بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

يُوسُفُ أَيُّهَا ٱلصِّدِّيقُ أَفۡتِنَا فِي سَبۡعِ بَقَرَٰتٖ سِمَانٖ يَأۡكُلُهُنَّ سَبۡعٌ عِجَافٞ وَسَبۡعِ سُنۢبُلَٰتٍ خُضۡرٖ وَأُخَرَ يَابِسَٰتٖ لَّعَلِّيٓ أَرۡجِعُ إِلَى ٱلنَّاسِ لَعَلَّهُمۡ يَعۡلَمُونَ ٤٦

(Delikanlı, hükümdarın izniyle zindana gidip şöyle dedi): Yûsuf, ey doğru sözlü! Bize şunun fetvasını ver (tâbirini yap): “Yedi semiz ineği, yedi cılız inek yiyor ve yedi yeşil başağı da diğer yedi kuru başak sarmalayıp onlara galip gelmiş.” Ümid ederim ki, (uygun bir cevapla) insanlara dönerim de, belki kıymetini bilirler.”

– Ali Fikri Yavuz

قَالَ تَزۡرَعُونَ سَبۡعَ سِنِينَ دَأَبٗا فَمَا حَصَدتُّمۡ فَذَرُوهُ فِي سُنۢبُلِهِۦٓ إِلَّا قَلِيلٗا مِّمَّا تَأۡكُلُونَ ٤٧

Yûsuf şöyle dedi: “-yedi sene âdetiniz üzere ziraat yapınız. Biçtikleriniz ekinleri (bozulmamak için) başaklarında bırakın, ancak yiyeceğiniz az bir miktarı döğün.

– Ali Fikri Yavuz

ثُمَّ يَأۡتِي مِنۢ بَعۡدِ ذَٰلِكَ سَبۡعٞ شِدَادٞ يَأۡكُلۡنَ مَا قَدَّمۡتُمۡ لَهُنَّ إِلَّا قَلِيلٗا مِّمَّا تُحۡصِنُونَ ٤٨

Sonra, bunun arkasından yedi kurak yıl gelecek, tohumluk için saklıyacağınız az bir miktar hariç olmak üzere, önceden biriktirdiklerinizi yiyip götürecek.

– Ali Fikri Yavuz

ثُمَّ يَأۡتِي مِنۢ بَعۡدِ ذَٰلِكَ عَامٞ فِيهِ يُغَاثُ ٱلنَّاسُ وَفِيهِ يَعۡصِرُونَ ٤٩

Sonra bunun arkasından da bir yıl gelecek ki, onda insanlar sıkıntıdan kurtarılıp bereketlendirilecekler ve o zaman (üzüm, zeytin gibi mahsullerini) sıkıp faydalanacaklar.

– Ali Fikri Yavuz

وَقَالَ ٱلۡمَلِكُ ٱئۡتُونِي بِهِۦۖ فَلَمَّا جَآءَهُ ٱلرَّسُولُ قَالَ ٱرۡجِعۡ إِلَىٰ رَبِّكَ فَسۡـَٔلۡهُ مَا بَالُ ٱلنِّسۡوَةِ ٱلَّٰتِي قَطَّعۡنَ أَيۡدِيَهُنَّۚ إِنَّ رَبِّي بِكَيۡدِهِنَّ عَلِيمٞ ٥٠

Bu tâbiri duyan hükümdar: “- Yûsuf’u bana getirin” dedi. Bunun üzerine, kendisini dâvet için elçi gelince, Yûsuf ona şöyle dedi: “- Efendine dön de, o ellerini kesen kadınların hâli neydi, kendisinden sor. Muhakkak ki benim Rabbim, onların hilelerini bilendir.

– Ali Fikri Yavuz

قَالَ مَا خَطۡبُكُنَّ إِذۡ رَٰوَدتُّنَّ يُوسُفَ عَن نَّفۡسِهِۦۚ قُلۡنَ حَٰشَ لِلَّهِ مَا عَلِمۡنَا عَلَيۡهِ مِن سُوٓءٖۚ قَالَتِ ٱمۡرَأَتُ ٱلۡعَزِيزِ ٱلۡـَٰٔنَ حَصۡحَصَ ٱلۡحَقُّ أَنَا۠ رَٰوَدتُّهُۥ عَن نَّفۡسِهِۦ وَإِنَّهُۥ لَمِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ٥١

(Hükümdar o kadınları toplayıp kendilerine) sordu: “Yûsuf’un nefsine yaklaşmak istediğiniz zaman ne halde idiniz?” Kadınlar: “-Hâşâ, Allah için, biz onun aleyhinde bir fenalık bilmiyoruz.” dediler. Vezirin karısı da şöyle dedi: “- Şimdi hak meydana çıktı. Onun nefsine yaklaşmak isteyen ben idim. O ise, hakîkaten sadıklardandır.”

– Ali Fikri Yavuz

ذَٰلِكَ لِيَعۡلَمَ أَنِّي لَمۡ أَخُنۡهُ بِٱلۡغَيۡبِ وَأَنَّ ٱللَّهَ لَا يَهۡدِي كَيۡدَ ٱلۡخَآئِنِينَ ٥٢

Yûsuf dedi ki, kadınlara gerçeği itiraf ettirişim şunun içindi: vezir bilsin ki, hakîkaten ben ona, gıyâbında hainlik yapmadım ve muhakkak ki, Allah hainlerin hilesini muvaffakıyete ulaştırmaz.

– Ali Fikri Yavuz

۞ وَمَآ أُبَرِّئُ نَفۡسِيٓۚ إِنَّ ٱلنَّفۡسَ لَأَمَّارَةُۢ بِٱلسُّوٓءِ إِلَّا مَا رَحِمَ رَبِّيٓۚ إِنَّ رَبِّي غَفُورٞ رَّحِيمٞ ٥٣

Ben nefsimi temize de çıkarmıyorum. Çünkü nefis, gerçekten kötülüğü şiddetle emreder. Ancak Rabbimin esirgediği nefis müstesnadır, çünkü Rabbim Gafûr’dur, Rahîm’dir.

– Ali Fikri Yavuz

وَقَالَ ٱلۡمَلِكُ ٱئۡتُونِي بِهِۦٓ أَسۡتَخۡلِصۡهُ لِنَفۡسِيۖ فَلَمَّا كَلَّمَهُۥ قَالَ إِنَّكَ ٱلۡيَوۡمَ لَدَيۡنَا مَكِينٌ أَمِينٞ ٥٤

Hükümdar dedi ki! Onu bana getirin, kendime onu has (bir yaradımcı) edineyim. Sonra hükümdar Yûsuf’la konuşunca: “- Sen bugün, yanımızda mühim bir mevki sahibisin, emînsin”. dedi.

– Ali Fikri Yavuz

قَالَ ٱجۡعَلۡنِي عَلَىٰ خَزَآئِنِ ٱلۡأَرۡضِۖ إِنِّي حَفِيظٌ عَلِيمٞ ٥٥

Yûsuf şöyle dedi: “- Beni Mısır’ın hazineleri üzerine memur et; çünkü, ben iyi korur, iyi bilirim.”

– Ali Fikri Yavuz

وَكَذَٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي ٱلۡأَرۡضِ يَتَبَوَّأُ مِنۡهَا حَيۡثُ يَشَآءُۚ نُصِيبُ بِرَحۡمَتِنَا مَن نَّشَآءُۖ وَلَا نُضِيعُ أَجۡرَ ٱلۡمُحۡسِنِينَ ٥٦

İşte, Yûsuf’u zindandan kurtardığımız gibi, kendisine Mısır memleketinde de kudret ve şeref verdik. Orada istediği yerde makam sahibi oluyordu. Biz, rahmetimizi dilediğimiz kimseye ulaştırırız ve iyilik edenlerin mükâfatını zayi etmeyiz.

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00