051 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَتَوَلَّىٰ بِرُكۡنِهِۦ وَقَالَ سَٰحِرٌ أَوۡ مَجۡنُونٞ ٣٩

O, bütün ordusu ile (imandan) yüz çevirdi ve şöyle dedi: “- Bu, bir sihirbaz, yahud bir mecnundur.”

– Ali Fikri Yavuz

فَأَخَذۡنَٰهُ وَجُنُودَهُۥ فَنَبَذۡنَٰهُمۡ فِي ٱلۡيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٞ ٤٠

Bunun üzerine tuttuk kendisini ve ordularını denize attık. Öyle ki, küfür ve inad üzere bulunuyordu.

– Ali Fikri Yavuz

وَفِي عَادٍ إِذۡ أَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِمُ ٱلرِّيحَ ٱلۡعَقِيمَ ٤١

Âd kavminde de ibret vardır: Hani onların üzerine o kökü kurutan rüzgârı göndermiştik.

– Ali Fikri Yavuz

مَا تَذَرُ مِن شَيۡءٍ أَتَتۡ عَلَيۡهِ إِلَّا جَعَلَتۡهُ كَٱلرَّمِيمِ ٤٢

Öyle bir rüzgâr ki, uğradığı bir şeyi bırakmıyor, mutlak onu kül gibi savuruyordu.

– Ali Fikri Yavuz

وَفِي ثَمُودَ إِذۡ قِيلَ لَهُمۡ تَمَتَّعُواْ حَتَّىٰ حِينٖ ٤٣

Semûd kavminde de ibret vardır: Hani onlara “-Bir zamana kadar yaşayın, istifade edin.” denilmişti de,

– Ali Fikri Yavuz

فَعَتَوۡاْ عَنۡ أَمۡرِ رَبِّهِمۡ فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلصَّٰعِقَةُ وَهُمۡ يَنظُرُونَ ٤٤

Rablerinin emrinden uzaklaşıb azmışlardı. Bu yüzden bakınıb dururlarken kendilerini yıldırım çarpıvermişti.

– Ali Fikri Yavuz

فَمَا ٱسۡتَطَٰعُواْ مِن قِيَامٖ وَمَا كَانُواْ مُنتَصِرِينَ ٤٥

O vakit (bu azabdan kurtulub) kalkmağa güç yetiremediler, bir yardım da görmediler.

– Ali Fikri Yavuz

وَقَوۡمَ نُوحٖ مِّن قَبۡلُۖ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَوۡمٗا فَٰسِقِينَ ٤٦

Daha önce de Nûh kavmini helâk ettik; çünkü onlar (hakdan ayrılmış küfür içinde bulunan) fâsık bir kavim idiler.

– Ali Fikri Yavuz

وَٱلسَّمَآءَ بَنَيۡنَٰهَا بِأَيۡيْدٖ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ ٤٧

(Bir de semaya bakın), biz onu kuvvetle bina ettik. Muhakkak ki biz, büyük kudrete sahibiz.

– Ali Fikri Yavuz

وَٱلۡأَرۡضَ فَرَشۡنَٰهَا فَنِعۡمَ ٱلۡمَٰهِدُونَ ٤٨

Arzı da döşedik. Ne güzel döşeyiciyiz!...

– Ali Fikri Yavuz

وَمِن كُلِّ شَيۡءٍ خَلَقۡنَا زَوۡجَيۡنِ لَعَلَّكُمۡ تَذَكَّرُونَ ٤٩

Her şeyden çift çift yarattık ki, iyice düşünesiniz.

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu