بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَوَرَبِّ ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِ إِنَّهُۥ لَحَقّٞ مِّثۡلَ مَآ أَنَّكُمۡ تَنطِقُونَ ٢٣

İşte o göğün ve yerin Rabbine andolsun ki, o şüphesiz gerçektir; tıpkı sizin konuşmanız gibi.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

هَلۡ أَتَىٰكَ حَدِيثُ ضَيۡفِ إِبۡرَٰهِيمَ ٱلۡمُكۡرَمِينَ ٢٤

İbrahim'in ikram edilen konuklarının haberi geldi mi sana?

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

إِذۡ دَخَلُواْ عَلَيۡهِ فَقَالُواْ سَلَٰمٗاۖ قَالَ سَلَٰمٞ قَوۡمٞ مُّنكَرُونَ ٢٥

Yanına girdikleri vakit: «Selam!» dediler. O da: «Selam! Görülmedik bir topluluk» dedi.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

فَرَاغَ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِۦ فَجَآءَ بِعِجۡلٖ سَمِينٖ ٢٦

Hemen bir bahane ile ailesine gidip semiz bir dana getirdi.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

فَقَرَّبَهُۥٓ إِلَيۡهِمۡ قَالَ أَلَا تَأۡكُلُونَ ٢٧

Onu yakınlarına koyarak: «Yemeğe buyurmaz mısınız?» dedi.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

فَأَوۡجَسَ مِنۡهُمۡ خِيفَةٗۖ قَالُواْ لَا تَخَفۡۖ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَٰمٍ عَلِيمٖ ٢٨

Onlardan ötürü içine bir korku düştü. «Korkma!» dediler ve kendisine bilgili bir oğlan müjdelediler.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

فَأَقۡبَلَتِ ٱمۡرَأَتُهُۥ فِي صَرَّةٖ فَصَكَّتۡ وَجۡهَهَا وَقَالَتۡ عَجُوزٌ عَقِيمٞ ٢٩

Bunun üzerine karısı bir çığlık içinde döndü, elini yüzüne çarptı ve: «Kısır bir kocakarı (çocuk mu doğurur)? dedi.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

قَالُواْ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلۡحَكِيمُ ٱلۡعَلِيمُ ٣٠

Onlar: «Öyle, Rabbin buyurdu. Şüphesiz hikmet sahibi O, herşeyi bilen O.» dediler.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

۞ قَالَ فَمَا خَطۡبُكُمۡ أَيُّهَا ٱلۡمُرۡسَلُونَ ٣١

İbrahim: «O halde asıl göreviniz nedir ey elçiler?» dedi.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

قَالُوٓاْ إِنَّآ أُرۡسِلۡنَآ إِلَىٰ قَوۡمٖ مُّجۡرِمِينَ ٣٢

Dediler: «Biz suçlu bir kavme gönderildik;

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

لِنُرۡسِلَ عَلَيۡهِمۡ حِجَارَةٗ مِّن طِينٖ ٣٣

Üzerlerine çamurdan taşlar salmak için,

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00