بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَتَوَلَّىٰ عَنۡهُمۡ وَقَالَ يَٰٓأَسَفَىٰ عَلَىٰ يُوسُفَ وَٱبۡيَضَّتۡ عَيۡنَاهُ مِنَ ٱلۡحُزۡنِ فَهُوَ كَظِيمٞ ٨٤

Ve onlardan yüzünü çevirdi de: «Ey Yusuf'un üstünde titreyen tasam!» dedi ve üzüntüden gözlerine ak düştü; artık yutkunuyor, yutkunuyordu.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

قَالُواْ تَٱللَّهِ تَفۡتَؤُاْ تَذۡكُرُ يُوسُفَ حَتَّىٰ تَكُونَ حَرَضًا أَوۡ تَكُونَ مِنَ ٱلۡهَٰلِكِينَ ٨٥

Dediler ki: «Hala Yusuf'u anıp duruyorsun, vallahi sonunda kederden eriyeceksin veya helak olanlara karışacaksın!»

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

قَالَ إِنَّمَآ أَشۡكُواْ بَثِّي وَحُزۡنِيٓ إِلَى ٱللَّهِ وَأَعۡلَمُ مِنَ ٱللَّهِ مَا لَا تَعۡلَمُونَ ٨٦

Dedi ki: «Ben dolgunluğumu ve üzüntümü ancak Allah'a şikayet ederim ve Allah tarafından sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim!

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

يَٰبَنِيَّ ٱذۡهَبُواْ فَتَحَسَّسُواْ مِن يُوسُفَ وَأَخِيهِ وَلَا تَاْيۡـَٔسُواْ مِن رَّوۡحِ ٱللَّهِۖ إِنَّهُۥ لَا يَاْيۡـَٔسُ مِن رَّوۡحِ ٱللَّهِ إِلَّا ٱلۡقَوۡمُ ٱلۡكَٰفِرُونَ ٨٧

Ey oğullarım, haydi gidiniz de Yusuf ile kardeşini bulmak için araştırınız; Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz; çünkü Allah'ın rahmetinden ümidini kesen ancak kafirler güruhudur.»

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

فَلَمَّا دَخَلُواْ عَلَيۡهِ قَالُواْ يَٰٓأَيُّهَا ٱلۡعَزِيزُ مَسَّنَا وَأَهۡلَنَا ٱلضُّرُّ وَجِئۡنَا بِبِضَٰعَةٖ مُّزۡجَىٰةٖ فَأَوۡفِ لَنَا ٱلۡكَيۡلَ وَتَصَدَّقۡ عَلَيۡنَآۖ إِنَّ ٱللَّهَ يَجۡزِي ٱلۡمُتَصَدِّقِينَ ٨٨

Bunun üzerine Yusuf'un huzuruna girdikleri vakit dediler ki: «Ey şanlı Aziz! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı bastırıverdi, önemsiz bir sermaye ile de geldik. Yine bize erzakımızı tam ölçü ver ve bize biraz da sadaka ver; çünkü Allah sadaka verenlere mükafatını verir!»

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

قَالَ هَلۡ عَلِمۡتُم مَّا فَعَلۡتُم بِيُوسُفَ وَأَخِيهِ إِذۡ أَنتُمۡ جَٰهِلُونَ ٨٩

Dedi ki: «Cahilliğinizde siz Yusuf ile kardeşine ne yaptığınızı biliyor musunuz?»

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

قَالُوٓاْ أَءِنَّكَ لَأَنتَ يُوسُفُۖ قَالَ أَنَا۠ يُوسُفُ وَهَٰذَآ أَخِيۖ قَدۡ مَنَّ ٱللَّهُ عَلَيۡنَآۖ إِنَّهُۥ مَن يَتَّقِ وَيَصۡبِرۡ فَإِنَّ ٱللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجۡرَ ٱلۡمُحۡسِنِينَ ٩٠

«A a.! Sen Yusuf musun?» dediler. Ben Yusuf'um, bu da kardeşim! Allah bize lütfuyla iyilikte bulundu; bir gerçektir ki, kim Allah'tan korkar ve sabrederse, muhakkak Allah iyilerin mükafatını zayi etmez.» dedi.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

قَالُواْ تَٱللَّهِ لَقَدۡ ءَاثَرَكَ ٱللَّهُ عَلَيۡنَا وَإِن كُنَّا لَخَٰطِـِٔينَ ٩١

Dediler ki: «Vallahi, seni Allah bize üstün kıldı. biz doğrusu büyük suç işlemiştik!»

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

قَالَ لَا تَثۡرِيبَ عَلَيۡكُمُ ٱلۡيَوۡمَۖ يَغۡفِرُ ٱللَّهُ لَكُمۡۖ وَهُوَ أَرۡحَمُ ٱلرَّٰحِمِينَ ٩٢

Yusuf dedi ki: «Bugün size karşı kınama yok; Allah sizi mağfiretiyle bağışlar! O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

ٱذۡهَبُواْ بِقَمِيصِي هَٰذَا فَأَلۡقُوهُ عَلَىٰ وَجۡهِ أَبِي يَأۡتِ بَصِيرٗا وَأۡتُونِي بِأَهۡلِكُمۡ أَجۡمَعِينَ ٩٣

Şimdi siz benim şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne bırakın, gözü açılır. Ve bütün ailenizle toplanıp bana gelin!»

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

وَلَمَّا فَصَلَتِ ٱلۡعِيرُ قَالَ أَبُوهُمۡ إِنِّي لَأَجِدُ رِيحَ يُوسُفَۖ لَوۡلَآ أَن تُفَنِّدُونِ ٩٤

Ne zaman ki, bu taraftan kervan ayrıldı, öteden babaları dedi ki: «Doğrusu ben bana bunaklık yakıştırmasına kalkmazsanız gerçekten Yusuf'un kokusunu duyuyorum, eğer bunak demezseniz!»

– Elmalılı (Sadeleştirilmiş)

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00