بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَطَلۡحٖ مَّنضُودٖ ٢٩
sıvama muzlar içinde.
Meyva yüklü muz ağaçları arasında,
(28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler.
وَظِلّٖ مَّمۡدُودٖ ٣٠
Memdûd bir saye
Kesintisiz gölgeler altında,
(28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler.
وَمَآءٖ مَّسۡكُوبٖ ٣١
çağlayan bir su
Çağlayan akarsu boylarında,
(28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler.
وَفَٰكِهَةٖ كَثِيرَةٖ ٣٢
birçok meyve.
Bol meyvalar yanında,
(28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler.
لَّا مَقۡطُوعَةٖ وَلَا مَمۡنُوعَةٖ ٣٣
Ne eksilir, ne men‘ edilir.
Sürekli ve yasaksız,
(28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler.
وَفُرُشٖ مَّرۡفُوعَةٍ ٣٤
Yüksek döşekler.
Yüksek döşekler üzerindedirler.
(28-34) (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler.
إِنَّآ أَنشَأۡنَٰهُنَّ إِنشَآءٗ ٣٥
Biz etmişizdir de onları yeniden inşâ
Biz oradaki hurileri yeniden yarattık.
Biz onları (hurileri) yepyeni bir yaratılışta yarattık.
فَجَعَلۡنَٰهُنَّ أَبۡكَارًا ٣٦
kılmışızdır bir yaşıt ebkâr-ı şeydâ
Onları bakire yaptık.
(36-38) Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık.
عُرُبًا أَتۡرَابٗا ٣٧
kılmışızdır bir yaşıt ebkâr-ı şeydâ
Eşlerine aşık ve onlarla aynı yaşta,
(36-38) Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık.
لِّأَصۡحَٰبِ ٱلۡيَمِينِ ٣٨
ashâb-ı yemîn için.
Defterleri sağdan verilenler için,
(36-38) Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık.
ثُلَّةٞ مِّنَ ٱلۡأَوَّلِينَ ٣٩
Birçok evvelînden
Bunların bazıları eski ümmetlerden,
(39-40) Bunların birçoğu öncekilerden, birçoğu da sonrakilerdendir.