ben olurdum.» Göklerin ve yerin Rabbi, arş'ın Rabbi (o müşriklerin) tavsif ettikleri şeyden münezzehdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَذَرۡهُمۡ يَخُوضُواْ وَيَلۡعَبُواْ حَتَّىٰ يُلَٰقُواْ يَوۡمَهُمُ ٱلَّذِي يُوعَدُونَ ٨٣

Artık onları bırak, (beyhûde işlere) dalsınlar ve oyalanadursunlar. O vaadolundukları günlerine mülâki olacaklarına değin.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَهُوَ ٱلَّذِي فِي ٱلسَّمَآءِ إِلَٰهٞ وَفِي ٱلۡأَرۡضِ إِلَٰهٞۚ وَهُوَ ٱلۡحَكِيمُ ٱلۡعَلِيمُ ٨٤

Ve O, o Zât-ı akdes'dir ki, gökte ilâhtır ve yerde ilâhtır. Ve O, bihakkın hikmet sahibidir, bihakkın ilim sahibidir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00